'Marmara'daki depremler, sessiz kalan faydaki gerilimi artırdı'

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir İl Temsilci Yardımcısı Aysun Aykan, olası 'Marmara Depremi' açıklama yaptı.

Türkiye'de son zamanlarda artan depremlere ilişkin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Yönetim Kurulu Üyesi, Balıkesir İl Temsilci Yardımcısı Aysun Aykan açıklamalarda bulundu. Türkiye’de 500 civarında 5.5 büyüklüğünde deprem üretebilecek fay hattı bulunduğunu belirten Aykan, özellikle Marmara Denizi’ndeki Marmara fayı ve Balıkesir- Gökçeyazı Fayı'nı işaret ederek, “Bu fayların kırılma zamanı geçti” dedi. Aykan, her iki fayında 7’nin üzerinde deprem üretme potansiyeline sahip olduğunun altını çizdi.

"Marmara'daki depremler, sessiz kalan faydaki gerilimi artırdı"

Marmara fayında kırık sürecinin başlamış olabileceğine işaret eden Aykan, "Marmara Denizi'ndeki son depremler bize, Marmara Denizi'nin deprem açısından aktif olduğunu, diri olduğunu, deprem üretme potansiyelinin olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ulusal ve uluslararası yapılmış bilimsel çalışmalar, bu bölgede 7’nin üzerinde ve maksimum 7.6 büyüklüğe çıkabilecek bir depremin olacağını göstermektedir. 26 Eylül ve 11 Ocak'taki Marmara Denizi içerisinde meydana gelen depremlerle dikkati çeken durum ise, hiç hareket etmeyen, Marmara fayının orta kolunun, çok uzun zaman süren sessizliğini bu depremlerle bozmasıdır. Bu deprem ile kırık harekete geçmiş, kırık süreci başlamış olabilir. Bu deprem uzun süre sessiz kalan faydaki gerilimi arttırdı, bu yüzden de beklediğimiz büyük depremin biraz daha yakın olduğunu söyleyebiliriz" dedi.

"Marmara depremi' dememiz daha doğru olur"

Marmara Denizi'nde oluşacak depremin çevresinde birçok etkiye yol açabileceğini kaydeden Aykan, "Marmara Denizi’nin içinde olacak depremi İstanbul depremi diye adlandırıyorlar. Fakat bu söylem, kamuoyunda yanlış algılanmasına neden oldu. Bu depremden sadece İstanbul etkilenecekmiş gibi yanlış algılama da oluşmuştu. Bu depremden Marmara Denizi'ne kıyısı olan tüm şehirlerin ağır bir şekilde etkileneceği bilinmelidir. Bu yüzden de 'Marmara depremi' dememiz daha doğru olur. Bu sadece İstanbul’u, Balıkesir’i etkilemez, Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm şehirler; İstanbul, Balıkesir, Yalova, Bursa, Kocaeli, Çanakkale ve Tekirdağ ağır bir şekilde etkileneceği bilinmelidir. Özellikle 1766 yılında Marmara Denizi'nde meydana gelen deprem, Avusturya’dan, İtalya’ya kadar geniş bir coğrafyada hissedilmiş ve tüm Marmara Bölgesi'nde tahribata yol açmıştır" diye konuştu.

"6.5 ve 7.2 büyüklüğe çıkabilecek deprem üretme potansiyeline sahip"

Balıkesir bölgesi için de uyarılarda bulunan Aykan, "Paleosismolojik-Jeolojik çalışmaların da yardımıyla depremlerin zamanı tam net bilinmese de, depremlerin tekrarlama periyotlarını, depremlerin olabileceği yerleri söyleyebiliyoruz. Örneğin Marmara Denizi’ndeki Marmara fayının, Balıkesir- Gökçeyazı fayının kırılma zamanının geçtiğini bu çalışmalara dayanarak biliyoruz. Balıkesir- Gökçeyazı fayında yapılmış olan Jeolojik -Paleosismolojik çalışmalar sonucunda bu fayda M.Ö. 850’ye kadar 4 paleodepremin geliştiği, deprem tekrarlama periyodunun 1000 yıl olduğu ve kırıldığında 6.5 ve 7.2 büyüklüğe çıkabilecek deprem üretme potansiyeline sahip olduğu belirlenmiştir" ifadelerini kullandı.

"Depremin, kuzeye doğru transfer olduğunu görüyoruz"

Depremin kuzeye doğru transferinin söz konusu olduğunu söyleyen Aykan, "28 Ocak tarihinde Manisa-Kırkağaç’ta 5.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bu deprem geçen hafta başlayan bir aktiviteydi. Manisa-Akhisar’da, 5.6 büyüklüğündeki depremin olduğu yerin kuzeyinde oldu. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün diri fay haritasına göre, Manisa-Akhisar depreminin olduğu yer, Gelenbe fay zonunun güney ucunda olmuştu. Şu an depremin kuzeye doğru transfer olduğunu görüyoruz. 10 Aralık tarihinde Balıkesir-Altıeylül’de 5 büyüklüğünde Gelenbe fay zonunun kuzey ucunda deprem olmuştu, bölgenin deprem açısından aktif olduğunu görüyoruz" dedi.

"Tehlike henüz geçmedi"

Doğu Anadolu fayında tehlikenin henüz geçmediğini vurgulayan Aykan, "Elazığ-Sivrice depreminin meydana geldiği Doğu Anadolu fay zonu, Bingöl-Karlıova‘dan başlayan ve 580 kilometre boyunca İskenderun Körfezi'ne doğru uzanan aktif bir deformasyon kuşağıdır. En az iki milyon yıldan bu yana hareket ettiği biliniyor. DAFZ’nun 6-7 segmentleri bulunmaktadır. Tarihsel deprem kayıtlarına göre Doğu Anadolu fay zonu boyunca, bu fay segmentlerinde büyüklüğü 6.5 ile 7 üzeri büyüklükte değişen birçok deprem geliştiği ve ağır hasarlara neden olduğu bilinmektedir. En son olan Sivrice depreminde kırılan fayın her 2 ucundaki fay segmentlerine, enerji transfer olmuş olabileceğinden bu fay segmentlerine dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Palu- Hazar fayına, Adıyaman-Çelikhan fayına dikkat etmemiz gerektiğini ve Kahramanmaraş-Gölbaşı Bölgesi'nde en son 1513 tarihinde deprem olan ve üzerinden uzun zaman geçmiş olduğu için bu bölgeye de dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

"5.5 üzeri deprem üretme potansiyeline sahip 500 civarında diri fay var"

Türkiye'de şu anda 500 civarında deprem üretebilecek aktif fayların bulunduğunun altını çizen Aykan, "2012 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan diri fay haritasına bakıldığında 5.5 üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip 500 civarında diri fay olduğu bilinmektedir. MTA’nın sitesinden bu diri fayların geçtiği yerleri görebilirsiniz. Depremlere karşı gerekli önlemleri almamız gerekiyor. Fay hattındaki binaların güçlendirilmesi teknik olarak çok zor, depremde ayakta kalamaz yıkılır. Türkiye’de aktif fay hatları veya zonları üzerine bina inşa edilmesi, ABD Kaliforniya Fay Yasası'nda olduğu gibi yasaklanmalıdır. Aktif fay zonları üzerine inşa edilmiş bulunan binalar kentsel dönüşüme tabi tutularak halkımızın güvenliği sağlanmalıdır" açıklamasını yaptı.

Türkiye Haberleri