Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
- Üniversiteler çok önemli kurumlardır. Üniversitelere olan, üniversiteleri bilim üreten her ülke dünyada saygın ülkedir. Dolayısıyla üniversitelerin sorunlarını çözmek hem iktidarın, hem parlamentonun hem de toplumun ortak görevi olmak zorundadır. bir üniversitemiz kapatıldı. İstanbul Şehir Üniversitesi. Neden kapatıldı? Genç ve çalışkan üniversiteydi ama intikam almak için üniversiteyi kapattılar. Kimden? Sayın Ahmet Davutoğlu'ndan. Neden? Neden bizden ayrıldı. 'Niçin 'demokrasi' diyorsun, niçin hak, hukuk adalet' diyorsun? Niçin 'üniversite' diyorsun? Bu nedenle kapatıldı.
"Geçen hafta en çok tartışılan konulardan biri kuşağıydı. Üniversite sınavına giren gençler… Turist gelecek, otellerin dolması lazım deyip sınava erkene alalım, aileleriyle tatile çıkıp 5 yıldızlı otellerde tatil yapsınlar dediler. Sayın Erdoğan bu gençleri nasıl kandırıp oy alırım diye progra m yaptı ama bence o da pişman oldu. Çıktı, bunlar bir sürü laf etti ama onlar gerekli dersi verdiler.
Sen Z kuşağından oy almak istiyorsan önce gençler ne istiyor onu soracaksın. O kuşaktan oy alacaksan bu dediklerimi asla unutmayacaksın.
Gençler dikta yönetimi istemiyor. Sen bunu yapabilecek miisn? Gençler diyor ki; Biz dayatmayı kabul etmiyoruz. Önce sınav tarihiyle oynayarak dayatmanın nasıl olduğunu gösterdin.
Gençler seçimlerime karışma diyor.
Gençler baskıcı dikta yönetimi değil, özgürlük istiyor. Saraydaki kişi, sen bunu yapacak mısın, baskıyı bırakacak mısın? Gençler, benim kararlarıma ve seçimime karışma diyor. Beni formatlamaya kalkma, tek tipleştirme diyor.
Gençler adalet istiyor, fırsat eşitliği istiyor. Gençler herkesten saygı görmek istiyor. Düşüncelerine, davranışlarına saygı görmek istiyor.
"Gençler, 'eğitimde evrensel değerleri gözardı etmeyeceksin' diyorlar. Başka ne diyor? 'Soru sorma hakkımı engelleme, beni kobay olarak kullanma' diyor. 18 yılda 15 kez eğitim politikası değişti. Bu gençler sana güvenir mi?"
"Üniversiteler artık bilgi üretmiyor. Bir üni. bilgi üretirse o ülkenin sanayicileri katma değeri yüksek ürün üretirler. Ve Türkiye dünyada söz sahibi olur. Eğer üniversiteleri üniversite yapabilirsek, barış istedi diye hocaları atmazsak söz sahibi olabiliriz.
"Sizin tercihlerinizle biz iktidar olduğumuzda size söz veriyoruz YÖK denen darbe kurumunu kaldıracağız."
"Bu ülkenin geleceği gençlere emanet edilmiştir. Daha yeteneksizler torpille işe başlarken, daha iyi iş için yurt dışını gösteren iktidardan hesap sormayacaklar mı?
Kütahya’dan bir örnek vereyim. Eski bir Kütahya milletvekilinin bir kızı var. Bu kıza hiçbir sınava girmeden memur olarak işe alıyorlar ve özel kalem yapıyorlar. Bu kız Kütahya’da değil, Ankara’da oturuyor. Tam 143 gün Ankara’da oturdu, yurt dışına çıktı, rapor gönderdi ve maaşını tıkır tıkır aldı. Sanki Kütahya’da adam kalmadı 'Ankara’dan adam alalım' dediler. Olay şikayet ediliyor. Ayrıntıların hepsi var. Hiçbir tahkikat yapılmıyor. Soruşturma açılmasını istemeyen Süleyman Soylu.
Sonra, Ankara’ya TOKİ’ye uzman olarak atıyorlar. Ben sınava giren 2,5 milyon genç kardeşime soruyorum: Kanada’ya gönderdiniz gencecik çocuğu oraya hizmet ediyor. Hiçbir geçerliği olmayan rapor gönderen kişiyi TOKİ’ye gönderiyorsunuz.Bunlara gençler oy verir mi? Bu gençler size oy vermez. Saray’dakilerin iktidarına son verecekler de bu gençler olacak."
Adaletin en önemli ayaklarından biri avukatlar… Dünyanın bütün ülkelerinde, hangi rejimden olursa olsun, avukatlar hakimler ve savcılar önemlidir. Barolarla ilgili bir kanun teklifi geldi. Baroların parçalanmasına itiraz ediyorlar. Baro başkanları yürüyüş yaptılar.Ankara’da baro başkanları yerde arkada polis duvarı var. Polisin burada günahı yok. Polise burayı tut diyorlar, tutuyorlar. Bu fotoğrafı gören Türkiye’de demokrasinin olmadığı algısına kavuşur. Devletin bunu yapmaması lazım.
Baro başkanlarının yürüyüşüne kendisi de avukat Mansur Yavaş, çadır gönderdi, su gönderdi. Almadılar. Yemek vermediler. Devleti sağduyu ile yönettiğinizde bunlar olmaz.
Baroları bölüyorlar. İnanç bağlamında, etnik kimlik bağlamında bölüyorlar. Açık ve net söylüyorum, böyle bir amaçla baroların bölünmesi vatana, Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanettir.
Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum. Yarın inanç ve etnik kimliğe göre bölünen baroları nasıl savunacaksın?
Baroları niye bölüyorsunuz? Bir ilde iki tane vali olmaz. Bir ülkede iki tane Maliye Bakanı olmaz. Siz adamına göre, siyasetine göre baro kuruyorsunuz. Bu, ülkeyi parçalama yönünde atılmış bir adımdır. Barolar dernek değildir. Avukatların ayrı dernekleri vardır. Eğer ülkede beka sorunu çıkacaksa bu tür adımlarla çıkacaktır. Geçen 'Hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz. Ortada bir teklif yok' demişti Sayın Bakan. Ben de dedim ki, 'Sen parlamentodan güvenoyu alan biri değilsin. Saray’ın ben barolarla ilgili düzenleme yapacağım diye sana sormaya ihtiyacı yok ki. Sen Saray’ın memurusun. Yasaya göre sana bakan dediğimize bakma, sen eski bakan değilsin. Rejimin nasıl değiştiğinin farkında değilsin.' Tüm arkadaşlarıma sesleniyorum; her bir arkadaşımın komisyonda görevi vardır. Bu ucube, ülkeyi bölmeye amaçlayan bu teklife hep beraber karşı çıkacağız."
"Pandemi nedeniyle belediyeler yardım kampanyası açtılar. Banka hesapları verildi. İşsiz kalanlara geliri olmayanlara yardım yapacakları. İçişleri Bakanlığı genelge çıkardı, benim haberim olamadan yardım yapamazsınız dediler. Danıştay 10. Dairesi yürütmeyi durdurmayı reddetti. Reddeden hakimlere şunu sormak isterim. Belediye kanunu ile ilgili bir kitabı çıkarın ve deyin ki 'Şu hoca belediyelerin bağış toplamasını yasaklamıştır'. Belediyelerin kendi gelirleri var. Danıştay’ın bu kararına göre, belediyelerin karlarını alması için de bakanlığa sormak lazım. Emin olun, bu düşüncenin altına imza atanların hiçbirinin hakimliğin yoktur. Yazıklar olsun size. Saray’ın köleliğini yapan hakimlik yapamaz. Bunların hesabı elbet sorulacak. Hukukun üstünlüğü diye bir kavram var"
"Ne kararı alırlarsa alsınlar bütün belediye başkanlarımızı, bütün baskılara rağmen tarih yazmaya devam edecekler. 29 Haziran itibariyle 6 milyon 211 bin aileye ayni yardım yapmışız. 21 bin 147 belediye iş yerinin kirası ertelenmiş. 156 bin 940 kişiye evde bakım hizmeti veriliyor. 9 bin 114 sağlık çalışanına konaklama imkanı sağlanmış. Bunları bizim belediyeler yapıyor. Çocuklar sınava giriyor. Belediye başkanlarına dedik ki orada su, kalemtraş, maske bulundurun dedik. Belki bir ihtiyaçları olur. Bunu yaptılar. Ama Burdur’da polis oradaki belediye çalışanlarını karakola götürüp neden bunu yaptınız diye sordular. Saray ne yaparsa yapsın. İster patlasın ister çatlasın bizim belediye başkanlarımız görevlerini yerine getirecekler"
Adaletten söz ettik. Malum 3 gazeteci çıktı, ama üçü hala içeride. Tüm haksızlığa uğrayan ve hapiste olan herekse CHP grubundan sevgi ve saygılarımızı yolluyoruz. Gerçek anlamda gazetecilik yaptılar diye hapse atıldılar. Bunlar onurlu gazetecilerdir."