CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu, Cemal Kaşıkçı cinayeti davasının Suudi Arabistan'a devredilmesini Türkiye'nin itibar kaybı olarak nitelendirerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmiş ifadelerini hatırlattı.
“Kaşıkçı konsoloslukta alçakça şehit edildi” diyen Erdoğan, “Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan bizden belgeleri almak istedi. Belgeleri dinletiriz ama vermeyiz, bir de bunları yok mu edeceksiniz. Ses kaydında üst düzey asker açıkça ‘Ben kesmeyi iyi bilirim’ diyor. Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir” ifadelerini kullanmıştı.
'Enayinin kim olduğu ortaya çıktı'
Kılıçdaroğlu bu ifadeleri hatırlatarak, davanın devredilmesine ilişkin, "İstanbul'da yaşanan bir cinayetin kararını vermesi gereken mahkemenin itibarını Suudi Arabistan'a devrediyorsun. Egemenlik hakkını devrediyorsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde böyle bir rezalet görülmedi. 'Enayi' diyordu onlara. Şimdi enayinin kim olduğu ortaya çıktı. Ne için para için. Bahçeli'de buna evet diyor, nasıl milliyetçi anlamadım." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun satırbaşları şöyle:
Bütün söylemlerimizi, çözümlerimizi alana taşımak zorundayız. Esnafa, taksiciye, ev kadınına, sanayiciye toplumun her katmanına söylemlerimizi taşımak zorundadır. Biz her soruna akılcı çözümler üreten partiyiz. Bizim akılcı çözümlerimizi anlattığınız sürece halk bizi iktidara getirecek. Halk biliyor ki artık zaman CHP zamanıdır. Bazı anketlerde kararsızların olduğu söyleniyor. Çözümlerimizi onlara anlatacaksınız, kararlılıkla anlatacaksınız. Var olan sorunların tek çözüm adresi CHP'dir diyeceklerdir.
Memleketin iyi yönetilmediğini görüyorlar. Her kafadan bir sesin çıktığını görüyorlar. Bir bakanın söylediğini bir başka bakanın yalanladığını görüyorlar. Bir bakanın söylediğinin AK Parti Grup Başkanı tarafından tam tersinin söylendiğini biliyorlar. Birisi asgari ücret hakkında A diye söylerken diğeri 28 harfi atlayıp Z diyebiliyor. Fiyatlara egemen olmadıklarını biliyorlar. Devletin büyük ölçüde soyulacak bir mekanizma olarak algılandığını biliyorlar. İktidar sahiplerinin ülkeyi yönetemediğini herkes biliyor. O zaman bu ülkeyi gerçekten ülkenin çıkarlarını savunan, hangi partiye oy verirse versin tüm Türkiye'yi kucaklayan, ayrıştırmayan, bölmeyen, kavgalı bir dil yerine barışçıl bir dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var. O iktidarın adı Millet İttifakı ve CHP'dir.
Devlet kadrolarına kimlerin hangi torpillerle yerleştiğini görüyorlar, yaşıyorlar. Haksızlıkların hangi boyutlara ulaştığını görüyorlar. Havuz medyası tam aksini söylese dahi vatandaşımız tüm bunları biliyor. Bilmenin ötesinde yaşıyor.
3 milyon hane elektriksiz
21. yüzyılın Türkiyesi'nden söz ediyor. 3 milyon 449 bin 344 ailenin, iş yerinin elektriği kesildi. Yaşıyor bunu vatandaş. Elektriğe gelen zamları geliyor. Elektrik faturasını ödemeyecek noktaya bu ülkeyi getiriyorlarsa vatandaş bunu yaşayarak görüyor. Ben 3 milyon 449 bin 344 hanede elektrikler kesildi onların sözcüsü olarak bilinçli olarak elektrik faturamı ödemedim ve ödemiyorum. 3 milyon 500 bin hanenin sözcüsü kim olacak? Bu haksızlığı yapan iktidarı geniş kitlelere nasıl anlatacağız? Ülke böyle bir noktaya gidiyorsa hepimizin tarihi bir sorumluluğu var. Türkiye'yi buradan çekip çıkartmak zorundayız. 1 milyon 93 bin 581 hanenin de doğalgazı kesildi kışın ortasında. İktidar sahipleri bunun ne kadar farkında?
TÜİK'e göre işsizlik düşüşte
İşsizlik... Talimat veriyorlar 'işsizlik azaldı' diye. Siz onu benim külahıma anlatın. Onlara göre Türkiye'de iş var ama iş beğenmiyorlar, ondan çalışmıyorlar. Halka böyle söylüyorlar. Aldatmak, kandırmak istiyorlar halkı. Sadece Adıyaman'da 78 temizlik işçisi için 17 bin 86 kişi başvurmuş.
Şanlıurfa'da 60 temizlik işçisi için 53 bin 224 kişi başvuruyor. Hani beğenmiyorlardı? Bunlar yönetemiyorlar. Yönetme güçleri, kapasiteleri, bilgileri yok. Hazır parayla idare ettiler. Malları, mülkleri sattılar idare ettiler. Fabrikaları, bankaları, hazine arazilerini sattılar aldıkları parayla idare ettiler. Deniz bitti şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şimdi Türkiye'nin itibarını satıyorlar.
Gazetecilere saldırılar
Gazetecinin görevi gerçekleri yazmaktır. Gerçekleri yazmak bugünkü koşullarda riski üstlenmek demektir. Ergun Poyraz saldırıya uğradı. Yoğun bakımda. Bugüne kadar saldırıya uğrayan gazeteciler dolayısıyla hapse giren olmadı. Bir tweet dolayısıyla öğrenciler hapse atıldı. Kendisine şifalar diliyoruz. Kimse moralini bozmasın. Bu tür saldırılar olacaktır bunun hepimiz farkındayız çünkü gerçekleri geniş kitlelerin öğrenmesini istemiyorlar.
Et ve Süt Kurumu'nun kapanan kapısı
Milyonlarca işçi, memur, emekli enflasyon rakamına göre maaş alacak. Talimat veriyorlar rakamı düşük göster diye. Düşük göster ki aylıkları az verelim... TÜİK'e gittim ve açıklama yaptım. Böylece o kurumda namuslu bürokratlar seslerini çıkarttılar neredeyse üst düzey yönetici kalmadı. Bazıları da istifa ettiler.
Milli Eğitim Bakanlığı sınav yapıyor. KPSS'de torpil yok. Türkiye'de dereceye giriyorlar sözlü sınavda hakları yeniliyor. Yüzbinlerce haksızlığa uğrayan, sözlüde elenen genç arkadaşların hakkını, hukukunu aramak için bakanlığa gittim.
Her anne baba evladının karnının doymasını ister. Yeterli beslenme bir haktır. Evrensel bir haktır. Bir anne çocuğuna süt veremiyorsa, et veremiyorsa, bir kurumun başındaki kişi 'Kuyrukları bitirmek için ete zam yaptık' diyorsak bunu sıradan bir basın toplantısı yaparak kamuoyuna anlatırsanız bu doğru olmaz. Oraya gitmelisiniz. Onun önünde açıklamalısınız. Haksızlığın ne olduğunu söylemelisiniz. Bazı enteller var 'Kılıçdaroğlu gitti kapılar kapandı' diyor. Ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hakkını ve hukukunu korumak için oradayım.
Bakandan randevu talep etseydi diyorlar. Benim muhatabım bakan değil, Et ve Süt Kurumu. Devletteki çürüme, bürokrasideki korku görülsün. Hesap veren bir bürokrasi yok. Talimat alan bir bürokrasi var. Bürokrasi gerçekten namusluysa, hesap veriyorsa bütün kapılarını açar. Siz bunu yapmazsanız AK Parti iktidarının devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız.
TÜİK her yılın Şubat ayında kırmızı et üretimi istatistiklerini yayımlardı. En sonra 11 Şubat 2020'de yayımlandı. Neden yayımlamıyor? Çünkü gerçekleri milletin bilmesini istemiyorlar. Bizim görevimiz buna dikkat çekmek.
Et ve Süt Kurumu'nda depo oyunu
Et ve Süt Kurumu'nun 2019'a göre zararı 32 milyon lira. Tolga Şardan diye gazeteci arkadaşımız var. Et ve Süt Kurumu soğuk hava depolarında 70 bin ton tutuyor. Birden bire yöneticiler karar alıyor. 3 mislinden fazla zam yapıp 45 kuruş yapıyorlar. Bir kurum yöneticileri tarafından bakanın da bilgisi dahilinde 200 trilyonluk bir soygunla karşı karşıya kalıyor. Sonra Bingöl'deki depoya 18 kuruştan, Denizli'deki depoya 15 kuruştan, Bursa, Ankara, Uşak'taki depolara 11 ve 12 kuruştan, Sivas'taki depoya da 10 kuruştan eti stokladılar. Demek ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan CHP bu sonuçlara yol açıyor.
Cumhur, Çay Kanunu'na ret verdi
Rize gittim herkes şikayetçi. Çay Kanunu hazırladık. TBMM'de görüşülecekken AK Parti ve MHP ret oyu verdi. Rizeli kardeşlerime söylüyorum. Kesintisiz oy veriyorsunuz, sizin alın terinizi başkalarınıza peşkeş çekiyor. Bu milletin hakkını, hukukunu savunacağız. Yeni bir dönemin başladığını herkes bilmeli. Kendilerine söyledik. Kabul etmiyorsanız, siz kanun getirin biz destek vereceğiz. Onu da getirmiyorlar niçin? Daha soygun bitmedi.
Kaşıkçı dosyası failin elinde
Yönetemeyen insanlar bir süre sonra gerekçe ararlar. Yöneteceğiz ama şu CHP var ya CHP diyorlar. Ne yaptı CHP? Ne derlerse desinler yönetemedikleri çıkıyor ortaya. Asıl beni üzen devletin itibarını satmak. Devletin itibarını ayaklar altına alamazsınız. İstanbul'da Suudi Konsolosluğu'nda bir cinayet işlendi. Ses kaydına alındı, tüm dünyaya servis edildi. Cinayetin burada olduğu belli. Erdoğan kalktı bir konuşma yaptı. Suudlar, 'Davayı bize devredin' dedi 'hayır' dedi. 'Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul Mahkemeleri'nin Uluslararası Hukuka göre yargılaması gerekir' dedi. Ne oldu? Bu davayı aldı Suudi Arabistan'a havale etti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde egemenlik hakkını kullanan üç kurumdan biri yargıdır. İstanbul'da yaşanan bir cinayetin kararını vermesi gereken mahkemenin itibarını Suudi Arabistan'a devrediyorsun. Egemenlik hakkını devrediyorsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde böyle bir rezalet görülmedi. 'Enayi' diyordu onlara. Şimdi enayinin kim olduğu ortaya çıktı. Ne için para için. Bahçeli'de buna evet diyor, nasıl milliyetçi anlamadım.
Devletin dini adalettir diyoruz. Adaleti parayla pulla devrediyorsun. 84 milyonun itibarını, ahlakını, saygınlığını devrediyorsun.
Tutuklu avukatlar
Hapishanelerde bir sürü avukat arkadaş var. Davalar görüşülüyor. Kolluk güçlerinin 10 şubat 2016'da verdikleri rapor. 'Şüphelilerin alınan iletişim tedbiri kararı doğrultusunda yaptıkları görüşmelerin avukatlık çerçevesinde olduğu, görüşmelerinde örgüt faaliyetlerini destekleyen yeterli kanıta ulaşılamamıştır' diyor. Mahkeme beraat veriyor bir başka mahkeme tutuklayacaksınız diyor. Teslim oluyorlar. Yeniden görüşülüyor serbest bırakıyorlar. Selçuk Kozağaçlı da yurtdışında, geleyim teslim olayım diyor. Bir daha tutukluyorlar. Kim hangi gerekçe ile yapıyor bunu?
CHP ne yapacak?
Gittiğiniz yerlerde size soruyorlar 'Ne yapacaksınız bunu anlatın' diyorlar. Allah'ın izni bu milletin taktiri ile iktidar olduğumuzda ilk yapacağımız iş devlette israfa son vermektir. Bir numaralı genelge. Öyle arabalar, yatlar, katlar, uçaklar yok.
Bir devlet sağlıklı bir yönetim için planlama yapar. Stratejik Planlama Teşkilatı'nı kuracağız.
Çiftçinin ve esnafın kredilerin faizlerini sileceğiz.
Döviz garantili işlemler... Diyorlar ya 'Biz milliyetçiyiz' sizin milliyetçiliğiniz... O döviz garantili işlemlerin tamamını Türk Lirası'na çevireceğiz. Kim milliyetçi, kim ülkücü, kim vatansever herkes görecek. Mahkemeden karar çıkartmışlar Kılıçdaroğlu 'beşli çete' demesin diye. Sizin feriştahınız gelse beni susturamaz.
Türkiye'de herkes bir dert küpü. Ekonomik Sosyal Konseye çağıracağız anlatın dertlerinizi. Ekonomik Sosyal Konseyi işlevsel hale getireceğiz.
Kamuda mali disiplini sağlayacağız. Bütçe paraları nerelere harcanıyor belli değil. Varlık Fonu'nu kaldıracağız. Soygun düzenine son vereceğiz.
Her birimiz vergi ödüyoruz. Enflasyon da en haksız vergi. Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. Türkiye'de merak eden herkes vergiler nerelere harcandı diye bakıp görecek.
Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Bu Meclis'te rüşvet alanın, iş takipçiliği yapanın, TÜGVA'nın hizmetkarlığını yapanlara yer yok. İlk çıkaracağımız kanunlardan biri Siyasi Ahlak Kanunu.
En geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi kendi özgür iradeleriyle ülkelerine dönmelerini sağlayacağız.
Suriyeliler fakir, fukaraların olduğu mahallelere gidiyor biliyoruz. Kalktılar, Göç İdaresi'ne güzelleme yapıyor şiirlerle. Bir tweet attım sorduğum sorular gayet basit. "1. Sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu? 2. Kaçına vatandaşlık verdiniz ve hangi güvenlik soruşturmalarından geçirdiniz? 3. Sınırlarımızın delik deşik edilmesini neden izliyorsunuz? Amaç ne? Neyin hazırlığındasınız?" diye sordum. Cevap tık yok, hakaret var. Bu sorulara cevap veremezler.
Süleyman Şah Türbesi'ni kendi toprağımıza, yeniden yerine koyacağız. Sözde milliyetçi bunlar. Çıkar peşinde koşandan milliyetçi olmaz.
Halka hesap vermesini bileceğiz. Onurlu bir görev olarak kabul edeceğiz. Onun için Meclis İç Tüzüğü'nü değiştireceğiz. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Bizler ve bakanlar, Kesin Hesap Komisyonu'na gelecek ve biz hesap vereceğiz. Gelecek oraya ana muhalefet partisi diyelim ki Bahçeli oldu, olur mu? Diyelim ki Erdoğan oldu. Otur kardeşim makamın orda Kesin Hesap Komisyonu Başkanısın biz hesap vereceğiz.
Bahçeli'ye yanıt
Sayın Bahçeli bugünkü grup toplantısında 'Zamlar, hayat pahalılığı hepsi geçicidir. Müslümana karamsarlık haramdır' demiş. İslam alemine fetva veriyor. Aslında utanmasalar 'Bize oy vermemek haramdır' diyecekler. Bu beylere göre çalmak, yolsuzluk yapmak, 128 milyarı hiç etmek haram değil ama karamsarlık haram. MHP'ye gerçekten üzülüyorum. Böyle bir pozisyona düşmemeliydi.