Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;
-Türkiye'de yapılan ilk seçim muhtarlık seçimidir. Neden muhtarlık kanunu yok? kim gelirse gelsin ilk söyleyeceğiniz söz bu olmalı.
-Niye sizin birleşik oy pusulanız yok?
-Siz bağımsız olmalısınız. Yeri geldiğinde Belediye Başkanı'nı da eleştirebilmelisiniz. Siz seçimle geldiniz. Yanınızda size destek olacak sizin adınıza işleri takip edecek bir büro görevlisine ihtiyacınız var.
-Muhtara bütçe ayrılmalı. Saydam bir şekilde harcamaları halka duyurmalıdır.
-Bir mahallede kim fakirdir kim fakirdir. Bir muhtar bir de bakkal bilir. Sosyal yardım dağıtılacaksa muhtarın bilgisi dahilinde olmalıdır.
-Mahallede bir karar alınmış vatandaş geliyor, soruyor 'nedir bu?', muhtar 'haberim yok'. Böyle olmamalı. Muhtarlık kamu kuruluşu sayılmıyor. Mahalleyle ilgili bir projeyi gerçekleştiremiyorsa bu kanuna eklenmelidir.
-Muhtarların sesini, sorunlarını sizin seçtiğiniz bir muhtar topluma anlatmalı. Bir muhtarlık örgütü olmalı. Muhtarlık ne kadar güçlü olursa demokrasi o kadar güçlü olur.
-Sosyal adaletten cinsiyet eşitliğinden söz ediyoruz. Ne demek sosyal adalet? Fakirin yanında olan devlet demektir. Türkçesi budur. Komşusu açken karnı tok yatmayan demektir. Bir toplumda huzur sağlamanın yolu sosyal devletten geçer.
-Devlet vergiyi alır yatırım için, sosyal devlet için... Bunların belirli programı vardır. Bütün dünya böyle yapar. Biz artık bunu kaybettik. 'Yatırımları nerelere yapalım?', 'hangi bölgeye yapalım' bunu devlette bürokratlar yapar. Yani işi ehline teslim etmektir. İnancımız da bunu zorunlu kılıyor. Ama devlette liyakat kalmadı.
-8 milyonun üstünde 673 lira alan kişi var. Bu parayla nasıl geçinilir? 2 bin liranın altında maaş alan 6 milyon 513 kişi var.
-İnsanlar elektrik, doğalgaz paralarını ödeyemiyor. işsiz sayımız 8 milyonu aştı. En muzdarip olan kişide Ekrem İmamoğlu. Bir yere gittiğinde cepleri dolar kağıtlarla 'evladıma iş ver' diye.
-Konya'da kocası askerde olan bir kadının çocuğu evin camı kırık diye soğuktan dondu. Ben bunu unutmadım. 21. yüzyıl Türkiye'sinden bahsediyorum. Açlıktan ölen Kübra bebeği de unutmadım.
-Üretmeyen bir ülke büyüyemez. Dışarında saman getiriyoruz ya. Mercimeği yok ettik. Dışarıdan getiriyoruz. Ne için?
-'Her üniversite mezunu çalışmak zorunda değil' diyor. Hayır her üniversite mezunu dahil herkesin çalışma hakkı vardır. Birilerine iş bulacaksın, birileri sürünecek. Olmaz.
-Kanal İstanbul yapacakmış. Hangi parayla?
-İnsana hizmet ediyorsan en değerli insan sensin.
-İstanbul Üniversite'sindeki çocukların kahvaltı paralarını kestiler. Tasarruf yapacaksan Saray'ında yap bunu kardeşim. Tasarruf sırası çocukların boğazına mı geldi.
-Bir sürü borç aldık hala faizle ödüyoruz. Nereye gitti bu para? Sizler bunu soracaksınız. Adalet adalet diyoruz. Vicdan terazisine vurmazsanız laf olarak kalır.
-Binlerce Suriyeli gerçeği var. Kendinize bir sorun 'Bu dış politikayla Türkiye ne kazandı?'
-Büyükelçiler Türkiye Devleti'ni temsil eder. Çikolata kutusunda rüşvet alan birisini büyükelçi olarak atarsanız Türkiye'nin itibarı ne olacak?
-Kasım Süleymani öldürüldü. Yeni bir kanlı Orta Doğu politikasına girilebilir. Bataklıktan şimdi çok tehlikeli sinyaller geliyor. Bütün dünya diken üstünde. Bu konuda sond erece dikkali bir politikaya ihtiyacımız var. Amerikanın da yaptığı yanlıştır. Bir ülkenin komutanını siz öldürüyorsunuz. Diplomasi değerli bir şeydir. Sorunların çözülmesi lazım.
- Siyasete girecek kişinin temiz olması lazım.
-Mal varlığı araştıracak olan kişi sensin. Sen kimsin ki benim mal varlığımız araştıracaksın. Bu tehdide karşı tek laf etmiyorsa oturup düşünmemiz lazı. Siyaset kirliliği kaldırmaz. Hesap vermeği namuzlu bir görev olarak kabul etmek. Mal varlığını açıkça bütün millete ilan etmek... O zaman bu ülke gerçek manada demokrasiyi yakalamış olur
-Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Kime veriyoruz. Bu ülkenin refahı için iktidara veriyoruz. Para ödüyoruz. 'Köprü, yol yaptık' diyorlar. Eyvallah. 'Kaça yaptınız?' diyoruz? Söylemiyorlar. Çünkü malı götürmüşler de ondan.