CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı.
Elektriğe gelen zamları protesto için faturasını ödemeyen ve yaklaşık 2,5 ay sonra kesilen Kılıçdaroğlu,"Güzel bir komşu dayanışması örneği gösterdiler. Onlar lambalarını söndürmüşlerdi bizim elektriğimiz kesildi için. Eşim telefon açıp yakmalarını istedi çünkü bu bireysel bir eylem. 'Bizim evden sizin eve elektrik çekelim' diyenlerde oldu 'Hayır' dedim." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun satırbaşları şöyle:
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programına, evinin mutfağından katıldı. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
Daha büyük bir felaketin olduğunu biliyoruz: 4 milyon hanenin elektriği kesildi 2021 yılında, 4 milyon hane çocukları ile beraber, eşler, karanlığa mahkum edildiler. 21. yüzyılın Türkiye’sinde, nasıl olur da 4 milyon hane, aile, abone elektriksiz kalır? Bunu içime sindiremiyorum. Ki bu rakamlar 2021 yılına ait rakamlar. Bunu 2022’nin başından itibaren gelen olağanüstü zamları da kattığınızda bu rakamın çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Ama maalesef bunlar yayınlanmıyor. Korkuyorlar yayınlamaya. Çünkü, daha büyük bir felaketin olduğunu hepimiz biliyoruz. Eldeki resmi rakamlara göre bu verileri sizlerle paylaştım.
Ben nasıl sessiz kalabilirim?: Eğer siz o ailelerin dramını yaşarsanız, o ailelerin sesi olursanız; o zaman siyasetçi olarak görevinizi yapmış olursunuz. 4 milyon hane elektriksiz kaldığında bir siyasetçi olarak ben nasıl sessiz kalabilirim. Ben onların derdine derman olmak için; onların sorunlarını geniş kitlelere duyurmak için, izlenen ekonomi politikasının Türkiye’ye hangi felaketleri getirdiğini topluma anlatmak için bunu yaptım. Tabii bunu yaparken elbette ki çocuklar var, kadınlar var, yaşlılar var. Engelliler var bu alilerde. Kadınların dramı, çocukların dramı, engellilerin dramı, yaşlıların dramı; bunları da dile getirmek istedim. Çünkü bir aile, beraber artık enerjiyi kullanıyorlarsa, elektriği kullanıyorlarsa 21. yüzyılda; artık bu onların hakkıdır. Enerji bir haktır. Bu hakkı onlara verecek olan da sosyal devlettir. Eğer sosyal devlet bu görevini yapamıyorsa, yönettiği ülkede milyonlarca kişiyi elektriksiz bırakıyorsa, artık o devleti yönetemiyor demektir. Artık halkına hizmet edemiyor demektir. Var olan hükümet halkına hizmet etmek için değil, beşli çetelere saray oligarklarına hizmet eden bir hükümet. Ben bunun karşısında nasıl susabilirim? Ben halkın hakkını savunacaksam, oligarklara karşı çıkmalıyım, saray sosyetesine karşı çıkmalıyım, beşi çetelere karşı çıkmalıyım, halktan topluyorsunuz milyonları dolarları avroları, götürüyorsunuz beşli çeteye veriyorsunuz, bir avuç kişiye bu paraları tahsis ediyorsunuz.
Bu kararı eşimle beraber aldık: Dolarları alıyorsunuz derken; kendi halkından dolarla borçlanan bir hükümetle karşı karşıyayız. Kendi halkından Türk lirası ile değil, dolarla borçlanan bir hükümet. Böylesine tablo Türkiye’yi felakete götürüyor. Bunun örneği mi diyorsunuz? Nasıl felakete götürüyor? 4 milyon elektriksiz hane. Bunu daha nasıl anlatabiliriz? Dediğim gibi… Hanelerin yaşadığı sorun… Tarlada çalışan ürün elde eden, bizim beslenmemiz için çalışan çiftçilerin elektrikleri de kesiliyor. Akıl mantık unutulmuş vaziyette. Devlet yönetilmiyor. Böyle bir tablo içinde ben onların sesi olmak istedim. Bu kararı eşimle beraber aldık. Eşimle beraber bu kararı sürdüreceğiz, bir hafta boyunca.
4 milyon hanede elektrik yoksa bunu en azından koltuklarında rahat oturan beşli çetelerin de bilmesi gerekir: (Kesileceğini bekliyor muydunuz?) Eşimin telefonuna, borçlarımız geliyor düzenli olarak. Ben daha önce kamuoyuna açıklama yapmıştım. ‘Elektrik faturalarını ödemeyeceğim’ diye. Her an kesilebilirdi de. Eşime şunu söyledim, ‘elektrikler kesildiği zaman bana lütfen haber ver, ben elektriklerin kesildiği gün, evden çıktım, Genel Merkeze gittim, bir süre sonra eşim aradı, kesildiğini söyledi. İlgili şirket görevini yapıyor. Eğer siz elektrik borcunu ödemiyorsanız, geliyor kesiyorlar. Ben elektrik faturasını ödeyebilecek mali güce sahibim. Zaten milletvekiliyim, aldığım aylıkla gelen faturamı rahatlıkla ödeyebilirim. Ama ben, elektrik faturasını ödeyemeyen, milyonların sesi olmak istedim. Milyonların sesini hem Türkiye’ye hem dünyaya duyurmak istedim. 21. yüzyılın Türkiye’sinde evlerinde elektrik yoksa, 4 milyon hanede elektrik yoksa bunu; en azından koltuklarında rahat oturan beşli çetelerin de bilmesi gerekir. Saray sosyetesinin bunu bilmesini istedim. Siz oturuyorsunuz, rahat ediyorsunuz, keyfinize bakıyorsunuz, bir eliniz yağda bir eliniz balda, arkadaş bu ülkede 4 milyon hane var, resmi rakam, bunun içinde yaşayan, her hanede iki kişi olsa, 8 milyon ediyor. 5 kişi olduğunu düşünün, 20 milyon kişi, ediyor. 20 milyon kişinin elektriksiz bırakılması ne demektir, Allah aşkına. Bu hanelerde çocuklar okula gidecek, engelli var; elektrik yok. Yani, pek çok şey elektriğe bağlı. Artık elektrik bir insan hakkı, bu insan hakkını teslim etmemiz lazım. O nedenle bu eylemi yaptım.
4 milyon insan adına bir direnişti: (Gece neler yaşadınız?) Elektrikler kesilince, Genel Merkez’den normal bir saatte çıktım ve geldim. Eşim elektriklerin kesildiğini bana öğleye doğru bildirmişti. Hazırlık yaptık. Komşularımız sağ olsun bir tüple, aydınlatma aracı getirmişlerdi. Biz de küçük fenerleri, zaten hazırladım, gelirken getirdim. Karanlıkta evi biraz aydınlattık. Sonra 21’de bir çağrı yapacağımı ifade etmiştim. 21’e kadar bekledik, 21’de kamuoyuna bir açıklama yaptım. Eşim evden çıkarken yine, medyaya bir açıklama yapmıştı. Açıklamadan sonra aşağıya indim, küçük bir parkımız var, evin önünde, orada gazeteci arkadaşlarla yanıt verdim. Akşam oldu, herkesi yolcu ettik. Bütün komşularıma teşekkür ederim. Yemek, pastalar, tatlılar göndermişlerdi. Çayları geldi, çayları hem biz, hem de gelen konuklara ikram ettik. Güzel bir komşu dayanışması örneği de sergilediler. Hatta onlar, lambalarını söndürmüşlerdi, bizim elektriğimiz kesildiği için, onlara eşim telefon etti, lambalarını açmalarını istedi. Çünkü bu bireysel eylem, kitlesel bir eylem değil bir direniş aslında, 4 milyon insan adına bir direnişti.
‘Bizim evden, sizin eve elektriği çekelim’ diye öneriler getirenler de oldu: Dolayısıyla insanın hasretini görmek, komşularla dayanışmayı görmek; onların ‘bir ihtiyacınız var mı’ demelerini duymak; hatta ‘bizim evden, sizin eve elektriği çekelim’ diye öneriler getirenler de oldu. ‘Hayır’ dedik, karanlıkta kalan milyonların sesi olmak istiyoruz, diye ifade ettim. Güzel bir atmosfer oldu bizim açımızdan.
Bir hafta sonra faturayı ödeyeceğiz: (Faturanız ne kadardı?) Otomatik ödeme, bankaya talimat verildi. Gelen elektrik faturaları otomatik olarak yatırılıyor. Evde ben, eşimle yalnız kalıyoruz. Dolayısıyla eşimle elektrik faturamız çok fazla tutmuyor. (Üç aylık) Bin küsur lira sanırım rakam. Burada elektrik faturasını ödeyip, ödememe değil; ödeme gücümüz zaten var. Önemli olan elektrik faturasını ödeyemeyen yurttaşların sesi olmaktı. Eşimle karar verdik. Eşim de bu konularda çok duyarlı. O da evlat sahibi sonuçta. Evlatların nasıl yetiştirildiğini o da biliyor. Evlat sevgisini… Onlar hastalansa, aslında önce anneler hastalanıyor; onlar güldüğü zaman, önce anne gülüyor. Elektriği kesilen bir evde annenin çektiği acıyı elbette en iyi anneler biliyor. Bu çerçevede karar aldık. Bir hafta sonra faturayı ödeyeceğiz tabii. Önemli olan sesi duyurmaktı. Geniş kitlelere duyurmaktı. Biz duyurduk da Saray duydu mu acaba, sarayın oligarkları duldu mu acaba, beşli çeteler duydu mu acaba? Asıl duymaları gereken onlar.
Ucuz kahramanlık yapıyorlar: Elektrik borcu olanların faturalarını birileri ödeyebilir. AK Parti’ye yakın bazı arkadaşlar, biz sizin elektrik faturanızı ödeyelim diye, ucuz kahramanlık yapıyorlar. Hala ne yaptığımı kavrayamamışlar, hala niçin bunu yaptığımı kavrayamamışlar. Ben elektrik faturamı öderim. Benim için son derece düşük rakam. Ama o elektrik faturasını ödeyemeyen milyonlar var. Bundan haberleri yok. Biz, çok farklı siyasi görüşlerde de olsak; önemli olan bu ülkede yaşayan vatandaşların huzuru… Her evde huzurun, bereketin, kucaklaşmanın olması aslında her siyasi partinin ortak hedefi olmak zorunda. Bu hedefi hem içselleştirmek istiyoruz hem dünyaya duyurmak istiyoruz. Bugün yaşanan dram, gerçekten felaket. İzledikleri ekonomi politikası, en hızlı iflas eden ekonomi politikası oldu. Hala farkında değiller. Biz elektrik faturalarını tek tek ödemek ya da ödeyemedikleri zaman elektriklerinin kesilmesi gibi bir tablonun ortaya çıkmasını kabul etmiyoruz.
Hiçbir çocuk karanlıkta kalmayacak: Biz Aile Destekleri Sigortası’nı getirerek… Elektrik faturasını ödeyemeyecek durumda olan her ailenin elektrik faturasını Aile Destekleri Sigortası Fonu ödeyecek. Hiçbir aile elektriksiz kalmayacak. Sarayın aktörleri, aile destekleri sigortasını getirmezler. Yoksulluğu sömürmek istiyorlar. Aile Destekleri Sigortası geldiği zaman hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, hiçbir çocuk karanlıkta kalmayacak, hiçbir aile karanlıkta kalmayacak.
Devlet oligarklara hizmet etmez: Gerçek anlamda sosyal devleti inşa edeceğiz. Devlet oligarklara hizmet etmez. Devlet saray sosyetesine hizmet etmez. Güç odaklarına hizmet etmez. Millet İttifakı dediğimiz ittifak da millete hizmet etmek için oluşturduğumuz bir ittifak.
Diğer genel başkanlar da aynı kaygıları paylaştılar: (Nasıl reaksiyonlar aldınız?) Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin sayın genel başkanları aradılar. Elektriği kesilen ailelerin sesini duyurmak açısından oluşturulan bu farkındalığın ne kadar önemli olduğunu ifade ettiler. Kendilerine yürekten teşekkür ederim. Bir evin elektriksiz kalması, dünya ile ilişkilerini koparma anlamına geliyor. Diğer genel başkanlar da aynı kaygıları paylaştılar. Cumhur İttifakı’nı oluşturan liderler rahatsız olmuşlardır. Gerçeğin bu kadar açık ve net topluma yansımış olması, elektriksiz bir evin, 21. yüzyılda bizim hak etmediğimiz bir manzara olmasını, onlar gördüler. Gördüler mi bilmiyorum ama geniş kitleler gördüler. Geniş kitlelerin görmesini istiyordum zaten. Bizim kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Devletin iyi yönetilmediğini, kamuoyuna duyurmak istedim. Liderlerle güzel konuşmalarımız oldu. Araya sekreter falan koymuyoruz. Doğrudan cep telefonlarımızla birbirimizle konuşabiliyoruz. İyi dileklerimizi aktarabiliyoruz. Vatandaşlardan, partili arkadaşlarımdan sakin olmalarını istedim, başka bir eylem yapmamalarını istedim. Bunun bir sivil itaatsizlik, olmadığına da ifade etti. Bu bireysel bir direniştir diye ifade ettim. Evin önüne kalabalıkların gelmemesini istedim. Çünkü, olay başka mecralara taşınabilirdi. Farklı sonuçlar doğurabilirdi. Oysa bu bireysel bir çaba. Bütün dünyaya, Türkiye’ye yaşanan haksızlığı, adaletsizliği göstermek istedim. Devletin sosyal devlet olmaktan çıktığını ve bunu yapanın da iktidar olduğunu ifade etmek istedim. Doğal olarak iktidar kanadına mensup siyasi partiler eleştirebilirler. Daha henüz bir eleştiri kulağıma gelmedi. Ama herhalde yarın öbür gün gelebilir. Olur. Önemli olan şu: Bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa, insanlar mağdur oluyorlarsa, mağdurların sesini duyurmak gerekiyor. Güçlü her zaman sesini duyurabilir. Ama önemli olan mağdurun sesini duyurabilmektir. Gelir seviyesi düşük olan insanlar bunlar. Kentin varoşlarında yaşıyorlar. Siyasete girdiyseniz, bunların sesi olmak, bunların sesini duyurmak zorundansınız.
Enerji çeki verin: İktidar sahiplerinin bu sesi duyması lazım. Söylüyorum. Enerji çeki verin, elektrik çeki verin. Çek verirseniz, yoksul aileler yeri geldiğinde bu çeklerle en azından elektriklerinin kesilmesini önleyebilirler. Bazen diyorlar ya ‘CHP hep eleştirir, hiç öneri getirmez’ diye. Aslında yaptığım her eleştirinin arkasına mutlaka bir öneri getiriyorum. Bu önerilerin büyük bir kısmını yapmaya başladılar aslında ama gecikerek yaptılar. Keşke bunları zamanında yapabilselerdi.
Devlet fakirleştikçe, kitleler de fakirleşiyorlar: (Elektrik nasıl kesildi?) İzlenen politika, neoliberal politika, devletin fakirleşmesi, ama bir avuç insanın zenginleşmesi üzerine inşa edildi. Devlet fakirleştikçe, kitleler de fakirleşiyorlar. Ama belli bir sermaye grubu, olağanüstü zenginleşiyor, olağanüstü imkanlara kavuşuyor. Bu geniş kitlelerin yoksullaşmasına yol açıyor. Elektrik dağıtım şirketlerini belli bir gruba verdiniz. Cengiz Holding’e 37 ihale verildi. 2 milyar 295 milyon 311 bin lira değerinde. Veriyorsunuz, olağanüstü kârlar kazanıyorlar. Servetlerine servet ilave ediyorlar. Ve vatandaştan alıyorlar, alıyorlar. Vatandaş ödeye ödeye bir hal oldu. Ama buna rağmen, bunlar görevlerini yapmıyorlar. Isparta’yı gördünüz. İnsanlar bir hafta elektriksiz kaldı. Oysa biz elektrik faturasını öderken, bunların yapacağı yatırımın bedelini de ödüyoruz, kârlarını da ödüyoruz. Ama dönüp bakıyoruz, bunlar yatırım yapmıyorlar. Bunlar kârlarını alıyorlar, olağanüstü kârları yurt dışına götürüyorlar. Bunu da gayet iyi biliyorum.
Yurt dışına götürdükleri bütün paraları Türkiye’ye getireceğim: Beşli çetenin milyar dolarları yurt dışına nasıl götürdüğünü, nerelerde bu paraları tuttuklarını da gayet iyi biliyorum. Ben halkıma söz verdim. Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda; onların yurt dışına götürdükleri bütün paraları Türkiye’ye getireceğim. Bu millete tahsis edeceğim, o paraları. Oligarkların kazandığı bir Türkiye değil, halkın kazandığı bir Türkiye. Bir avuç insanın refah içinde yaşadığı Türkiye değil, milyonların refah içinde yaşadığı bir Türkiye hedefliyorum. Millet İttifakı olarak bir araya gelmemizin, temel felsefesi de bu.
Her şey değişecek: İktidar, 2022 rakamlarını yayınlamıyor. Rakamları gizleyen bir devlet olur mu? Saydam bir devlet olması lazım. Devlet dediğiniz, vatandaşın hakkını hukukunu korur. Vatandaşın hakkını hukukunu koruyacak olan, devlete yön verecek olan, devletin politikalarını belirleyecek olan siyasi iktidardır. Saraydır yani. Saray, bir avuç kişiye hizmet ediyor. Siz 4 milyon abonenin elektriğini kesiyorsunuz. Ama Londra’daki bir avuç tefeciye 189 milyar dolar faiz ödüyorsunuz. Bütün bu gerçekleri millete anlatmak. Sabırla dinleyin, sabırla bekleyin. Az kaldı, göreceksiniz, her şey değişecek.
Elektriği kesilen insan, ekmek alırken vergi veriyor: Elektriği kesilen insan, ekmek alırken vergi veriyor. Ama kur korumalı mevduat; milyon dolarları yatırıyor oraya, Türk lirası olarak yatırıyor oraya, hem yüksek faiz elde ediyor. Artı, senden vergi almayacağım diyor. Milyonları, milyarları alan beş kuruş vergi ödemezken; ekmek alan vergi veriyor. Bu kadar adaletsizlik olur mu? Bu adaletsizliklere son vereceğiz. Burada çok kararlıyız. Bu ülkede geniş kitleleri, açlık ve yoksullukla karşı karşıya getirirseniz; refahı, huzuru sağlayamazsınız. Huzuru ve refahı sağlamamın yolu, geniş kitleleri mutlu etmektir. Herkes mutsuz, gelecekten endişeli, nasıl getireceğim bu ayın sonunu diye arayış içinde. Bunları değiştirmek, siyaset kurumunun elinde.
(Emeklilerin bayram ikramiyesine ilişkin soru üzerine) Emeklilerin derdi gerçekten çok büyük, geçinemiyorlar. Aldıkları aylıklar asgari ücretin altında. Ben daha önce, bütün konuşmalarda emeklilere en azından, iki bayramda asgari ücret kadar bir ikramiye verilmesini istemiştim. 1000 lira yaptılar. Emekliler de teşekkür ettiler. En azından torunlara bayramda harçlık veririz, diye. Aradan uzun süre geçti. 1000 lirayı sabit tuttular. Bu kadar enflasyon var. Bunu artırın, dedik. 1100 lira yaptılar. Yine iktidara söyledik. 1100 lira nedir, Allah aşkına, asgari ücretin neti kadar bir ikramiye verin. Önce verebiliriz, açıklamalar yapıldı. Sonra Erdoğan, pozitif açıklamalar yaptı. Üzerinde çalışıyoruz, diye. Sonra emekliye para vermeyeceğiz, diye… Böyle bir net tablo çıktı ortaya.
Saraylarda oturmak, köşklerde oturmak gibi bir düşüncemiz yok: Bütün emeklilere seslenmek isterim: Emekli olduğunuzda gerçekten rahat yaşamak istiyorsanız, sizin ödediğiniz vergileri, bir avuç kişiye tahsis eden ve gelir dağılımında olağanüstü dengesizliklere yol açan bu düzene son vereceksiniz, son vermek için sandığa gideceksiniz. Emekliye şunu söylüyorum: Sandığa gidip oy kullanırken, elini vicdanına koy, kendini düşün, aileni düşün, torunlarını düşün. Verdikleri sözün, vaatlerin hangisini yerine getirdiler. Sadece iki şeyi söyleyeyim: Diyorlardı ki, Türkiye’yi gelişmiş 10 ekonomisinin arasına sokacağız, diye… 20’si içindeydik, oradan da düştük. Artık yeter, artık insaf. Asgari ücret açlık sınırının altında olur mu, Allah aşkına? Ya asgari ücret kavramı yanlış ya açlık sınırı kavramı yanlış. Eğer siz asgari ücreti, açlık sınırının altında tutarsanız, orada sosyal devlet yok demektir, orada insanlar perişan demektir. Orada yoksulluk, artık toplumun dokularına işlemiş demektir. Bunları değiştireceğiz. Kimse karamsarlığa kapılmasın. Yeter ki bu ülkeyi, aklı fikri hür, vicdanı hür insanlar yönetsin. İnsanı seven insanlar yönetsin. Topluma hesap vermeyi onurlu görev kabul eden insanlar yönetsin. Harcanan her kuruşun hesabını millete vermek onurlu bir siyaset anlamına geliyor. Saraylarda oturmak, köşklerde oturmak gibi bir düşüncemiz yok. İsteriz ki halkımız saraylarda, köşklerde otursun.
Cumhur ittifakı, beşli çetenin ittifakıdır: (Altı muhalefet partisinin pazar günkü toplantısı) Altı lider bir araya geleceğiz. Bu sefer ev sahipliğini Demokrat Parti yapacak. Bu toplantıda, daha önceki toplantıda kurmuş olduğumuz, seçim güvenliği komisyonunun çalışmalarını masaya yatıracağız. Her bir sandıkta kim ne kadar temsil edilecek? Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçme konusunda, şöyle bir karar almıştık… Maddelerin yazımı; hem anayasa, hem Meclis İçtüzüğü, hem Siyasi Partiler Yasası’nda; hangi değişiklikler yapılabilmeli… Bunların maddeleştirilmesi, yani hukuki altyapılarının sağlıklı oluşturulması açısından, bu konuda da bir çalışma yapıldı. O çalışmayı da masaya yatıracağız. Ayrıca Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş süreci ile ilgili de çalışma… Her bir parti bunu ayrı ayrı yapacaktı. Sonra masada oturulup, bunlar konuşulacak. Türkiye’yi içinde bulunduğu bu tablodan, çekip çıkarmak, çok güzel bir şey. Cumhur İttifakı, beşli çetenin ittifakıdır. Millet İttifakı ise milletin ittifakıdır. Biz milletin çıkarlarını savunuyoruz, kendi çıkarlarımızı değil. Milletin huzur içinde olmasını istiyoruz, kendimiz değil. Millet huzur içinde olursa, zaten biz de huzur içinde… Biz milletin bir parçasıyız. Karnı doyacak, eğlenecek, dayanışacak, kucaklaşacak. Bunu yaptığınız zaman, Türkiye’nin bütün sorunları çözülür. 24’ünde bu anlayışla tekrar bir araya geleceğiz. Altı lider alanı geziyorlar. Türkiye’yi geziyorlar. Gördükleri sorunları konuşuyoruz. Çözümleri de birbirimize anlatıyoruz. Umutsuz değilim. Türkiye’yi güzel günler bekliyor.
Az kaldı. sandık sonunda gelecek: Son söz şu, az kaldı. Herkes sabırla beklesin. Sandık sonunda gelecek. Sandığa giderken, bütün vatandaşlarımdan sadece şunu istiyorum. Sandığa giderken, vicdanınızın sesini dinleyin. Evinizi, mutfağınızı, komşularınızı, akrabalarınızı düşünün. Emekli iseniz aldığınız aylıkları düşünün. Asgari ücretli iseniz pazara çıktığınızda yaşadıklarınızı düşünün. Türkiye bunları hak ediyor mu? Siz bunları hak ediyor musunuz? Hayır. O zaman dönem değişim dönemi. Dönem daha güzel bir pencereyi açma dönemi. Dönem bahar dönemi. Bütün bunları düşünerek, vatandaşlarımız oy kullanırlarsa çok mutlu olurum. Ben umutsuz değilim. Umudu büyütmemiz lazım. Güzellikleri büyütmemiz lazım. Baharda ağaçlar çiçek açtığı zaman, o ağaçlara baktığımızda içimize huzur dolar. Eminim seçim sandığı geldiğinde de sonuçlarında hepimizin içine huzur dolacak."