İstinaf Mahkemesi İstanbul Bölge Adliye 2. Ceza Dairesi'nin, MİT TIR'ları davası kapsamında tutuklu bulunan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun mahkûmiyet kararını bozmasıyla ilgili Kılıçdaroğlu, "Enis Berberoğlu neden tutuklu? Serbest bırakılmasını, artık parlamentodaki görevinin başına dönmesini istiyoruz" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
Toplantıda çiftçi sorunlarına da değinen Kılıçdaroğlu , tütün ürünlerine yüzde 84 vergi getirildiğini ifade ederek, “Sigaraya üzerine yüzde 84 vergi getirdiler, e insanlar da sigara içiyor. Önümüze kanun koydular, ‘kaçak tütün’ diyorlar, ya neresi kaçak? ” diye konuştu. Adıyamanlılara da seslenen Kılıçdaroğlu, “Bize vekil vermediniz ama sonuna kadar yanınızdayız” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye ile ABD arasındaki vize kriziyle ilgili de, “ABD’nin yaptığı yanlış, bu uygulama ile 80 milyon cezalandırılmış oluyor” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
Devlet sırrı diyorlar değil mi, devlet sırrı ne demektir? Derin devletin bildiği, kimsenin duymaması gereken sırdır. Eğer o sır hukuka aykırıysa ve açıklanırsa devlet ona sahip çıkmaz. Çünkü devlet, hukuk devleti kimliğinin dışına çıkamaz. Adana Cumhuriyet Savcılığı’ndan bir belge okuyacağım sizlere.
Şu şu plakalı TIR’larda mühimmat vardır. Gizli ibaresi, başka bir şey, hiçbir şey yok üzerinde. Enis Berberoğlu neden tutuklu? Serbest bırakılmasını, artık parlamentodaki görevinin başına dönmesini istiyoruz.
Namus kavramını bilmeyen tek bir kişi var, o da o koltukta oturuyor. Bizim toplumumuz bunu içine sindiremez. Ampute Milli Takımımız şampiyon oldu. Bakan arıyor Erdoğan’ı, “Beşiktaş’a da teşekkür edelim” diyor. Çıkıp demez mi; “Parasını biz verdik, ne teşekkürü”, sanki cebinden ödüyor. Cebinden ödese neyse, vergilerden ödüyor. Bu ülkede herkes, doğuştan vergi ödüyor .
Az önce önüme bir tütün demeti bırakıldı. Arkadaşlarım Adıyaman’a gitti. Hepsi dertli. Bu topraklarda tütün 400 yıldır ekiliyor. Bizim tütünümüz dünyada bilinen bir tütündür. Binlerce aile tütünden geçinir.
2002’de bir yasa çıktı. Tütün üreticilerinin bir anlamda idam fermanı onaylandı. TEKEL özelleştirildi. 2002’de 405 bin 882 aile tütünden geçiniyordu. 2015’te 7 kat küçükdü, 56 bine düştü. Yabancı sigara üreticileri Türkiye’ye tütün ithal etmeye başladılar. 2012’den başlayarak Türkiye net tütün ithalatçısı haline geldi. 2013 verilerine göre tütün alanında faaliyet gösteren bütün imalatçıların yüzde 89.3’ünü yabancılar oluşturuyor. Geriye zaten yüzde 10 kalıyor. Şimdi ona da göz diktiler. Parlamentoya bir kanun getirdiler. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. CHP milletvekilleri orada her türlü muhalefeti, tütün üreticileri lehine yapıyorlar.
Kaçak tütün doğru değil. Bu yerli tütün. Bu topraklarda ekiliyor. İnsanlar para kazanıyorlar. Neresi kaçak? Bu tütün, üreticinin alın teridir. Düğün parasıdır, askere gönderdiği çocuğunun harçlık parasıdır. Bugüne kadar tütün ürettiği için zenginleşen bir tek adam yok. Ektiği tütünle ancak geçinebiliyor.
CHP olarak Adıyamanlılara sesleniyoruz. Bize milletvekili vermediniz ama biz sonuna kadar sizin yanınızdayız. Zaten ekonomi batmış. Herkes borç içinde. Sen gidiyorsun Adıyaman’daki Malatya’daki tütün üreticisi ile uğraşıyorsun.
Toplanan vergiler nereye gidiyor? İsraf, israf, israf. Altlarında uçaklar, arabalar. Ciddi sorunumuz var. Kime verdin sen bu paraları?
Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamında AK Parti’nin genel başkan yardımcılarını, belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ağılıyor. Afyonkarahisar’da konuşurken arkasında Cumhurbaşkanlığı forsu var. Çık şu milletin önüne senin için namus ve şeref ne anlama geliyor bir anlat bakalım? Milletin derdine bak, onun derdine bak. AK Parti’nin genel merkezi var. Orada görüşürsün. Neden Cumhurbaşkanlığı sarayında görüşüyorsun. Tarafsızlığı üzerine yemin edecek sonra bunları unutacak.
Bu topluma hakarettir. Bizim Ampute Milli Takımımız Avrupa Şampiyonu oldu. “Beşiktaş takımına teşekkür edelim” diyor bakan. “Ne teşekkürü parasını biz verdik” diyor. Ne demek parasını biz verdik ya. O vergiyi sen çarçur et diye ödemiyorlar. Tek adam rejiminin Türkiye’yi getirdiği nokta budur işte. Sanki babasının parası. Kimsin sen ya? Kimsin sen?
"DIŞ POLİTİKANIN AYRI ÖNEMİ VAR"
Dış politikanın ayrı bir önemi vardır. Ayrı bir dili vardır. Bu dili kullanan adamlara da diplomat denir. Dış politikada konuşurken herkes dikkatli olmak zorundadır. Boğazda 9 boğum olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Dış politikada iktidar-muhalefet olmaz. İktidar olanlar dış politikadaki bütün gelişmeleri muhalefet aktarmak zorundadırlar.
Bugün geldiğimiz noktada dış politikada ortak bir dilimiz yok. Ciddi sorunlarımız var. Eğer dış politikada yanlış yaparsanız bunun sonuçları ağırdır ve uzun sürede telafi edilmez. Arka kapı diplomasisini sürekli açık tutmak gerekir. Zaman zaman ciddi kırılmalar olabilir. Kıbrıs çıkarmasında Türkiye ne yapacağını bilinçli olarak saptamış ve gereğini yapmıştır. Hatay’ın Türk topraklarına katılması bir diplomasi zaferidir.
Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi ve hükümetin buna sessiz kalması bir diplomasi hezimetidir.
VİZE KRİZİ
Dış politikadaki atışmaları basın üzerinden yapmak, arka kapı diplomasisini tamamen kapatmak kimseye yarar getirmez. Amerika’da Zarraf davası var, Halk Bankası Genel Mümdür Yardımcısı orada tutuklu. Şimdi rehin alma politikası ile sorun çözülmeye çalışılıyor. Erdoğan o kadar habersiz ki, önemini o kadar az kavramış ki, emin olun okuduğum zaman kulaklarıma inanamadım. Vize krizi dolayısıyla şöyle diyor; “Karar üzüntü verici. Büyükelçinin kararı üzüntücü verici.” Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Alınan bir karar var ve çok ağır üzüntü verici ve topu sadece büyükelçinin omuzlarına yıkıyorsunuz. Başka bir şey yok. Erdoğan Amerika’ya gittiği zaman havuz medyasında bayram havası vardı, manşetlerde “Hiç olmadığı kadar yakınız” cümleleri vardı.
Amerika’nın yaptığı uygulama yanlıştır, asla doğru değildir, asla desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci gidecek Amerika’ya. Bütün bunların tamamı kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil, 80 milyon oluyor.
İDLİB OPERASYONU
TSK, İdlib’e gidiyor. Türkiye kendi sınırlarını güvence altına almak zorundadır. Biz askerin İdlib’e gidişine destek veriyoruz. TSK oraya gitmeli, bir çatışmasızlık bölgesi yaratmalı. Bazılarının Akdeniz’e ulaşmak için ileride Türkiye’yi zarar sokacak amaçlarına engel olacak davranışları anlıyoruz.
Astana’dan sonra Esed, oldu tekrar Esad. Rusya ve İran kimden yana tavır almıştı? Esad. Şimdi Türkiye kimden yana tavır alıyor? Esad’dan yana. Bu nasıl oldu da 180 derece döndü. Adamın burnunu böyle sürterler. İdlib’e gidilecek. İdlib’de kim var? “Rusya İdlib’in dışında, Türkiye içinde güvenliği koruyacak” diyor. Cehennemde biz olacağız. Kime karşı güvenliği sağlayacağız. Heyet Tahrir el Şam’la çatışacağız. Çekirdeğini El Nusra oluşturuyor. El Nusra’yı Erdoğan terör örgütü olarak görüyor mu? Hayır görmüyor.
Oluşan strateji şu: Burayı sen pislettin, gel temizle. Sen gideceksin terör örgütü ile çarpışacaksın ve İdlib'i temizleyeceksin. Onların stratejisinin bir gereği olarak Türkiye İdlib'e girdi. Bedeli kim ödeyecek? Türk askeri girdi oraya.
İdlib'le ilgili 6 madde sıralayacağım:
1- Türkiye halkı AK Parti'nin yanlış Suriye politikasının bedelini ödemeye devam etmektedir. Her şehidin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır.
2- Cihatçıların karadan temizliği Türkiye'ye havale edilmiştir. Esad için gidiyoruz oraya.
3- Temizliğin maliyeti çok büyük olacaktır. TSK ve cihatçılar arasında yoğun çatışma kaçınılmaz olacaktır.
4- Erdoğan'ın göz yumduğu cihatçı örgütlerle şimdi TSK çatışacaktır.
5- İdlib'deki yüz binlerce sivil Türkiye'ye yönelebilir.
6- İdlib'de varlık gösteren terörist örgütlerin Türkiye'ye sızmaları endişe vericidir.
"NURİYE VE SEMİH SADECE İŞLERİNİ İSTEDİLER"
Nuriye ve Semih sadece işlerini istediler. Kimsenin burnunu kanatmadılar. Onlara şükran borçluyuz. Bir KHK ile görevlerine son verildi. Birisi şu anda hastanede birisi hapishanede. Bir baba olarak, bir baba olan Binali Yıldırım’a seslenmek isterim; Dünyanın en haklı talebi işini istemek. Dünyanın en haklı talebini yerine getirmek için size düşen görevler vardır.