Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un istifasını isteyen “Sarı yelekliler” eylemini tüm dünya yakından takip ediyor. Mayıs 68 hareketi gibi, “Sarı yelekliler” eylemi de Brüksel, Hollanda, Bulgaristan, Afrika ülkesi Burkina Faso ve Irak’ta alevlenmeye başladı.
Olayları izleyen, gözlemleyen sosyologlar, gazeteciler Paris’teki eylemlerin iyi okunması gerektiğini söylüyor. Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde ile Le Figaro, gazetemize açıklama yaptı.
Cumhuriyet'ten Süleyman Tosunoğlu ve Ceren Çıplak Drillat sosyolog ve tarihçilerin yorumlarını derledi.
Macron’un kibrine karşı
Marc Semo (Le Monde gazetesi): Geçen Cumartesi günü yaşanan olaylar, Fransa’da yaşam koşullarının kötüye gidiyor olmasının bir göstergesidir. Protestoları, sosyal ve politik olarak görmek lazım. Macron’un kibiri ve “halkı dinlemem” tavırları sonucu protesto eylemleri tamamen Macron’a karşı yapılmaya başladı. Halk, yaşam sıkıntılarına çözüm istiyor, sosyal hakların iyileştirilmesini, eşitlik ve adalet talep ediyor. Macron’un siyasi geleceğini, bu eylemlere ve kaosun nasıl sonuçlanacağına bağlayabiliriz. Son yıllara bakıldığında, iki Fransa, iki yaşam var. Alt tabadaki yaşam, üst tabakaya karşı tepkisini gösteriyor.
Sarı Yelekliler kimdir?
“Sarı yelekliler” (Gilets Jaunes) eylemi, herhangi bir sendika ve siyasi partinin başını çekmediği, temelinde ekonomik adaletsizliğe karşı olan kolektif bir hareket. Peki, denildiği gibi eylemciler aşırı sağcı mı? Fransa’nın aşırı sağcı siyasetçisi Marine Le Pen’in eyleme yaklaşmak istemesi ilk başta eylemcileri aşırı sağcı olarak nitelenmesine sebep oldu. Ancak herhangi bir sendika ve siyasi partiye eylemi sahiplenme fırsatı vermeyen “sarı yelekliler” için sağcı ya da solcu gibi bir tespit yapmak mümkün değil. Ancak aşırı sağ ve sol grupların da yer aldığı söylenebilir. Karma bir gruptan oluşan eylemin özü politik bir çıkıştan ziyade ekonomik bir başkaldırı. Eylemcilerin yüzde 75’i, Fransa’nın kırsal kesiminde üreten, çalışan orta yaş grubunun ağırlıkta olduğu orta gelirli sınıftan oluşuyor.
Otoriteye başkaldırı
Jacque Julliard (sosyolog yazar): Sarı yelekliler isyanı, orta sınıf yoksulluğunun isyanı ve aynı zamanda otoriter bir gidişata başkaldırış... Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa’nın yaşadığı bu krizden sorumlu mu? Bu kriz için Emmanuel Macron’un hatası demek biraz kolay bir cevap olur. Eski Cumhurbaşkanı François Hollande da banliyölerde yapılan “kırmızı bereliler” isyanını yaşadı. Emmanuel Macron’un “sarı yelekliler”i, François Hollande’ın ise “kırmızı berelileri” var. Macron’un krizi, öncekine göre oldukça basit. Fakat, Macron’un tecrübesi yok, karar almaya cesareti yok. Macron, birçok yerel yetkilinin sahip olduğu yaşam bilgisine sahip değil, zamanla kazanılan temel politik reflekslerden yoksun. Ülke yönetimini, kolektif bir şekilde yönetmeyi öğrenmelidir.
Kesinlikle bir Fransız eylemi
Alain Touraine (Sosyolog): Hükümet bu haftaki büyük eylemin arifesinde topluma herhangi bir şey söylemedi; sadece, “dışarı çıkmayın”, “dükkanları kapatın”, “sakin olun” dedi. Gördüğümüz gibi bu bir silah nöbeti gibi. Hükümet, bir çözüm sunmuyor, olayları görmüyormuş gibi davranıyor oysa Fransa’nın kırılgan, gerçek protestocuları, yaşamakta olduğu ekonomik güçlükleri ve sosyal sorunlarını açıklamak, seslerini duyurmak için eylemler yapıyor. Bu eylemler sadece akaryakıt zamlarıyla ilgili değil. Sosyal ve politik alanlarda yaşam sıkıntıları da var. Hükümetin cevapları ve fikirleri ise yetersiz görünüyor. Halk, seçimlerde siyasi parti liderlerini terk ederek bu genç Cumhurbaşkanı Macron’u denemek istedi. Bu eylem dalgası kesinlikle bir Fransız eylemidir ama dünyada eşsiz değildir. Bütün dünyada benzer sorunlar var.
‘Sosyal yaşam ve alım gücü meselesi’
Thierry Oberle (Le Figaro Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı): 1 Aralık Cumartesi günü Paris’te yaşanan benzer olaylar, 2005’te, Paris’in banliyölerinde yaşanmıştı; gençlerin ayaklanması sonucu binlerce araç yakılmış, çeşitli yerler ateşe verilmişti. Lüks mağazalar tahrip edilmişti. Bu eylem de onun bir benzeri. O, banliyö ayaklanması, “sarı yelekliler” eylemi ise toplumsal bir eylem. Bu eylem, tamamen hükümetin bazı reformlarına karşı yapılan eylemlerdir. Kaosu ve çatışmaları başlatanlar ise aşırı sağ ve aşırı sol gruplardır. Bazıları bu eylemleri, 68 Mayıs öğrenci ayaklanmalarına benzetiyor. 68 Mayıs eylemleri ile bu eylemlerin arasında çok fark var. 68 eylemlerinde öğrenciler sadece polisle çatıştılar; araçlar, mağazalar zarar görmemişti. Bu eylemlerde ise sosyal yaşam ve alım gücünün düşmesiyle başlayan geçim sıkıntısına karşı eylemlerdi. Bu eylemlerde bir taraftan araçlar yakılıyor, bir taraftan lüks mağazalar ateşe verilip, kundaklanıyor. Eylemleciler, Macron’un tutumunu pek benimsemediğinden dolayı eylemlerin odağı Macron oldu.
Dünyanın sonu ay sonu
LAEtitia Avia (Cumhuriyetçi Yürüyüş Hareketi, LREM, Paris milletvekili): Sarı Yelekliler eyleminin, iki şey söyleyen güçlü bir mesajı var: Dünyanın sonunu düşünenlere ve ay sonunu düşünenlere, daha fazlasını bulmanın bir yolunu bulmamız gerektiğine karşı çıkmamalıyız. Küresel ısınmaya karşı mücadelemiz de “sosyal adalet” diye devam ediyor. Daha sonra, diyalogları ve diyaloğu hep birlikte yürütmek gerekiyor.
‘68 olayları toplumsaldı, Sarı yelekliler kültürel...’
Çağdaş tarihçi, yazar Fabrice d’Almeida, Paris’te başlayan 68 Mayıs öğrenci hareketi ile kıyaslanan “Sarı yelekliler” eylemi arasındaki farkları açıklıyor. 68 Mayıs’ın, ideolojik anlamda tamamen farklı olduğunu belirterek “Fransa’daki komünist parti, Castroculuk hayal etti. Biz ise alternatif bir toplum hayal ettik. ‘Sarı yelekliler’deki durumun bu olduğunu düşünmüyorum. O zamanlar toplumsal bağlarla yaşıyorduk. Gerçek bir işçi sınıfı kültürü bilinci vardı. Bugün ise daha az yaşam birlikteliği ve daha fazla ayrışma var. O zaman duygular daha baskındı.”
Fabrice d’Almeida, iki eylemi de başlangıç noktası ve eylem güzergahından yola çıkarak “Protesto mekanı neyi ortaya koyuyor?” sorusunu sorup, şöyle yanıtlıyor: “68 Mayıs, Paris’te, Sorbonne Üniversitesi’nin bulunduğu Latin Mahallesi’nde başladı. ‘Sarı yelekliler’ ise Champs Elysees’yi seçti. Latin Mahallesi, öğrenci topluluğudur; kültür için savaşan protestocuların talebi vardı orada. 68 Mayıs’ın genel zaferi kültür alanındadır. Materyalizmin sona ermesinin, bilginin demokratikleştirilmesiyle gerçekleşeceği vurgulandı. ‘Sarı yelekliler’ için ise Champs Elysees ve Zafer Takı, ana vatanının bir sembolüdür, daha çok vatan için savaşıyorlar, ülke sorunu için, ülkeyi de düşünerek, bu artık toplumlarımızda vatanseverlik açlığı sorununu gündeme getiriyor.”
‘Eylemlerin sözcüsü yok’
İki hareket arasındaki ana ortak noktanın sendikal dünyanın ötesine geçip tamamen toplumsal bir eylemi temsil etmesi olduğunu vurgulayan Fabrice d’Almeida “Ancak” diyor: Sendika olmadığı için eylemcilerin resmi bir sözcüsü yoktur, bu aynı zamanda Mayıs 68’te de oldu. Gösteriler başladıktan 12 gün sonra, 25 Mayıs 68’te tüm sosyal aktörler bir masa etrafında toplandı. ‘Sarı yelekliler’in eylemi ise üç hafta oldu ve hâlâ hiçbir şey yok; kimi davet edeceklerini bilmiyorlar.”
‘Fatura halka çıkarılmasın’
-Eylemin başlamasına sebep olan somut gerekçe akaryakıta zam. Bu zam, ağırlıklı olarak Fransa’nın kırsal kesiminde yaşayan traktör, balıkçı teknesi ve araba sahiplerinin hayat koşullarını daha da zorlaştırıyor. Anımsanacağı üzere, Macron, “iklim değişikliğiyle mücadele ve bütçe açığının azaltılması” gerekçesiyle fiyat artışlarının gerekli olduğunu açıklamıştı ve bütün zam ve vergileri halkın sırtına yüklemişti, fakat halk, doğayı kirleten büyük şirketler yerine faturanın halka kesilmesini kabul edemeyeceklerini söylüyor.
-Macron, büyük şirketlere vergi indirimi yapıp, 1 milyon euronun üzerinde varlığı olanları bağlayan Dayanışma Vergisi’ni kaldırırken ağır vergi yükünden şikayetçi olan orta sınıf çalışana herhangi bir iyileştirme yapmadı.
-Hayat pahalılığı
-İşçi haklarının kesintiye uğraması
-1.70’ten 2.20’ye çıkan enflasyon.