CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı.
"Erdoğan'ın İstanbul ve Ankara ile ilgili söylemleri gösteriyor ki iktidar ‘kaybedeceğini gördü' gibi bir hava var. Siz de buna inanıyor musunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
"İktidar dediğimiz aslında bir kişi. Erdoğan panik içinde. Ankara'yı, İstanbul'u, Adana'yı, Mersin'i, Bursa'yı, Antalya'yı kaybedeceğini görüyor. Oylarının ciddi oranda düştüğünü de biliyor. Kazanmak için bel altı vuruş dediğimiz, siyasette olmaması gereken, ahlaki olarak olmaması gereken yöntemlere başvuruyor. İftira atıyor, hakaretler yapıyor, ağız dalaşıyla siyaseti götürmek istiyor, bütün kuralları çiğneyerek kendi iktidarına sürdürülebilirlilik kazandırmak istiyor. Bunu doğru bulmuyoruz, zaten Erdoğan'ın paniği de bunu gösteriyor. Ne yaparsa yapsın sonuçta bu halk gerçekleri görmeye başladı. Yıllar yılı vaat edilenin büyük kısmının yapılmadığını gördü, işsizliğin ne olduğunu vatandaş daha yakından hissetmeye başladı. Çocukları işsiz kalınca, işlerinden olunca bunu görüyor. Bu iktidarın bir Saray sosyetesi oluşturduğunu, onların hiçbir sorunlarının olmadığını ama temel sorunların halk tarafından yaşandığını görüyor. Erdoğan olayların üstünü örtmek istiyor."
Küçükkaya'nın sohbetin devamında yönelttiği sorular ve Kılıçdaroğlu'nun bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
- Saray sosyetesi dediniz, biraz açar mısınız?
Saray sosyetesinin ayrı bir oluşumu ve ayrı bir kültürü var. Uzun süre sosyetenin aktörlerinden biri damat. Damat asla işsizlik nedir, yoksulluk nedir bunları asla bilmiyor. Bir eli yağda bir eli balda yetişti. Yurtdışında okudu… Türkiye gerçeklerinden kopuk, ne yaptığını bilmeyen, bürokrasiyi tamamen dışlamış bir yapı içinde. Saray sosyetesinin bir başka önemli özelliği bunların sürekli kendilerini ve yandaşlarını koruyan bir politika izlemeleri. Örneğin çok yakın birisi milletvekili olmamışsa hemen büyükelçi olarak atayabilirler, bir başkasını bakan yardımcısı olarak atayabilirler, bir başkasını devlette önemli bir göreve getirebilirler. Bunların ayrı bir dünyaları var, Saray'ın ayrı bir dünyası var. Tümüyle halktan kopuk bir dünya. Saray'a yakın olan, yani Erdoğan'a yakın olanlar ödüllendiriliyorlar ve bunların kesinlikle Erdoğan'ın aleyhine hiçbir yerde konuşmamaları gerekiyor. Konuştukları an derhal bilgi Erdoğan'a gidiyor. Devletin istihbarat örgütünün belli bir bölümü de sadece ve sadece Erdoğan'a ve Saray'a hizmet ediyor. Onların çıkarlarına uygun olarak üretilen politikaların paralelinde çalışmalar yapıyorlar. Bugün gazetelerde yer alan o isimlerin kaynaklandığı yerde…
'TAMİNCE KORUMA ALTINDA'
- FETÖ'yü, Tamince'yi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Siyasi ayağı ortaya çıkmalı. Erdoğan'ın yanında Fettah Tamince. Tamince 17-25'ten sonra Pensilvanya'ya gitti. 17-25'ten sonra Bank Asya'ya para yatırdı. Üniversitelere el konuldu, onun üniversitesine el konulmadı. Tam tersine devletin en büyük ihaleleri verildi, devletin protokolünde yer aldı. Nasıl bir mücadele bu? Bank Asya'nın önünden geçen adamı yakaladılar, devlet memuriyetinden attılar, beyefendiye yeni ihaleler ve büyük ihaleler verildi. Soruyor emniyet, ‘Sen Pensilvanya'ya kimlerle gittin' diye. Kimlerle gittiğini de söylemiyor, pişman olduğunu da söylemiyor. ‘Evet gittim' diyor, çünkü gücü Erdoğan'dan ve onun avukatlarından. Hiçbir yargıç cesaret edip karar da alamıyor, savcılar iddianame hazırlayamıyor. Nereden alıyor bu gücü? FETÖ ile mücadele ediyor söylemi tamamen palavra. Yok öyle bir şey. Tam tersine FETÖ'nün en etkin adamları şu an da onun çevresinde geziyor ve hepsi de Erdoğan'ın koruması altında. Fettah Tamince bunun en somut örneğidir. 15 Temmuz şehitlerimizin yakınları da iktidarın, FETÖ'ye karşı mücadelesi konusunda rahatsızlar. Örneğin o gece eşi ve oğlu şehit düşen bir annenin, Erdoğan ve çevresinin Fettah Tamince'yle ilişkisine gösterdiği tepkiyi biliyorsunuz. O annemizin tepkisi, bir çığlıktı, herkesi düşünmeye çağıran bir çığlık.
- Siz 31 Mart sonrası Erdoğan ve Bahçeli birlikteliğinin nereye evrileceğini düşünüyorsunuz, geleceğini nasıl görüyorsunuz o birlikteliğin?
Söylemleri daha fazla bir baskının olacağını gösteriyor. Topluma daha büyük baskılar olacak, o baskılar parlamento kullanılarak ve milletvekilleri üzerinde baskılar olacak. Bunu görüyorum, söylemleri var zaten. Bu baskılar onları kurtarmaya yetmez.
'HERKES SANDIĞA GİTSİN'
- ‘Martın sonu bahar' dediniz. 3-4 gün gibi kısa bir kaldı sandığa gitmek için. Sandığa giderken yurttaşlara hangi mesajı vermek istersiniz?
Herkesin sandığa gitmesi lazım, oyunu kullanması lazım. Çünkü bu seçimlerde CHP-İYİ Parti ve SP'nin alacağı her oy yani Millet İttifakı'nın alacağı her oy ile dünyaya şu mesajı verecektir: Türkiye'de iktidarın bütün baskılarına rağmen, yargıyı kullanmasına rağmen, medyanın yüzde 90'ını kontrol etmesine rağmen halk demokrasiye sahip çıktı ve vazgeçmedi. Bu mesaj, bizim açımızdan da, dünyadaki demokratların da ilgi ve kaygı ile izlediği Türkiye açısından da çok değerli bir mesaj olacaktır.
'KAZANACAĞIZ'
- Sizin başarı çıtanız nedir? Bir oy oranı var mı? Ya da şu şehirleri kazanırsak evet başardık diyeceğiniz…
Ben söyledim. Ankara'yı, İstanbul'u, Adana'yı, Bursa'yı, Mersin'i, Antalya'yı kazandığımızda güzel bir başarı elde etmiş olacağız. Ve kazanacağız.