İklimsel Güvenlik Riskleri Konusunda Uzman Çalışma Grubu tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz Cumartesi (01.09.2018) günü kamuoyu ile paylaşılan yeni raporda, Irak’ın kuraklık ve iklimle ilgili diğer güvenlik sorunlarıyla başa çıkamaması durumunda IŞİD gibi terör örgütlerinin yeniden güç kazanabileceğini belirtiyor. Raporda şu ifadelere yer veriliyor: “Hidrolojik sınırlamaların, artan sıcaklıkların ve aşırı hava olaylarının birleşimi, temel kaynaklar üzerinde baskı oluşturuyor ve Irak nüfusunun geçim kaynağı güvenliğine zarar veriyor”.
İklim Haber'in aktardığına göre çalışma, iklim ile ilgili risklerin izlenmesi ve yönetilmesindeki başarısızlıkların, IŞİD gibi terör örgütlerinin kısıtlı kaynağa sahip topluluklar içinden destek görmesi ve güçlerini yeniden kazanma riskini artıracağını ifade ediyor. İslam Devleti grubu olarak da bilinen 'cihatçı örgüt', 2014 yılında Irak topraklarının üçte birini ele geçirmişti.
Temmuz ayında Güvenlik Konseyi’ne sunulan su çalışması da iklim değişikliği ve güvenlik arasında net bir bağlantı kuruyor. Irak, yıkıcı bir kuraklık yaşıyor ve su seviyelerinin 1931’den beri en düşük seviyede olduğu biliniyor.
Ülkenin nehirlerindeki su akışı son yıllarda % 40 oranında küçüldü. Rapor yaşanan su kıtlığının nedenlerini şu şekilde sıralıyor: “İklim değişikliği ve bölgedeki artan düzensiz yağış, İran ve Türkiye’den gelen su akışlarındaki düşüş, savaş sırasında altyapının zarar görmesi nedeniyle zayıf sulama sistemleri ve ekonomik ve politik yatırımların eksikliği”. Çalışma aynı zaman uygun bir ulusal su yönetimi politikasının yokluğunun bu kritik tehditleri şiddetlendirdiğini de belirtiyor.
Tarım sektörü petrol sektöründen sonra Irak’ta en çok istihdam sağlayan sektör olurken, Tarım Bakanlığı bir dizi mali sorun ile boğuşuyor. Su Kaynakları Bakanlığı da mali sıkıntılar yaşarken yirmi yıldan fazla süredir devam eden planlara rağmen ülkenin su altyapısını modernize etmeyi başaramadı.
Bağdat’ın komşuları ile su kaynaklarının adil dağıtımı konusunda resmi anlaşmaları bulunmuyor.
Raporda, az miktarda yağmur ve komşu ülkelerdeki baraj projelerinin, Dicle Nehri kıyılarında yaşayan yedi milyondan fazla insanı yer değiştirme riskiyle baş başa bıraktığı da ifade ediliyor. Su kıtlığının özellikle kırsal alanlarda toplumlararası gerginlikleri artırabileceği vurgulanıyor.