Kavala’dan mektup var: Dokuz aydır adaletin yüzünü görmemek yadırgatıcı

1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu bulunan hak savunucusu iş adamı Osman Kavala bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bir mektup kaleme aldı.

Dokuz aydır iddianame beklediğini belirten Kavala, “Kendimi savunabilmek için adaletin yüzünü göreceğim günü bekliyorum” dedi.

İstanbul’da 19 Ekim’de gözaltına alınan Kavala’nın, tutuklu ABD İstanbul başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz ile aynı soruşturma dosyasına dahil edildiği ortaya çıkmıştı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 24 Ekim’de Meclis grubunda yaptığı konuşmada Kavala için, “Türkiye’nin Soros’u dedikleri kişinin bağlantıları çıkıyor ortaya. Gereken hesabı soracağız” demişti.

Kavala, 1 Kasım günü ‘hükûmet ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konulmuştu.

Kavala’yla dayanışma için kurulan osmankavala.org internet sitesinden paylaşılan mektup “Gözaltına alındığımda endişeli değildim, halen de değilim. Ancak 9 aydır adaletin yüzünü görmemek yadırgatıcı” diye başlıyor.

Mektup şu şekilde:

“Silivri’de ikametimin 9. ayı tamamlandı.

İddianamenin hazırlanması, mahkeme günü derken kısa zamanda birinci yıl dolacak. Gözaltına alındığımda endişeli değildim, halen de değilim. Ancak 9 aydır adaletin yüzünü görmemek yadırgatıcı.

Bu güne kadar yaptığımız tahliye talepleri benimle görüşülmeden, dosya üzerinden reddedildi. Ret yazılarında, ‘üstüme atılı suçun’ niteliğinin tutuklamayı gerektirdiği, yasada bu suç için öngörülen ceza süresine göre tutukluluğun uzamasının ölçülü olduğu ifade ediliyor.

‘Üstüne atılı suç’ ifadesi dikkatimi çekiyor. Genellikle zarar verici bir şey başkasının üzerine atılır. Dayak atmak, çamur atmak gibi… Bir de, hazırlık istemeyen, çabuk ve zahmetsiz yapılan edimler için atmak fiili kullanılır. El atılır, göz atılır mesela…

Üzerime atılı suç, anayasal düzeni ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs. Bu suç birisinin üzerine atıldığında tutuklama da beraberinde geliyor ve tutukluluk uzasa da alınacak cezadan kısa olduğu sürece ölçülü olduğu düşünülüyor. Yani, suçla beraber cezanın bir kısmı da peşinen şüphelinin üzerine atılmış oluyor ve suç, cezasıyla birlikte, aylarca atılanın üzerine yapışıp kalıyor. Kendimi savunabilmek için adaletin yüzünü göreceğim günü bekliyorum.”

OSMAN KAVALA KİMDİR?

Osman Kavala, Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 1982 yılında Kavala Grubu şirketlerinin yönetimini üstlendi. 12 Eylül sonrasının baskıcı ortamında etkili, yaygın ve popüler bir yayıncılık faaliyeti yoluyla, ülkenin demokratikleşme ve sivilleşmesine hizmet etmesi amacıyla 1983 yılında İletişim Yayınları’nın kuruluşuna katıldı. Sonraki yıllarda yürüttüğü çalışmalarda hedeflerine kültürel çeşitliliğin tanınması, kültür sanat diyaloğu ve kültürel işbirliği eklendi.

1999 depremi ardından önayak olduğu dayanışma faaliyetlerinden sonra aktif iş hayatını bırakıp tamamen sivil toplum alanına yönelen Osman Kavala, Türkiye’de 1990’lardan itibaren gelişmeye başlayan sivil toplum hareketliliğinin önemli aktörlerinden biri oldu. Pek çok farklı sivil toplum kuruluşunun oluşumunda ve çalışmalarında yer aldı. 2002 yılında bu alandaki çalışmalarını kültür sanat alanında yoğunlaştırarak, Türkiye’de kültür ve sanatın üretimini, izlenmesini, paylaşımını çoğaltmak, yerel inisiyatifleri desteklemek, kültürel çeşitliliği ve hakları vurgulamak, bölgelerarası ve uluslararası işbirliklerini güçlendirmek amacıyla sanatın değişik alanlarından, iş dünyasından ve sivil toplumdan kişilerle birlikte Anadolu Kültür’ü kurdu. Anadolu Kültür gerçekleştirdiği projelerle toplumsal barış kültürünün yerleşmesini hedefledi.

Sanat Merkezleri kurdu

1990’ların ağır çatışma ortamından sonra sivil bir sanat girişiminin diyaloğa ve barışa hizmet edeceği düşünülerek kurulan ve Anadolu Kültür’ün ilk girişimi olan Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM) İstanbul’dan ve Avrupa şehirlerinden sanatçıların ziyaret ettiği, yerel sanatçılarla tanıştığı, ortak projeler tasarladığı herkese açık bir mekân oldu. DSM, Diyarbakır’da sanat üretmek isteyen insanların profesyonel destek aldığı ve bağlantılar kurduğu önemli bir platform haline geldi. 2005 yılında açılan Kars Sanat Merkezi ise, 2009 yılındaki kapanışına kadar, kentin çok amaçlı tek salonu olarak sadece Kars için değil Türkiye, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan için bir kültürel iletişim ve etkinlik merkezi olarak hizmet verdi.

Anadolu kentlerindeki çalışmalar, başta Antakya ve Çanakkale olmak üzere İzmir, Eskişehir, Gaziantep, Van, Batman ve başka kentlerin katılımıyla yaygınlaştı. 2010’a gelindiğinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabulüne ilişkin müzakere sürecinin hazırlıkları sürerken Anadolu Kültür de Avrupa ile Anadolu kentleri arasında bağlar kuracak çalışmalara ağırlık verdi. Bu çalışmalarla amaçlanan, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine katkı çerçevesinde İstanbul dışındaki kentlerin kültürel ortamına destek sağlamak, Avrupa’yla aralarında kültür köprüleri kurmaktı. 2011 yılından itibaren yürütülen TANDEM programı da Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında kültür yöneticilerine yönelik uzun vadeli işbirliklerini destekledi.

Türkiye’den yirmi farklı şehirden katılımcı, Avrupalı ortaklarıyla buluşarak birlikte projeler geliştirdi. 2012’de başlayan BAK projesi ile Türkiye’nin farklı bölgelerinden gençler ortak sanatsal üretim için danışmanlar eşliğinde birlikte çalıştı. Anadolu Kültür, kurduğu merkezler, TANDEM, BAK, farklı film ve sergi projelerine verilen destekler ve 2015’te başlayan Yeni Film Fonu aracılığıyla Türkiye’den pek çok kültür sanat üreticisine projelerini gerçekleştirmeleri için fırsatlar sunuyor. Anadolu Kültür’e bağlı olarak 2008’de Tophane’de kurulan diğer bir merkez olan DEPO ise erişilebilir ve esnek yapısıyla, İstanbul kültür sanat ortamındaki, ticari olmayan, eleştirel seslere açık, bağımsız bir sanat mekânı ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor.

Depremzedeler ve mülteci çocuklar için eğitici çalışmalar yaptı

Anadolu Kültür’ün zor yaşam koşullarına sahip çocuklara yönelik çalışmaları arasında, 2011 Van depreminden sonra çocuklarla yapılan fotoğraf atölyesi, Ezidi mülteci çocuklara yönelik eğitici çalışmalar ve Suriyeli mülteci çocuklar için hazırlanan çift dilli kitaplar öne çıkıyor.

Anadolu Kültür’ün sivil toplum arasında bölgesel işbirliği, anlayış ve barış kültürünü geliştirme kapsamında yürüttüğü ve desteklediği pek çok farklı çalışma arasında ise Ermenistan-Türkiye Gençlik Senfoni Orkestrası, Ermenistan ve Türkiye’den gençleri bir sözlü tarih çalışması kapsamında bir araya getiren Birbirimizle Konuşmak projesi, Türkiye-Ermenistan Sinema Platformu, Gomidas 140 Yaşında ve In Memoriam konserleri sayılabilir.

Osman Kavala’nın üzerinde çalıştığı diğer alan ise kültürel miras. Kuruluşuna katkıda bulunduğu Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD), tahrip edilmiş ve geleceği tehlikede olan taşınır veya taşınmaz varlıkların korunması ve aslına uygun bir şekilde restore edilmesi için alan araştırmaları yürütüp raporlar yayınlıyor.

Osman Kavala, ana uğraşı olan ve 2017 yılında 15. yılını dolduran Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın yanı-sıra Açık Toplum Vakfı, TESEV, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı gibi pek çok sivil toplum örgütünde kurucu üye, yönetim kurulu üyesi veya danışma kurulu üyesi olarak bulunuyor.

Osman Kavala, bu ülkenin sorunlarına duyarlı bir birey olarak, farklı görüşte insanları tartışma platformlarında bir araya getirip ortak çözüm arayışının yolunu açmak, toplumsal ve uluslararası çatışmalara, barışa ve insan haklarına dayalı demokratik çözümler üretmek üzere çalıştı.

Türkiye Haberleri