İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının bir bölümü;
Ordunun durumuna ilişkin rahatsız edici duyumlar var; hükümetin parti devleti kurma gayretinde sıranın ordunun partileştirilmesine mi geldiği endişesi var. Burada ordunun siyasi otoritenin emrinde olması gereğinden söz etmiyorum, demokrasilerde öyle olacak. Ben ordunun içine günlük sıcak siyasetin sokulmasından ve artık atama ve terfilerde de liyakat yerine parti tercihleri kullanılmasından söz ediyorum. Bu söylemlerden rahatsızlık duyuyorum
SİYASİ YARGININ ÖRNEĞİ SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Ben 15 Temmuz'dan sonra Yenikapı mitinginde şunu söylemiştim: “Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayalım. Camiye sokarsak toplumu böleriz. Adliyeye sokarsak adaleti bulamayız. Kışlaya sokarsak darbeyi önleyemeyiz.” Camiye siyaset soktular, seçim sürecinde yaşadık. Adliyeye siyaset soktular. Partili avukatları yargıç ya da savcı olarak atadılar. O kadar ki yargıya doğrudan talimat verilir noktaya gelindi. Bunun en tipik örneği Selahattin Demirtaş'tır. Son Yüksek Askeri Şura kararlarından, emeklilik, atama ve terfilerden ve istifalardan görüyoruz ki, şimdi orduya da siyaseti sokmaya başladılar
KOMUTAN TERFİLERİNDE AKP'Lİ AKRABA İDDİASI
Komutan terfilerinde liyakatten çok siyasal sadakate yani AKP'den bulunan tanıdıklara, akrabalık bağlarına göre atamalar yapıldı. [“Örnek verebilir misiniz?” sorusu üzerine] Ordu daha fazla yıpranmasın diye isim vermiyorum ama maalesef durum iç açıcı değil; isteyen araştırıp kendisi de görebilir. Bir süre sonra orduda terfi etmek isteyen her askerin siyasetçi peşinde koşmasından endişe ediyorum. Bu durum ordudaki emir-komuta zincirini bozar. Terfisini falanca siyasinin etkisiyle alan bir subay, ya da astsubay artık komutanını dinlemez hale gelebilir. FETÖ olayında bunlar yaşandı… Yaşandı ama ders alınmıyor. Hatalar bilinerek tekrarlanıyor