Küresel iklim değişikliğinin etkileriyle Karadeniz Bölgesi'nde son aylarda azalan yağışlar, kuraklık tehlikesini de beraberinde getirdi. Türkiye'de en fazla yağış alan bölge olarak bilinen Karadeniz Bölgesi'ndeki kuraklık, bilimsel verilere de yansıdı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2022 yılı alansal kümülatif yağış raporuna bakıldığında, bölgedeki yağışlarda mevsim normallerine göre yüzde 25, 2021 yılı sonbahar mevsimi yağışlarına göre yüzde 17 azalma gerçekleşti. Standart yağış indeksi metoduyla hazırlanan 3,6,9,12 ve 24 aylık tablolara göre, 2022 yılı Mart ve Kasım ayları arasında Trabzon ve yakın çevresinde çok şiddetli ve şiddetli kuraklık, 2021 ve 2020 yılları Aralık ayından 2022 yılı Kasım ayına kadar şiddetli ve orta şiddetli kuraklık yaşandı. Kuraklığın iklim değişikliğinin en önemli göstergesi olduğunu belirten uzmanlar, gelecekte yaşanması beklenen ani yağışların da heyelan ve taşkın olaylarını artmasına neden olabileceğine işaret etti.
'Yarı yarıya az yağış alıyor'
Doğu Karadeniz'de iklim değişikliğinin, kuraklık ve yağış düzensizliği olarak görüldüğünü söyleyen KTÜ Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy, "Bilim insanı olarak verileri inceliyor, vatandaş olarak da yaşıyoruz. Özellikle Doğu Karadeniz ve Trabzon çevresinde kuraklık yaşanıyor. Yağış düşmüyor. Küresel iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden biri de kuraklık. Şaşırtıcı olan ise kuraklığın çöl iklimi olan yerlerde artması beklenirken, bizim bölgemizde görülmesi. Trabzon, çevresindeki illere göre yarı yarıya daha az yağış alıyor. Trabzon, Türkiye'nin yağış ortalamasının çok az üzerinde. Denize bitişik bir il olduğu için kurak değilmiş gibi düşünülüyor ama Trabzon, kuraklığı gerçek anlamda yaşayan illerden biri ve son yıllarda iklim değişikliğinin etkisiyle arttı" diye konuştu.
'Ani yağışlar arttıkça afet olasılığı artıyor'
Prof. Dr. Ersoy, çalışmaları değerlendirerek, "Bilimsel çalışmalar, bu bölgede yağışın yüzde 20 azalacağını ancak ani yağışların da bir o kadar artacağını söylüyor. Kuraklık sadece su kıtlığı anlamına gelmiyor. Özellikle heyelan ve taşkınları muhtemelen artıracaktır. Ani yağışlar arttıkça bu tür afetleri yaşama olasılığımız da artıyor. Kuraklığın 2 yönlü durumu var. 10 yıl önce de böyle bir durum yaşamıştık, sonra yağış miktarı arttı. Bunun etkileri uzun sürede ortaya çıkacak. Belki bizi etkilemeyecek ama bizden sonraki kuşağı etkileyecek süreçleri yaşamaya başladık. Bu da ilk göstergesi" dedi.
'Kuraklığın bedelini aşırı yağışlarla ödeyebiliriz'
Bölge genelindeki heyelanların kuraklıkla azalmasının beklenmediğini de söyleyen Ersoy, "Bölgemizde kısa vadede kuraklık başladı gibi gözüküyor. Yağışın azalması, heyelan veya taşkın olaylarını azaltacak anlamına gelmez. Belki birkaç dakikalık olaylar olarak karşımıza çıkar ama bir yerin heyelan potansiyeli oluşturacak duruma gelmesi, binlerce yıllık jeolojik süreyi barındırır. Siz sadece topuğuna dokunduğunuz anda heyelana dönüştürür. Dünyadaki en hızlı taşkın kurak bir bölgede gelişti. Biz sanki iklim değişikliğinin etkisini kuraklık olarak yaşıyoruz ama iklim değişikliği düzensiz bir iklim getiriyor. Bugün yaşadığımız kuraklığın bedelini, yarın aşırı yağışlarla ödeyebiliriz" diye konuştu.
Prof. Dr. Ersoy, insanların heyelanlı ve riskli bölgelerde yaşamaya devam ettiği sürece felaketlerin kaçınılmaz olduğunu belirterek, "Bu devirden umut yok, bir sonraki devri bilemiyorum. Bizden sonraki ikinci devri kurtarmaya odaklanacağız. Günümüzü kurtaramayız, bu problemleri yaşayacağız. Şu anda ilimizde bile afete maruz bölgede yaşam devam ediyor. Doğu Karadeniz’e bakınca birçok afete maruz bölgede yaşam devam ediyor. İnsanları nasıl alacaksınız? Örneğin; Maçka'ya gelmeden önce yamaçlardaki bazı bölgeler, afete maruz bölge ama yaşam devam ediyor. Keza Dereli'de, Doğankent'te yaşanan taşkınlarda birçok bölge afete maruz bölgeydi zaten. Orada insanın yaşamaması lazım ama polisle insanları oradan ayıramazsınız. Kendisi oradan ayrılacak. Bunu sağlamadığımız sürece bunu yaşayacağız" dedi.