Rakibi Mansur Yavaş’la aralarında ciddi oy farkı olduğu ve AKP’nin Ankara’yı kaybedebileceği yönündeki haberlere güldüğü söyleyen Cumhur İttifakı'nın Ankara Büyükşehir Adayı Mehmet Özhaseki “Mansur Yavaş’la bir televizyon programına çıkar mısınız?” sorusuna, “Tayyip Bey izin verirse çıkmak, tartışmak isterim” yanıtını verdi.
Gazete Duvar'dan Özlem Akarsu Çelik'e konuşan Özhaseki'nin açıklamaları şöyle:
"Özhaseki, Mansur Yavaş’ın, kazanması halinde belediyeye 20 bin kişiyi işe alacağı iddiası üzerine PKK ve DHKP-C gibi örgütlerin ‘Sana destek verdik, sen de bizi gör’ diyeceğini öne sürmüş ve “Allah korusun, evine su parasını getiren tahsildarın militan olduğunu, başımıza gelecek felaketleri bir düşünün” demişti. Özhaseki, bu açıklamasının arkasında olduğunu söyledi..
‘BANA ANKARALI DEĞİLSİN DİYEN TUNCELİLİ KILIÇDAROĞLU İSTANBUL’A ADAY OLMUŞTU’
"Bunu Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) başlattı ama iki aydır meydanlarda, çarşılarda, toplantı salonlarındayım, yüz binlerce insanla bir araya geldim, bir tek Allah’ın kulu bu konuyu açmadı. Üzücü tarafı, nihayetinde ana muhalefetin başındaki birisinin böyle bir şeyi söylemiş olması. Kayserili birisinin Ankara’ya aday olması ayıp, gibi bir cümle… Neresinden bakarsanız utanacağımız bir cümle olarak görüyorum.
Kendisi Tunceli’de doğmuş, ana muhalefetin başına gelmiş, İzmir’den milletvekili olmuş, İstanbul’a da büyükşehir belediye başkan adayı olmuş. Ankara’da iki CHP’li belediye başkanı var. Yenimahalle’deki arkadaş Afyonlu; Çankaya’daki arkadaş Tuncelili. Ben de şunu sordum, insanlar dünyaya gelirken Yaratıcı’ya dilekçe mi veriyorlar? Sonra utanıp Ankara’yı bilmez dediler. Ben burada 3 dönemdir milletvekiliyim, genel başkan yardımcısıyım, bakanlık yaptım. Ayrıca 17 yaşından beri Ankara ile içli dışlıyız. Yakınlarımızın hepsi Ankara’da. Çocuklarım burada okudular. Evimiz oldu burada 2000’li yılların başından itibaren. Eşim hep buradaydı, ben de gidip geliyordum.
‘ANKARA’NIN 5-10 YIL SONRASINI EN ÜCRA KÖŞESİNE KADAR BİLEN TEK KİŞİ BENİM’
Ankara’nın 1/100.000’lik planlarına imza atan benim deyince kalakaldılar. Bakanlıkta Ankara için o dönem gördüğüm sıkıntı buydu, 1/100.000’lik planları yoktu. O olmayınca ona bağlı olarak yapılan 5000’likler, 1000’liklerin çoğu mahkemeye gittiğinde iptal oluyordu. 1/100.000’likle Ankara’da konutlar, sanayi alanları, iş yerleri nerede olacak, bağlantıları nasıl sağlanacak, ormanlar, korunacak alanlar nerede?.. Bütün bunları belirlediğimiz tüm paftalara en çok çalışan insan benim. Ankara’nın en ücra köşesine kadar, bundan beş, on sene sonra nasıl olacağını bilen tek kişi benim. Bana söyledikleri burada da tutmadı ama çok ayıp bir şeydi. Sevindirici taraf şurası, kimse bana ‘tembel, bu adam iş bilmez, büyükşehir idare edecek kapasitesi yok’ demedi, affedersiniz hırsız uğursuz da demedi, bundan dolayı seviniyorum.
‘MANSUR BEY ÜLKÜCÜLERDEN OY İSTİYORSA MHP’DE KALSAYDI’
Mansur Bey ülkücülerden oy istiyorsa MHP’de dursaydı, MHP’den aday olsaydı. Şimdi ülkücü arkadaşları, partiden ayrılırken ‘siz CHP’lileştiniz’ diyerek suçlayan -CHP çok kötü ya, tu kaka ya- biri gidip CHP’nin adayı olup, arkasından ülkücülerden oy isterse gülerler adama. Çok komik bir durum olur. Benim çizgim çok net ve belli: Yerli ve milli bir duruş. Bunun temsilcileri de iki tane günümüzde, biri AK Parti diğeri Milliyetçi Hareket Partisi…
‘ANKARA HALKININ TEPKİ VERECEĞİNİ BİLDİKLERİ İÇİN ‘EVET, ANLAŞTIK’ DEMİYORLAR’
Biz kendimizi tarif ediyoruz. Bu söylediklerimizden tersinden anlam çıkarırsanız başka yerlere gideriz. Karşı taraftaki ittifakta da CHP ve İYİ Parti var. Meşru iki parti. Ne diyebiliriz? Eleştiririm ama kötü bir söz söylemem ama bir de utandıkları ortakları var. Bunu netleştirseler, işte o zaman milli mi gayri milli mi çok net söyleyeceğiz. Kim o? HDP… Ahmet Türk ile Kılıçdaroğlu görüşüyorlar. Gazetecilere yakalanınca Ahmet Türk şöyle söylüyor: Kılıçdaroğlu davet etti, yerel ittifak teklif etti, destek bekledi bizden, onu görüştük… Bak ne kadar güzel, mertçe söylüyor! Sezai Temelli diyor ki, Kürdistan’da biz kazanacağız, batıda da kaybettireceğiz. Burada destekleyeceklerini söylüyorlar.
İstanbul’da, Adana’da, İzmir’de diye sayıyorlar ama Ankara’yı söylemiyorlar. Burada ne (Kemal) Kılıçdaroğlu anıyor ne de HDP tarafı. Kendi aralarında ittifak konuştular mı, konuştular; görüşmelerini anlaşmalarını yaptılar mı, yaptılar. Çıkıp Ankara halkına desinler ki, “Evet biz anlaştık, bizi destekleyecek”. Ankara halkının milli ve manevi değerlere bağlı olduğunu, onlara tepki vereceğini biliyorlar. Onları ürkütmemek adına bunu yapıyorlar ama bunun adına çirkin siyaset deniyor. Siyaset dürüst adamların işi bana göre.
‘PKK VE ONUN SİYASİ UZANTISI LANET ADAMLARDAN UCUNA KAN BULAŞMIŞ OY İSTEMİYORUM’
Rakibim, gidin Haseki’ye sorun demiş. Düşüne düşüne bana danışmanlarıyla bir soru gönderdiler. HDP’den oy istiyor mu, istemiyor mu? Allah Allah çok şaşırdım(!)… O kadar net ki! Ne PKK ne onun siyasi uzantısı lanet adamlardan zerre kadar ucuna kan bulaşmış oy istemiyorum. O oyların ucuna kan bulaştı çünkü. Ancak, Ankara’da yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimin hepsinin oyuna talibim. Bakanlığım döneminde Güneydoğu’dan sorumlu koordinatör bakandım. Doğu’nun temsilcisi olduğunu söyleyen HDP’lilerden daha çok gittim 2016-2017 yıllarında, 2.5 yıl boyunca oraya. Sur’un içerisine, Nusaybin’e, Yüksekova’ya, İdil, Cizre, Silopi, Şırnak’a… Teröristlerin yaktığı yıktığı orada 30 bin Kürt vatandaşımızın evi vardı. 50-60 bin civarında ev de hasarlıydı. Eşyaları falan yanmış, alt yapıları, hiçbir şey yok. Onları yapmak için gittik. Bir, bir buçuk sene içerisinde onları yaptık. Cizre’de, İdil’de, Silopi’de 10-15 günde bir su akıyordu. Her gün su akar hale getirdik.
‘KÜRT KARDEŞLERİMİZE HİZMET EDEN BENİM’
Yüksekova’da, bir metre kanal yoktu. Yüz binden fazla nüfus, ortalık lüks arabalardan geçilmiyor ama belediye bir metre kanal yapmamış. 400 küsur kilometre kanal yaptırdım. Hizmet eden benim, oradaki Kürt kardeşlerimize.
Benim iddiam ve özellikle altını çizerek söyleyeyim şu: PKK’lılar asla Kürt kardeşlerimizin temsilcisi değildir, onları ayırmak lazım. PKK lanet bir örgüttür, herkesin onu kınaması lazım. Eli kanlı, cani bir örgüttür. Ama Kürt vatandaşlarımız, kardeşlerimiz ayrı. O yüzden ben elbette kan bulaşmış hiçbir oyu istemiyorum ama Kürt kardeşlerimizin hepsinin oyuna da talibim, çok net söylüyorum bunu.
MANSUR YAVAŞ BELEDİYEYE 20 BİN KİŞİ ALACAK İDDİASI…
Şöyle çıktı bu söz, zannedersem Ahmet Hakan’ın programıydı. CHP Ankara milletvekili olan bir hanımefendi, yanında Mustafa Balbay ve yine kendileri gibi düşünen üçüncü bir kişi… Karşı taraftaki arkadaşlar şöyle bir iddiada bulundular, ‘CHP binalarında şimdi iş formu almaya başlamışlar, 20 bin kişi işe alınacakmış.’ (CNN Türk’te, 18 Şubat 2019 tarihli Tarafsız Bölge’de Takvim Gazetesi Ankara Temsilcisi Zafer Şahin’in, ‘Mansur Yavaş’ın 20 bin kişiyi belediyede işe alacağı konuşuluyor. Kimlerden oluşacak bu liste? Teröristlerden mi oluşacak?’ sözlerine CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, “Korkarım ki, bu liste çoğalacak çünkü bu işsizlik listesi!’diye yanıt vermişti. ÖAÇ) Ben CHP milletvekilinden, Mustafa Balbay’dan ‘ya bırakın böyle şeyi!’ demelerini bekledim.
‘SÖZÜMÜN ARKASINDA DURUYORUM. CHP, YÜKSEK SESLE REDDETSİN’
Zaten 30 bin kişi çalışıyor. Belediyenin elindeki bütçe ve gelir-gider dengesine baktığınızda bir kişinin daha girip maaş alabileceği bir ortam yok orada. 20 bin kişinin gelmesi demek, belediyeye aylık 130-140 milyon lira maliyet demektir. Bu bile başlı başına bir felaket! Gidip bankalardan faiziyle para alıp CHP’den işe girecek adamları işe almak demektir. Fakat orada ne yazık ki savundular. Reddetmediler ve dediler ki, ‘sizin getirdiğiniz ekonomi politikalarının sonu bu, insanları işe mahkûm ettiniz, belediye de istihdam sağlayacak, tabii alacak’…
Tartışma büyüdü, sosyal mecralara taşındı ve televizyonlar da bana ’20 bin kişinin alınacağını inkâr etmiyorlar’ diye soru sordu. Ben de ‘şahsi kanaatim şu dedim; 20 bin kişi eğer parti binalarında iş müracaatı sırasına giriyorsa her türlü örgüt elemanı gelir. Allah korusun insanlar artık parklarda bu tür tehditlerle karşı karşıyadır demektir, evine makbuz getirecek adamın böyle biri olması demektir’. Arkasında da duruyorum. Yüksek sesle CHP bunu reddetsin hakikaten!
‘CHP’NİN SÖYLEDİĞİYLE CHP’NİN ADAYININ SÖYLEDİKLERİ ARASINDA FARK VAR’
CHP’nin adayının söylediğiyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin söylediği arasında dağlar kadar fark var. O bir taraftan aşağıda milliyetçi seçmene oynadığı için kendince bir şeyler söylüyor. Ancak bir adam iş başına gelirken onu kim getiriyorsa yalnız bırakmazlar.
Mansur Bey’in ülkücü çalışma arkadaşları olmayacak mı?
CHP oraya getirecek ama siz onları reddedeceksiniz, meclisiniz de tümden CHP’lilerle dolu olacak ama sizin kadronuz ülkücü olacak! İnandınız mı buna siz? Güldürmeyin n’olur adamı!
TAYYİP BEY İZİN VERİRSE MANSUR YAVAŞ’LA TELEVİZYONDA TARTIŞMAK İSTERİM
Mansur Yavaş’la bir televizyon programına çıkmak, kendisiyle Ankara’yı tartışmak ister misiniz?
Her zaman isterim, bunda bir sıkıntım yok. Zaten o konuda kendime özgüvenim var. Ancak partimiz karar verirse ki, yaklaşık on yıldır, parti genel merkezi adayların tartışma programlarının kavgaya dönüştüğü, milleti de bunalttığıyla ilgili kanaat sahibi olduğu için o prensip itibariyle duruyor. Ben önümüzdeki günlerde şahsen Tayyip Bey izin verirse çıkmak, tartışmak isterim.
‘ANKETLERDE “ÖNDEYİZ”, SEÇİM GECESİ “OYLAR ÇALINDI” DEMEK BİR CHP TAKTİĞİ’
Anketlere göre Mansur Yavaş önde deniyor. Cumhurbaşkanı ise anketlere güvenmediğini söylüyor. Anketleri bizzat seçmen mi manipüle ediyor yoksa Yavaş gerçekten önde mi?
Mansur Bey’e bakarsan yüzde 80’leri buluyor o (gülüyor). İlk günlerde neredeyse öyle söylüyordu. Ben de öyleyse çalışmasın, çayını kahvesini içsin dedim. Yeni CHP yönetimi son birkaç yıldır özellikle bu taktiği uyguluyor. Referanduma giderken, cumhurbaşkanlığı seçiminde, genel seçimde yaptı. “Öndeyiz, öndeyiz, geliyoruz, aldık!”… O akşam oluyor, sandıklardan çıkan gerçekler yüzlerine çarpıyor, o zaman taktik değişiyor. “Oylar çalındı, sandık güvenliği yok! YSK yok mu zaten! Hiç güvenilmez bunlara!”… Dört seçimdir böyle. Hiç değişmiyor.
‘YEMİNLE SÖYLÜYORUM, OY NASIL ÇALINIR BİLMİYORUM’
Beş kere belediyelere, üç kere de milletvekilliğine aday olmuş birisiyim, yeminle söylüyorum, sandıktan bir tane oy nasıl çalınır bilmiyorum! Vallahi bilmiyorum! 7-8 kişi oturuyor sandığın başında. Devletin görevlisi 20-25 yıllık memur. En ufacık bir şeyde adamın memuriyetine son verirler. Bir tane, beş tane oy için tenezzül eder mi insan? Ve herkes kameralarla çekiyor. Böyle bir ortamda oy nasıl çalınır, inanın bilmiyorum. Nihayetinde her sandıkta 100-150 tane oy var. Altına 8-10 kişi imza atıyor. Götürülüyor, herkesin huzurunda açılıyor. Herkes görüyor ve netice ilan oluyor. Ya buna niye insanlar şaibe bulaştırırlar ki!"