Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:
Demokrasi standartlarını yükseltmek Türkiye’ye huzuru getirmek için bir mücadeleye girdik. İstanbul’u, Ankara’yı, Antalya’yı, Adana ve Mersin’i kazandık. Belediye başkanlarımız göreve başladı. Elbette zorluklar var, elbette bir ısınma dönemi var ama şunu belirtmek isterim belediye başkanlarımız koltuklarımıza oturur oturmaz neyi yapacaklarını çok iyi biliyorlar.
Hazırlıklarımız büyük ölçüde tamamlanmıştı. Neyi yapacağımızı nereden başlayacağımız oturup konuşmuştuk. Bu başarı salt CHP üyelerinin veya sempatizanlarının başarısıdır dersek doğruyu söylememiş oluruz. Bu başarı o kentte yaşayan bütün yurttaşların ortak başarısıdır.
Çünkü bu kentlerde yaşayanlar huzur istiyorlar. Elbette buralarda başarı elde ettik ama Bursa’da, Zonguldak’ta ve Giresun’da beklediğimiz sonuçları elde edemedik. Bursa içinde bir yaradır. Bursa’nın da Nilüfer belediye başkanımız tarafından yönetilmesi gerekiyordu. Orada eksiğimiz ve hatamız var. Elbette bu kentlerde yaşayanları suçlamıyoruz. Bir hata ve eksilik varsa bizim hatamız ve eksikliğimizdir
İYİ Parti ile ilişkilerimiz , Saadet Partisi ile dirsek temasımız sürdü. İki partinin genel başkanlarına yürekten teşekkür ediyorum. Millet ittifakı özünde demokrasiyi savunan bir ittifaktı. Bu başarının sağlanmasında ittifakın büyük bir rolü vardı.
KAZANAN BELEDİYE BAŞKANLARIMIZIN ÖNÜNE 10 İLKE KOYACAĞIZ
Asıl görevimiz bundan sonra başlıyor. Belediye başkanlarımız artık bundan sonra bir partinin değil kentin belediye başkanı olacak. Belediye başkanlarımız her kuruşun hesabını verecek.
Kazandığımız belediyelerde asgari ücret 2200 TL olacak. Belediye başkanlarımızın masasına 10 temel ilke koyacağız, her sabah mutlaka okuyacaklar.
KHK’LILARA MAZBATALARI VERİLMELİDİR
KHK ile görevlerinden atılanların seçimde elde ettikleri başarı sonrası bunların başarılarının teslim edilmemesidir. Buradan YSK’nın değerli üyelerine seslenmek isterim. Bunların seçimlere girmesine siz izin verdiniz. Bunlar savcılıktan iyi hal kağıdı aldı. Bunların bir kısmı seçimi kazandı bir kısmı kazanmadı seçimi kazananlara mazbataları teslim etmeniz lazım.
TÜRKİYE GERÇEK GÜNDEMİNE DÖNMELİDİR
Türkiye’nin, gerçek gündemi olan ekonomiye dönmesi gerek. ‘Biz bu krizden nasıl çıkarız’, siyasetin düşünmesi gereken temel konu bu olmalı. Türkiye seçimin tamamlasa da. Ekonomide ciddi bir kriz yaşıyoruz. İşsiz sayısı geniş tanımı ile 8 milyonu aştı. Son 1 yılda işsiz sayısı 1 milyon daha arttı. Mutfaklarda yangın var. Türkiye’nin gerçek gündemine dönmesine gerekiyor. Günü kurtarmak üzerine inşa edilen bir ekonomi politikası var. Patates ithal edelim, soğan ithal edelim. Bu krizin toplumu ne kadar derinden vurduğunun farkında değiller. Reel sektör krizi, artık reel sektörü de işveren kendisini kurtarmak istiyor. Nasıl batmaktan kurtulurum bu arayış içinde. Peki siyasal iktidar önündeki bu tabloyu sağlıklı bir şekilde değerlendiriyor mu? Hayır! Ne için çünkü liyakatı lahvettiler. Sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki ekonomiyi izleyen bürokrasi, liyakat yok edildi.
TANZİM SATIŞ EKONOMİK KRİZE ÇÖZÜM MÜ?
21. yüzyıldayız Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma planı yok. Kalkınma plansız siz neyi yapacaksınız? Neyi öngörüyorsunuz. Daha önce plan yaptılar büyüme şöyle olacak… Hiç biri tutmadı bunların. Tanzim satışları ekonomik krize çözüm mü? Bu kadar kısır bir anlayışla Türkiye ekonomi nasıl çözülür? Efendim ‘her işveren bir işçiyi istihdam ederse ekonomik kriz çözülür” dünyada kimsenin aklına gelmeyen bir öneri. Seçimden önce 2,5 milyon kişi istihdam edilecekti!
Hükümet, ekonomik krizi aşmak konusunda krizin yüküne toplumun hangi kesimine yükleyeceğiz? Önce iktidar buna karar versin. Kriz eşit mi paylaşılacak, yoksa sade vatandaşın omuzlarına mı yüklenecek. En son bir paket açıkladılar, BES’i zorunlu hale getiriyorlar. Yani vergi getiriyorlar. Kime yani ücretliye! SGK var zaten, işçi, serbest çalışan işveren zorunlu olarak ödüyor. BES, bireysel emeklilik sistemi kişinin iradesine bağlı. Şimdi onu da zorunlu hale getiriyorlar. Allah akıl fikir versin.