Cumartesi günü AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın Genelkurmay Başkanlığı emrine atanmıştı.
Tümamiral Cihat Yaycı'nın ordudaki yerinin değiştirilmesinin ardından istifa etti.
Mehmet Metiner: 'Bana asılsız iddialarla kumpas kuranların gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır' dedi
Mehmet Metiner Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Cihat Yaycı ile konuştuğunu söyledi. Metiner'in paylaşımı:
"Cihat Yaycı’nın istifa haberi doğrudur. Kendisiyle konuştum. Dediği şudur: 'İstifam asla Cumhurbaşkanımıza tepki değildir. Ona olan sadakatim ömrüm boyunca devam edecektir. Bana asılsız iddialarla kumpas kuranların gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır.' İstifa onurlu bir davranıştır. Herkese nasip olmaz. Sen kendine yakışanı yaptın. Makamlar gelip geçicidir. Aslolan milletin gönlündeki makamdır. Yeni hayatında başarılar dilerim sevgili kardeşim."
Halk TV'de Şule Aydın ile Haber Masası'nda istifaya yönelik açıklamalarda bulunan Emekli Deniz Kurmay Albayı Ali Türkşen, "Hulusi Akar'ın FETÖ ile bağlantısını bilememekle beraber Cihat Yaycı'nın özellikle Libya konusunda öne çıkarılmasının aslında öyle olmadığı siyasi ağızla biz bütün kurumlarımız olarak bunu yaptık gibi beyanlarla zaten gördük. Hulusi Akar'ın kendisinden daha yukarı sivrilecek bir ismi istememektedir." dedi.
Emekli Deniz Kurmay Albayı Ali Türkşen:
"15 Temmuz'dan almamız gerekiyor meseleyi. 15 Temmuz kalkışması bu ortamı hazırlayan 2007'de başlayan Ergenekon soruşturmaları onun devamında da 2010 yılında Balyoz kumpasıyla TSK'nin ve özellikle de Türk Deniz Kuvvetleri'nin önemli bir personel kesiminin amiral ve yüksek rütbeli albay kesiminin bir davaya dahil edilmesiyle başlayan bir süreç FETÖ'cü oldukları ayan beyan ortaya çıkan bir gruba ülkede yönetimi ele geçirmesine varacak bir süreç devam etti.
15 Temmuz kalkışmasından sonra Türkiye'de kurumsal anlamda önemli değişikliler oldu. Bundan en çok nasibini alan ise TSK oldu. TSK'nin komuta yapısının değiştirilmesi bazı kurumlarının kaldırılması devamında birçok gelişme gördük.
Komuta kademesine yansıması ise MSB'ye kuvvet komutanlıklarının direkt bağlanması ve Genelkurmay Başkanlığından alınması gibi bir durum ortaya çıktı. Bunlar KHK ve yasalarla oldu.
Bu süreç içerisinde bizim birtakım görebildiğimiz birtakım da göremediğimiz ancak anlamlandırmaya çalıştığımız durumlar ortaya çıktı. Bunun en önemlisi 15 Temmuz kalkışmasının önlenebilir olup olmadığı ile ilgili. O güne ait FETÖ unsurlarının böyle bir kalkışmaya geçeceklerine yönelik istihbaratın değerlendirilmemesi, önlem alınmaması bu kalkışmanın yolu açıldı.
Bu önlememenin devamında bu işin bir sorumlusu olması gerekiyor. En azından görevi ihmal anlamında bir araştırma yapılması gerektiğini beklerken bunun aksine genelkurmay başkan belli bir süre sonrasında Milli Savunma Bakanı oldu. Milli Savunma Bakanının bir önceki Genelkurmay Başkanı olması sebebiyle hükümetin, yani Erdoğan'ın askerlerle arasındaki bağı sağlayan bir kişi kaldı sadece. Onun altıyla bir irtibat kalmadığı için teorik olarak ne diyorsa yapılmaya başlandı. Bizim gördüğümüz bu.
Bizim hiç alışkın olmadığımız uygulamalar da görmeye başladık.
Hulusi Akar artık siyasi bir kimlik olmuştur, TSK'nin komutanıymış gibi kendi hazırladığı listeler, kullan at döneminin geçmesiyle liyakatın ortadan kalktığı bir döneme girildi. Bu işin en başındaki sorumlu Hulusi Akar'dır. Etrafında kendisinden daha öne çıkan kimseyi istememektedir.
Cihat Yaycı'nın istifaya zorlanacağı konusunda yaklaşık 1 buçuk aydır FETÖ hesapları yayım yapıyorlardı zaten. Bu FETÖ'cü hesaplar 1 buçuk ay önce istifa bilgisine nasıl uyanmışlardır?
Biz devletin FETÖ'yle mücadele etmekle çok da derdi olmadığını bir takım insanları koruyarak cezalandırdıklarını görebiliriz. Hulusi Akar'ın FETÖ ile bağlantısını bilememekle beraber Cihat Yaycı'nın özellikle Lİbya konusunda öne çıkarılmasının aslında öyle olmadığı siyasi ağızla biz bütün kurumlarımız olarak bunu yaptık gibi beyanlarla zaten gördük. Hulusi Akar'ın kendisinden daha yukarı sivrilecek bir ismi istememektedir."
Sözcü Gazetesi Yazarı Aytunç Erkin, Cihat Yaycı ile konuştu: FETÖ hesapları Yaycı ile ilgili kampanya yürüttü
Halk TV'de Ayşenur Arslan ile Medya Mahallesi programında duruma ilişkin açıklamalarda bulunan Sözcü Gazetesi Yazarı Aytunç Erkin şunları söyledi:
"Cihat Yaycı ile ara ara görüşüyordum. Bu arada biraz önce konuştuk. Hayırlı olsun dedim çünkü kendisinin bundan sonra mücadele edeceğini biliyorum. 'Dilekçemi verdim, dilekçemi daha sonra kamuoyuyla paylaşacağım' dedi.
2 haftadan önce bu yana FETÖ hesaplarında Cihat Yaycı ile ilgili çok ciddi bir kampanya başlamıştı.
Özellikle bir hesap 15 gün içinde bir amiralin istifa edeceğini duyacaksınız denmişti.
Özellikle bazı gazetelere bazı bakanların danışmanlıklardan Cihat Yaycı ile ilgili 'Cihat Yaycı ulusal bir isimdir onu parlatmayın' iddiaları olduğunu biliyorduk. Şimdi bunun doğruluğunu anlamış oluyoruz."
Gazeteci Nedim Şener, Yaycı'nın istifa ettiğini duyurdu
Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Şener, şu ifadeleri kullandı:
"TÜMAMİRAL CİHAT YAYCI İSTİFA ETTİ...
Yakın çevresinden edindiğim bilgiye göre; Milli Savunma Bakanlığı’nın bugün Deniz Kuvvetleri’ndeki Kurmay Başkanlığı’nı bırakıp Genelkurmay’a geçmesini istediği Yaycı, düzmece bir dosya ile haksızlığa uğradığını belirterek istifa etti."
Sözcü’den Saygı Öztürk, Yaycı istifa gerekçesini “Onurum, gururum incindi” sözleriyle açıkladı dedi.
MSB onayladı
Milli Savunma Bakanlığı, Tümamiral Cihat Yaycı'nın istifasını onayladığı duyuruldu.
İstifa dilekçesi ortaya çıktı
Sözcü.com.tr'de yer alan istifa dilekçesinde Yaycı'ın şu ifadeleri kullandığı belirtildi:
"15 Mayıs 2020 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek tasdiki ile gururla icra ettiğim Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevinden Genelkurmay Başkanlığı emrine Kuvvet Komutanımın haberi olmaksızın atandığımı 16 Mayıs 2020 gece saat 03:00'da öğrendim.
MSB'nin atama tebliğ mesajı ile de “ilk mesai günü olan (esasen idari tatil ve sokağa çıkma yasağının olduğu) 18 Mayıs 2020'de Deniz Kuvvetlerinden derhal ayrılışımın ve Genelkurmay Başkanlığına katılışımın yapılması” emredilmiştir.
Bilâsebep ve mesnetten yoksun olduğunu düşündüğüm (Fetövari kumpasları çağrıştırırcasına) gerekçelerle emre alınmanın yanı sıra, apar topar ayrılışımın yapılmasının emredilmesi onurumu ziyadesi ile örselemiştir.
Elbette bir asker olarak atama bir emirdir ve emre uymakla mükellefim. Ancak emre alınma ataması ile 32 yıldır büyük bir aşk ve heyecan ile icra ettiğim meslek hayatımda ilk defa asli görevi olmayan bir subay, bir amiral konumu ile karşı karşıya bırakılmış oldum. Esasen herhangi bir göreve atanmış olsaydım görevi bir an dahi tartışmaz ve ifa ederdim. Ama durum öyle değildir. Alenen boşa çıkarılmış, onuru örselenen bir amiral durumuna düşürülmek istenmekteyim. Bunu kabul etmem mümkün değildir. Benim karakterim ve Türklük gururum buna imkân vermez.
13 Yaşımda tertemiz olarak mensubu olmakla her zaman gurur duyduğum asil Türk Milletinin vermiş olduğu üniformamı, 40 yıl boyunca gururla lekesiz ve şaibesiz olarak taşıdım. Bugün geldiğim noktada görev verilmeyen, adeta kumpas kurularak yalan ve iftiralar neticesinde görevden uzaklaştırılmış bir Amiral olarak mesleğimi icra edemeyeceğim açıktır. Bu son derece onur kırıcıdır. Bırakın bir Türk Amiralini hiçbir Türk neferinin bunu sindirebileceğini düşünemiyorum. Üstelik görevdeki bir Amiral olarak şahsıma itham edilen iftira dolu suçlamalara ve bu hususu dile getiren müfterilere cevap verememek şahsımı, ailemi ve silah arkadaşlarımı da derinden üzmektedir. Bir deniz subayı olarak yıllarca Mavi Vatan'da en sert fırtınalara karşı mücadele ettim. Bugüne kadar Türk Milletinde Mavi Vatan bilinci ile deniz hak ve menfaatlerimizin farkındalığının oluşturulması, deniz yetki alanlarımızın belirlenmesi konularında gayret gösterdim. Türk Milletinin Türk Deniz Kuvvetlerini tanıması ve onunla gurur duymasını sağlamaya çalıştım. Görev yaptığım tüm kademelerde gerektiğinde Türk Milletinin hak ve menfaatlerini korumak üzere en üst seviyede verilecek görevlere en üst seviyede ve her an hazır olmaya özen gösterdim. Yetkim dahilinde Türk Milletinin her bir kuruşunun tasarrufunu prensip edindim. FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirmeye çalıştığı hain darbe girişiminden çok önce Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi çerçevesinde başlayan Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarına karşı mücadelemi de bugüne dek sürdürdüm. Bu konuda başarılı olduğumu da Allaha çok şükür ki bugün hainlerin yaşadıkları sevinçten daha iyi anlıyorum. Aynı şekilde yazdığım kitaplar ve ortaya koyduğum hukuki mesnetlere dayalı fikirlerimle Türkiye'nin deniz hak ve menfaatlerini korumaya çalıştım. Bunda da başarılı olduğumu bugün Türkiye düşmanlarının yaşadıkları sevinçten daha iyi anlıyorum.
Necip Türk Milletinin yetiştirdiği Türklük ve bayrak sevdalısı bir Amiral olarak bilgi birikimimin ve ihtisasımın bir mahsulü olarak Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019’da imzalan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının” teorik alt yapısını hazırlamış olmak naçiz şahsım için bir “İstiklal Madalyası” olarak kalacaktır. Beni yetiştiren komutanlarıma, silah arkadaşlarıma, bahriyelilere ve Yüce Türk Milletine yazmış olduğum kitaplarımı mesleki fikir mirasım olarak bırakıyor ve şahsıma asil Türk Milleti tarafından taşıma onuru verilerek gurur ile giydiğim üniformamı çıkarıyorum.
19 Mayıs 2020 “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nın kutlandığı o mutlu gün ile sivil hayatıma adım atarak Yüce Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyetine sadakatle bağlı bir sivil olarak ihtiyaç duyulabilecek ve fırsat bulduğum her alanda hizmete devam edeceğimi belirterek istifamın kabulünü arz ederim."