Altı aylık bir aradan sonra yeni single'ı Kerkük Zindanı'yla dijital platformlardaki yerini alan Kıraç, Sözcü gazetesinden Yüksel Şengül'e mülakat verdi. İlginç çıkışlar yapan Kıraç, "İktidarı, muhalefeti Taksim’de kolkola girip halay çekse tüm sorunlarımız ortadan kalkar!" diye konuştu.
İşte Kıraç'ın Yüksel Şengül ile mülakatı:
■ Öncelikle Kerkük Zindanı türküsüyle başlayalım sohbetimize.
Anonim bir eser. 1980'lerdeki Saddam'ın astırdığı Türkmen liderler için o dönemde yapılmış bir türkü. O insanların çığlıkları yer alıyor bu türküde. Ben bu türküyü ilk Cem Karaca'dan dinlemiştim ve çok sevmiştim.
GÜNDEMİ ISKALIYORUZ
■ Bu türkü sanırım Kuzey Irak'taki referandum kararıyla gündeme geldi…
Kuzey Irak'taki Barzani yönetiminin referandum kararı almasıyla birlikte stüdyoya girerek bu türküyü okudum. Kerkük Zindanı türküsünü Türkmen kardeşlerimiz için söyledim.
■ Türkü sevildi…
Kerkük Zindanı sevildi ama arzu ettiğim yankıyı bulamadı ne yazık ki. Çünkü bu ülkede çoğu kişi suni gündemlerle boğuştuğu için bazı önemli olayları farkedemiyor, ıskalıyor. 15-16 yıldır Türkiye'de ciddi bir siyasi kriz yaşanıyor. Ülkede ciddi bir kutuplaşma var. Barzani'ye gelince, onun kim olduğu biliniyordu zaten, referanduma kalkışması büyük bir sürpriz değildi.
ASKERİ BİR KAHİN
■ Devlet büyüğümüz “Beni yanılttı” dedi…
Ne yazık ki o devlet büyüğümüz sadece Barzani konusunda değil, birçok konuda yanıldı. Ancak, Kerkük konusu partiler üstü, siyaset üstü bir konudur. Ne var ki o bölgede bağımsız bir ülke olma ihtimali bana göre hiç yoktur.
■ O coğrafyanın en büyük ışığı Atatürk değil midir?
Atatürk erişilmez bir dehadır. Elbette o coğrafyanın ışığıdır ve orada kurulmak istenen sanal devletlere bir asır öncesinden işaret etmiştir. Siyasi, sosyal ve askeri bir kahindir Atatürk. Ne yazık ki, Kuzey Irak'ta ve Kuzey Suriye'de Atatürk'ün görüşlerinin tamamen dışında hareket ediliyor. Misak-ı Milli risk altındadır ama hükümetimiz, iç meselelerle ve partinin ‘mental yorgunluğu'yla daha ilgili görünüyor.
O NE GÜZEL FOTOĞRAFTI…
■ Siyasilerimizin sanata ilgisi Kıraç'a göre yeterli midir?
Benim yaralı olduğum en önemli konu budur işte. Opera yok, bale yok, heykel yok, tiyatro yok, dans yok… Bir gün siyasete girip Meclis'e adım atarsam onlara öncelikle sanatın sevilmesi gerektiğini anlatacağım. Yılmaz Özdil'in bir yazısı vardı bu konuyla ilgili. Bizim bütün siyasilerimiz sanattan uzak yaşıyor. Dans eden, türkü söyleyen, tiyatroya baleye giden kaç siyasimiz var! Bizimkiler sadece siyasi arenada kapışmayı bilirler. Bazen onların aşık olabileceklerine bile inanmıyorum. Kadri Gürsel'in cezaevi çıkışında karısını öptüğü o fotoğraf ne güzeldi. Her insan sevgisini göstermeli, duygularını hissettirmeli. Bunun yolu da sanattan geçiyor.
■ Keşke sanatta bir araya gelebilseler…
Bir hayalim var, Taksim Meydanı'nda, bir Cumhuriyet Bayramı'nda… İktidarı ve muhalefetiyle birlikte, Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a ana muhalefet liderinden bakanlara, Genelkurmay Başkanı'na kadar herkes kolkola girip halay çekse, türkü söylese. Bence o gün orada tüm sorunlarımız biter, ülkemize güneş doğar…
UMUDUMUZ ATATÜRK’TÜR
■ Bu konuda da Atatürk'ü anmamak olmaz…
Atatürk her konuda olduğu gibi sanatta da herkese örnek olmuştur. Kimi zaman zeybek oynamış, balolarda danslar etmiş, kimi zaman masasında Rumeli türküleri söylemiş büyük Atatürk. Onun balolarına ‘Müsriflik' diye laf edenler, o baloların memleket için umut olduğunu anlamayanlardır. Bu toplumu medeniyet seviyesine çekebilmenin umududur Atatürk'ün o baloları. Çaremiz, ışığımız, umudumuz Atatürk'tür. Yüzümüzü ona döndüğümüz an, sorunlarımız da bitecektir.
ATATÜRKÇÜ OLAN SÖZCÜ'NÜN TEK SUÇU MUHALİF OLMASIDIR
■ Dün Genelkurmay Başkanı sanıktı, bugün SÖZCÜ sanık…
(Gülüyor) SÖZCÜ sanık, FETÖ tanık oldu. Yıllardır SÖZCÜ okuyorum, yazarlarının her biri Atatürkçü, vatansever kalemler. Burak (Akbay) Bey'in babası Ertuğrul Akbay'ı yıllardır tanırım, gazetecilik heyecanına hayranım. Gölge Adam olarak yaptığı haberleri bugün bile hatırlıyorum.
BAŞBUĞ’U ELEŞTİRDİ
■ Kıraç'a göre SÖZCÜ'nün FETÖ'cü olma ihtimali nedir?
Bir gazetenin izlediği yolu, yayınlarını okuyarak öğrenirsiniz. SÖZCÜ'nün her şeyi ortada, arşivlere bakanlar bu gerçeği zaten görebilir. SÖZCÜ ile FETÖ, kuzey ile güney kutupları kadar zıttır. Bunları bir araya getirmek asla mümkün değildir. Tamamen Atatürk çizgisinde olan SÖZCÜ'nün tek suçu muhalif bir gazete olmasıdır. FETÖ ile ilgili suçlu aranıyorsa o zaman Meclis'i araştırsınlar, büyük bir bölümünün FETÖ ile irtibatı olduğu artık bir sır değil ki. 3 Temmuz sürecinde ortaya çıkıp ‘Devleti terör örgütü ele geçiriyor' diye bağıran Aziz Yıldırım'ı her zaman tebrik ettim. Kusura bakmasın ama İlker Başbuğ Paşa'yı eleştiriyorum. Siz ordunun başındaysanız bu kadarına izin vermeyecektiniz, bu konuda hiçbir bahane ileri sürülemez.
■ Türkiye'yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Bunca operasyonun ardından elbette gelecek 10 yıl içinde Türkiye'nin kolu kanadı kırık olacaktır. Bu yönetimle işler yürümez artık. Mutlaka bir değişim yaşanacaktır. Atatürkçü ve yurtsever bir yönetim gelecektir. Sosyolojik olarak açılan yaraların iyileşmesi ise çok uzun yıllar sonra mümkün olacaktır. Türkiye iç savaşa sürüklenmediyse bunu halkımızın sağduyusuna borçludur.
■ Kıraç'ın bir büyük başarısı da dizi müzikleri oldu…
2002'de ilk Zerda dizisinin müziklerini yaptım. 15 yıl içinde de pek çok dizinin müziklerini hazırladım. Bir İstanbul Masalı, Aliye, Binbir Gece, Beyaz Gelincik, Annem, Karadağlar, Gönül Salıncağı, Aşk ve Ceza, Ömre Bedel bu diziler arasında bulunuyor. Şimdi de Meryem dizisinin müziklerini yapıyorum.
■ Dizi müziklerinin önemi çok sonra farkedildi…
Çocukluğumdan beri çok iyi bir film izleyicisi oldum. Özellikle filmlerin müzikleri hep ilgimi çekmiştir. Mesela, Benhur ya da Doktor Jivago'nun, Selvi Boylum Al Yazmalım'ın, Canım Kardeşim ve Hababam Sınıfı'nın müziklerini unutmak mümkün müdür! Benim çalışmalarımla dizi müziklerinin ne denli önemli olduğu farkedildi. Düz müzik değil, dizideki her sahneyle birlikte yürüyen müzikler yaptım, yapıyorum.
■ Bir şarkı yapmakla bir dizi müziği bestelemek arasında ne gibi fark var?
Şarkıyı yapmakla dizi müziği yapmak arasında büyük farklar vardır. Her dizinin bir rengi, farklı bir ruhu bulunur. Bana gelip dizinin ana temasını anlatırlar, ben de o temayı besleyecek olan resmin altındaki müziği bestelerim. Zahmetli bir çalışmadır. Her dizi bölümünde adeta bir albüm yapmış kadar emek harcıyorum.
■ Kıraç'ın evinde de TV yok…
(Gülüyor) Evet, dizilere müzik yapıyorum ama evimde televizyon yok. TV izlemeden yaşamak bence çok güzel. Karım Ayşe Şule Bilgiç ve çocuklarım Manas ile Iraz da televizyonun eksikliğini hissetmiyorlar.
■ Tarlada yaşadığın doğru mu?
Ailece doğayı seviyoruz. Beykoz taraflarında küçük bir tarlamız var, içine bir karavan koydum, yazın oradayız. Kışın çamur oluyor, çocuklar gelmiyor ama ben yine de gidiyorum. İneklerim, keçilerim, hindilerim, tavuklarım var. Sağlık için doğa şifadır.