Yeniden görülmeye başlanan Gezi Parkı eylemleri ile ilgili aralarında Osman Kavala, Can Dündar'ın da olduğu 17 sanıklı dava ile Çarşı taraftar grubundan 35 sanığın bulunduğu davanın birleştirilmesi sonrasındaki ilk duruşması görüldü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma, sanık ve avukat sayısının fazlalığı göz önüne alınarak büyük salonda yapıldı. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Aralarında Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Karaman, Cem Yakışkan'ın da bulunduğu tutuksuz 20 sanık ve avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmaya CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ile Ali Şeker, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm ile Zeynel Özen ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile çok sayıda kişi izleyici olarak davayı takip etti. Duruşmayı İngiltere, Hollanda, Danimarka, Fransa, İsviçre, Almanya, Amerika Konsoloslukları ile Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanya Sorumlusu Milena Büyüm de izledi. Kavala'nın eşi akademisyen Ayşe Buğra Kavala da duruşmada hazır bulundu.
Sanık avukatlarından birleştirmeye itiraz
Mahkeme Başkanı, celse arasında dosyaların birleştirildiğini belirtti. Söz alan sanık avukatları birleştirme kararına karşı itirazlarda bulundu. Sanık avukatlarından Ömer Kavili, "Bu dava yargılama değil, siyasi bir linç davasıdır. Yargı kültürüne sahip çıkmanızı bekliyorum. Birleştirmeyi yapan hakim, kaçak hakimdir. Geldi darbeyi vurdu kaçtı gitti. Bu birleştirme kararının hukuka aykırı olduğunu tespit etmenizi bekliyorum. Birleştirme kararının kaldırılmasını talep ederim" dedi. Cem Yakışkan'ın avukatı Ersan Şen de "birleştirmenin savunma dışlanarak yapıldığını , 3 dosyanın hukuki irtibat olmadığı halde, algı yaratılarak birleştirildiğini ve bunun kabul edilemeyeceğini" vurguladı. Şen, "Bizim temsil ettiğimiz insanları alet edemezsiniz. Bu insanlar beraat etmişlerdir. 30 Ağır Ceza Mahkemesi'nin muvafakat talebinin, siz olmadığınız dönemde yine 30 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından adli tatilde sizin yerinize geçerek verdiği muvafakat kabulünün hiçbir geçerliliği yoktur" dedi.
1 Kasım 2017'den bu yana tutuklu bulunan Osman Kavala savunmasında, Gezi davasında beraat ettiğini hatırlattarak "Beraatle sonuçlanan Gezi davası iddianamesinin büyük bir bölümü de yeni iddianamede kullanılmış. İddia makamı, bunun suçlamalar arasında daha önce kurulamamış olduğu söylenen irtibatı izah etmek amacıyla yapıldığını iddia ediyor. Ancak, böyle bir şeye gerek duyulması iddia makamının suçlamalara dayanak olacak somut delil ve gerekçe yokluğunun bilincinde olduğunu gösteriyor" dedi.
Hakkındaki iddialara geniş şekilde cevap veren bir savunma yapan Osman Kavala, iddianamede Soros ile ilgili olan kısımlarla ilgili olarak "Benim Soros’un kaynaklarını Gezi’ye aktardığıma ve direktiflerim altında faaliyet gösteren gizli bir yapıyla sivil toplum kuruluşlarını yönlendirdiğime. Benim yönetimimde bir örgüt gibi faaliyet gösteren gizli bir yapı olduğu hiçbir olgusal temele, dolayısıyla delile dayanmayan, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan bir kurgudur. Gezi protestolarının hiçbir kişi ya da örgüt tarafından yöneltilmemiş olduğu yaşanmış bir gerçekliktir, birçok ciddi araştırmada da netlikle ortaya konmuştur. Birbirlerini tanımayan, birbirleriyle ilişkisi olmayan insanların hükümeti devirmek amacıyla ortak bir komplo içinde oldukları şeklinde suçlamalar, önceki dönemlerde otoriter rejimler altında yönetilen ülkelerde muhalif güçleri tasfiye etmek ya da gözdağı vermek için kullanılmıştı. Ülkemizde de Ergenekon davasında böyle bir komplo teorisi ve örgüt yapısı kurgulanmıştı. Gezi iddianamesindeki gizli yapı kurgusu, Ergenekon davası iddianamesini akla getirmektedir" savunmasını yaptı.
Kavala ayrıca, yaptığı savunmada "Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır" dedi.
Yargılamayı Nazi Almanya'sına benzeten Kavala, savunmasına "Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür’ün, Kürt ve Ermeni yurttaşlarımızla ilgili kültürel çalışmalar yürütmesi, ilkel bir karalama çabasıyla içeriklerinden söz etmeden casusluğa delil olarak gösterilmiştir. Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı ve azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası’nda vatana ihanet yasasına dayandırılan keyfi casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır.
İddia makamının aynı sözde delilleri kullanarak farklı suçlamalar kurgulaması ve yasalarla ilgili yaptığı manipülasyon, fail odaklı ceza hukukuna da bir örnek teşkil ediyor. Eski Yargıtay Başsavcısı Sami Selçuk’un ülkemizde fail suç hukuku değil, eylem suç hukukunun geçerli olduğu uyarısını yaptığı yazısında[1] hatırlattığı gibi, suçu yasalardaki tanımlardan kopartan bu anlayış Nazi Almanyası’nda hâkimdi. Ceza yasasında yapılan değişiklikle yasasız suç olmaz ilkesi lağvedilmiş, Nasyonal Sosyalist bakış açısına göre suç işlediği ya da işleyecek olduğu düşünülen kişinin fiiline uygulanabilecek bir yasa yok ise, hangi yasanın temel aldığı fikir daha uygunsa o yasaya göre kişinin cezalandırılması yükümlülüğü getirilmişti. Yasaların Hitler’in iradesiyle somutlaşan Nasyonal Sosyalist anlayışa göre yorumlanması ve uygulanması zorunluydu. Ülkemizde böyle bir uygulamaya imkân verecek bir yasa ya da kural olmadığına göre, iddia makamının yasaların dışına çıkarak bir suçlama kurgulamış olmasının hiçbir dayanağı yoktur. Bu davranış kamu yetkisini ve yasaları kötüye kullanmak anlamına gelmektedir" diye devam etti.
Davanın geçmişi
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020'de karara bağlandı. Osman Kavala'nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, firari sanıklar ise dosyalarının ayrılmasına karar verildi.
Savcılık yerel mahkemenin kararını istinafa taşıdı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi de 22 Ocak 2021'de Osman Kavalı'nın da aralarında bulunduğu 9 sanığın beraat kararını bozdu. Bunun üzerine 30. Ağır Ceza Mahkemesi 28 Nisan 2021'deki duruşmada, yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyanın da ana davayla birleştirilmesine karar verdi.
Öte yandan Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey'in FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "Anayasa'yı ihlal" ve "Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etme" suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandıkları dava da Gezi Parkı ana davasıyla birleştirildi.
Çarşı davası da bozulmuştu
Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanığa, İstanbul 13. Ağır Mahkemesi'nce "darbeye teşebbüs" ve "izinsiz gösteri" suçlamasından verilen beraat kararı da Yargıtay tarafından bozuldu. Bozma kararında davanın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki aralarında Osman Kavala'nın da bulunduğu Gezi Parkı ana davasıyla hukuki ve fiili irtibatı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesi yoluna gidilmesine hükmedildi.