Toplumun yüzde 4 ya da 5'inde problemini şiddetle çözme eğilimi olduğunu belirten Prof. Dr. Arif Verimli, "Şiddet ani patlayan, merak ve öfke uyandıran bir eylemdir. Şiddet antisosyal kişilik bozukluğu, sadomazoşistik kişilik bozukluğu, madde bağımlılığı, organik beyin sendromlarında empati yapamayan, içgörü ve vicdan duygusundan yoksun kişilerde yaygındır. Şiddet kartopu gibidir. Bir kere çiçek yolan, dal kıran kişiler daha sonra kediye işkence etmeye başlar. Daha sonra annesine, kız kardeşine, sevgilisine ve eşine şiddet uygular ve acı vermenin dozu arttıkça öldürmek bile sıradan bir eylem haline dönüşür" dedi.
"KEDİYE İŞKENCE EDEN KİŞİNİN AĞIR TRAVMALARI OLABİLİR"
Hayvanlara işkence etmenin psikanalizde yer alan sembol ve rüya yorumlarında anlamları olduğunu da belirten Prof. Dr. Arif Verimli, "Özellikle psikanalizde sembol ve rüya yorumlarında kedi, kadın ve kadın cinselliğini sembolize eder. Bu sebeple kedi örneğinden yola çıkarsak, kediye işkence eden bir kişinin ağır cinsel travmaları olma ihtimalini, kadın düşmanı olabileceğini, cinsel takıntıları olabileceğini, bilinçaltında annesiyle ciddi anlamda uzlaşamamış bir bağlanma ve ayrılma sorunu yaşamış olduğu ihtimalini düşündürüyor. Bu kişinin bir kadınla ilgili çözümlenememiş bir cinsel ve travmatik sorunu olduğu düşünülebilir" diye konuştu.
"HAYVANLARA EZİYET ETME ÇOCUK YAŞTA BAŞLAR"
Hayvanlara eziyet etmenin çocuk yaşta başladığını da belirten Prof. Dr. Arif Verimli, "Şiddet davranışının aile tarafından fark edilerek eğitim ve tedaviyle değiştirilebilir. Ancak önemsenmez ve önlem alınmazsa kronik bir davranış haline gelebilir. Hayvanlara dönük her türlü dayak, eziyet, tecavüz ve darp ağır bir ruhsal tablonun sonucudur. Bu tarz şiddet eylemlerinde bulunan kişiler ağır cezalar almalı ve cezalarını çekerken ciddi bir psikiyatrik tedavi almalıdır" dedi.