Levent Artüz: Marmara öldü, gördüğünüz leğendeki su

Marmara Denizi'ni etkisi altına alan ve 'deniz salyası' olarak bilinen müsilaj ile ilgili Hidrobiyolog Levent Artüz ile yaptığımız görüşmede aldığımız yanıtlar durumun vahimliğini bir kez daha ortaya koydu. Artüz, "Marmara Denizi öldü" dedi.

MERVE NAYİŞ

Marmara Denizi yıllar sonra yeniden 'deniz salyası' olarak bilinen müsilaj tehlikesiyle karşı karşıya. İlk olarak 2007 senesinde görülen müsilajın, bugün tekrar ortaya çıkmasının nedenlerini, nasıl çıktığını ve ne olduğunu Marem Projesi'nin sorumlusu Hidrobiyolog Levent Artüz ile konuştuk. Artüz, müsilaj kabusu ile ilgili, "Marmara Denizi öldü, onu unutun" ifadelerini kullandı.

Hidrobiyolog Levent Artüz, müsilaj nedir? nasıl ve ne zaman ortaya çıktı? sorularımız üzerine sözlerine şöyle başladı;

'Müsilaj süreci 1989 senesinde başladı'

"Bizim müsilaj dediğimiz bu yapı, bir sonuç yani bir nihai ürün. Bu belirli bir sürecin sonucunda karşılaşmış olduğumuz bir sorun, bu sürecin de başlangıç tarihi 1989. Yani 1989 senesinde Neo Liberal akımlar doğrultusunda çarpıtılan birçok şeyden bir tanesi de İstanbul Kanalizasyon Projesi'nin revizyonu. İstanbul, o zamanlar gelişmeye çalışıyordu tabii, atığının da yağmur suyunun da temizlenmesi gerekiyordu. Bununla ilgili o zamana uygun güzel projeler de vardı fakat 'İş Haliç'i gözlerimin renginde yapacağım' sloganıyla çok faklı bir boyut kazandı yani Bedrettin Dalan zamanından bahsediyorum ve bu proje revize edildi ve 'Camp- Tekser' adını aldı.

Bu revizyon çok radikal bir revizyondu şöyle bir sav atıyordu ortaya; 'Akdeniz'den gelip Karadeniz'e gitmekte olan bir alt akıntı var bu doğru bu akıntı her zaman Karadeniz'e ulaşıyor, bu yanlış yüzde 10'u ulaşıyordu o zaman öyleydi şimdi de öyle. Dediler ki biz eğer İstanbul'un tüm akıntılarını buraya deşarj edersek bu akıntı bütün atıkları alacak Karadeniz'e götürecek'

Bilim İnsanları ayağa kalktılar ondan sonraki birçok projede ve günümüzde de olduğu gibi uyarılar dinlenmedi ve ilk önce Haliç'in kuzey ve güneyinden kuşaklama kollektörleriyle sarıldı. Haliç'in bütün pisletici unsurları bu kuşaklama kollektörleriyle toplandı ve Ahırkapı'dan bir terfi istasyonuyla Marmara Denizi'nin 63 metre derinine arıtılmaksızın basıldı ve hala da basılmaya devam ediyor

Şimdi ne oldu? Birincisi, bu Palyatif uygulama bütün belediyelere yayıldı, bütün sanayiye yayıldı, herkese yayıldı ve çok kolay olduğu için zararları söylenmesine rağmen uygulamaya geçildi. Merkezi idare tarafından bununla ilgili tebliğler çıkartıldı. Deşarj kriterleri oluşturuldu. Derin deniz deşarj yönetmelikleri yapıldı ve bu uygulama legal hale getirildi.

İkincisi, 1989 senesinin başında bu uygulama fiilen başladı ve bir kaç ay sonra Marmara Denizi'nde çok büyük ebatlarda kırmızı su (red- tide), denizin kıpkırmızı kesilmesi olayı gözlendi. Ondan hemen bir kaç ay sonra dünyada görülmüş en büyük balık ölümlerinden birine sahip oldu Marmara Denizi. Valilikler balık satışını yasakladılar balık tüketimiyle ilgili uyarılar geldi ve bugünkü gibi üzerine çok konuşuldu ama bu uygulama devam etti. İşte Marmara'nın öldüğü tarih o zaman"

'2007'de de müsilaj buna yakındı'

"Sonrasında Marmara Denizi kıpkırmızı oldu, Marmara Denizi yemyeşil oldu, denizanalarından adalar oluştu. Balık türleri yok oldu, bu konuda kampanyalar yapıldı. Bunlara benzer yüzlerce olay yaşadık. En son 2007'de bir müsilaj olayıyla karşılaştık. O da buna yakın boyutlardaydı ve o zaman da neredeyse bu boyutlarda kamuoyuna yansıdı. Biz çabuk unutuyoruz bazı şeyleri.

Ondan sonra da bu günlere gelindi. Yani bu olay zamanında bu projeye taraftar olanların belirttiği gibi “bu kadar büyük bir proje gerçekleştirilirken mikroskobik canlıların ne önemi var” söylemi ile başladı ve bugün başımıza belayı açan da o mikroskobik canlılar..."

Hidrobiyolog Levent Artüz, 2005'ten bu yana raporların sunulduğunu uyarıların yapıldığını ancak dikkate alınmadığını belirterek, şöyle devam etti;

'Biz raporları sunduk alan aldı almayan almadı'

"Biz raporları sunduk, alan aldı almayan almadı. Müsilajın son durumuyla ilgili 2005'ten bu yana ciddi raporlar sunduk. 1992 senesinden beri sunulan raporlar var. 1989 senesinin balık ölümlerinin hemen akabinde bugünkü durumu anlatan birçok bilimsel ve popüler makale yayınlandı. MAREM Projesi kapsamında hazırlanan bu raporlar bütün bakanlıklara ve ilgili kurumlara yollandı. Zaten çalışma için izinler alınırken çalışma sonuçlarını teslim etmek şartıyla bu izinler verildi ve tabi ki biz de sonuçları resmi makamlara ulaştırdık"

'Biz böyle olacağını söyledik'

"Bu çerçeveden bu olaya baktığımızda biz böyle olacağını söyledik diyebiliriz. Söylemeseydik de ne olacaktı, bu yaşananlar göz göre göre geldi. Bizim söylemiş veya söylememiş olmamız bir şey ifade etmiyor. Belirli fiziksel, biyolojik, doğayla ilgili kurallar var. Biz sadece daha evvel keşfedilmiş kuralları tekrarladık. Bunu yaparsınız böyle olur dedik. Umursanmadı... Yapmayın dedik ve sonunda geldiğimiz durum bu. O dönemlerde de raporlar ve açıklamalarımız basında zirve yaptı, ondan sonra unutuldu gitti"

Marmara Denizi, bu 'deniz salyası'ndan nasıl kurtulur çözümü nedir? soruları üzerine ise Levent Artüz şunları söyledi;

Nasıl kurtuluruz? Müsilajı nasıl temizleriz?

"Bu tür olgular olduğunda dünyada daha az ama Türkiye'de ciddi bir şekilde ciddi spekülasyonlar yapılıyor. İnsanlar kendi disiplinlerine göre sanki Ay'ı yeniden keşfetmek ihtiyacını duyuyorlar garip garip fikirler dalgalanıyor ortada. Küresel ısınma deniyor halbuki değil küresel ısınma bir olgu ama Marmara Denizi bulanıklığından dolayı küresel ısınmayı sollamış vaziyette yani iki katından fazla sıcak Marmara Denizi. Sebebi de bulanıklık.

Bu bulanıklık da arıtılmaksızın gelen deşarjlardan dolayı oluyor o yüzden ısınıyor. Küresel ısınmaya bunu bağlamanın bir anlamı yok.
Zamanında birçok şey denenmiş olabilir müsilajı ortadan kaldırmak için ama bana alüminyum vermek pek akıllıca gelmiyor"

'Marmara Denizi öldü onu unutun'

"Şimdi Marmara Denizi öldü onu unutun. 1989 senesinde öldü. Şimdi, şu anda görmüş olduğunuz su kütlesine başka bir isim verin. 'Salya Denizi' deyin 'Levent Denizi' deyin. Yani içinde 124 tane ticari öneme sahip balık türünün olduğu, genç dinamik sağlıklı harika bir deniz yok oldu bitti. Sizin gördüğünüz leğenin içinde bir su. Oraya da geri dönmenin imkanı yok yani doğada öyle bir şey yok.

Ne yaparsanız yapın o ilk hale dönme ihtimaline sahip değilsiniz. Doğa kendi kendine evrilecek, kendini bir yere doğru eviriyor. Burada bunu biz daha az zarar verebilecek oranda olmasını sağlayabiliriz. Onun için de tek yapmamız gereken şey var. Yani bir ülke sürecin başında müdahil oldu, süreci izledi, sürecin sonunda da ne hale geldiğini gördü. Her şey ortada. Yani bilimsel araştırma gerektirmeyecek kadar 'mal' ortada"

'1989'dan bu yana yapılan yatırımlar hiç bir işe yaramadı'

"Şimdi yapılması gereken bunu masaya yatırıp sorgulamak. Ciddi bir şekilde nerede hata yapıldı?, kimler ne dediler? Neye göre nasıl yapıldı? bunların sorgulanması lazım. Çocuklarımızı bile borç altında bırakacak yatırım yapıldı 89'dan bu yana ve bugün görüyoruz ki hiç bir işe yaramamış. Bunun da hesabının sorulması lazım.

Şimdi bu bağlamda şu anda çok avantajlı bir konumdayız 1989'dan bu yana hep farklı iktidarlar yönetti hep. 2 senedir farklı bir iktidar, şu an ki iktidar ortaya çıkıp Pandora'nın kutusunu açabilir. Eskiden bu yapıldı bu güne kadar, yanlıştı bunlar yaptılar bu şekilde yapıldı biz 3-5 senelik bir plan yapıyoruz, işte buna göre sistemi tamamen kökünden tersine çevireceğiz, diye ortaya koyulabilir"

'Marmara bizden de onu isterdi rahmetli'

"Aynı yöntem şu anda dünyanın en kirli nehri olan Ergene Nehri'nde yapılıyor ve Marmara'ya basılıyor. Şu anda aynı şekilde Saros'ta aynı uygulama var. Bütün Karadeniz böyle, Ege böyle, Akdeniz böyle. Yeni eğer 15 sene sonra Karadeniz'i Marmara gibi görürsek hiç şaşırmam. 20-25 sene sonra Kuzey Ege'yi Marmara gibi görürsek hiç şaşırmam. Biz eğer aklımızı başımıza alıp sorgulayıp nerede yanlış yaptığımızı adam gibi öğrenirsek bundan sonra doğayla inatlaşan projeleri yapmayız. Marmara da bizden onu isterdi rahmetli..

'Tam bir kısır döngü'

Müsilaj organik bir materyal, yok olması için bakteriyolojik faaliyet gerekli., onun için de ortamda yeterli suda çözünmüş oksijen. 2007'de olan müsilajlanmada suda çözünmüş oksijen miktarı daha yüksekti 3 senede göreceli yok oldu. Şu anda o da yok. Tam bir kısır döngü.

2007'de olan da suda çözünmüş oksijen miktarı daha yüksekti 3 senede gitti şu anda o da yok. O bir kısır döngü.
Çok ciddi problemler içinde, açmaz içinde bir kısır döngüde döner vaziyetteyiz ama göstere göstere geldi, yapacak bir şey yok. Ölüm var, yani öldü adam bunu bundan sonra nasıl diriltiriz. İmkan yok bugün öyle bir şeye ileriyi bilemem"

Levent Artüz, Kanal İstanbul projesiyle ilgili olarak ise şöyle dedi;

'Kanal İstanbul tüy dikecek'

"Kanal İstanbul'un etkisi tüy kadar olacak. Yani 'tüy dikmek'teki 'tüy' gibi olacak. Benim inandığım bir proje değil saçma sapan bir şey. Ama şöyle düşünülebilir, Marmara Denizi'ne etkisinden çok orada çok ciddi bir nüfus olacak. Bu güne kadar yapılanların bir işe yaramadığını gördük. Şimdi nüfusu arttırdığımızda arıtma problemleri de beraberinde gelecek. Mesela, çekmece gölündeki lagün ortadan kalacak o kadar dolaylı etkileri var ki proje saçma deyip rafa koymak bu etkileri konuşmaktan daha kolay açıkçası. Birçok alan geçirgenliğini kaybedecek.

Marmara'nın yerli balığı artık yok. 124 tane balık çeşidi vardı bunların hiç biri yok. Marmara Denizi balık anlamında tertemiz oldu"

MAREM Projesi

MAREM (Marmara Environmental Monitoring) “Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi” isimli proje ilk olarak Olav Aasen ve İlham Artüz yöneticiliğinde Et ve Balık kurumu bünyesinde 1954 senesinde başlatılmıştır.

Söz konusu proje, bir deniz için yapılmış en uzun soluklu izleme projelerinin başında gelmektedir. 1954 senesinde bu güne, Marmara Denizi ve Boğazlarda, yatayda 50 adet istasyonda yaklaşık 25 adet parametrenin, derinliğin elverdiği kesitlerde (0.5m-1200m) ölçümlemesi gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Haberleri