Gazeteci Timur Soykan, BirGün'deki "Çok daha karanlık" başlıklı köşe yazısında, "Sedat Peker videolarıyla Cumhur İttifakı’nın mafya bataklığı ortalığa saçıldı. Gerçek yüzlerinde; bol akçeli cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı, servetlere çökmeler, Azerbaycanlı oligarkların parasının karanlığı." ifadesini kullanarak Susurluk skandalı sonrası ile Sedat Peker'in ifşalarını kıyasladı.
Soykan'ın yazısı şöyle:
Sedat Peker videolarıyla Cumhur İttifakı’nın mafya bataklığı ortalığa saçıldı.
Kanalizasyon öyle bir patladı ki 2023 hedeflerini ağzından düşürmeyen siyasal İslam iktidarının ülkeyi Susurluk Skandalı döneminin bile çok gerisine götürdüğünün karşılaştırmalı tablosu çıktı ortaya.
Aktörler aynı.
Maskelerinde; ‘vatan-millet-bayrak’ sloganı. Gerçek yüzlerinde; bol akçeli cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı, servetlere çökmeler, Azerbaycanlı oligarkların parasının karanlığı.
Ama İçişleri Bakanı’nın dediği gibi “Artık eski Türkiye yok.”
Susurluk Skandalı sonrasındaki ‘eski Türkiye’ ile ‘Peker ifşası’ dönemindeki 2021 Türkiyesi’ni kıyaslayalım mı?
Susurluk Skandalı sonrası…
Devlet içinde kirli güçlere direnenler vardı, MİT raporları, sızdırılan dinleme kayıtlarıyla suç örgütlerine karşı duran memurlar bulunuyordu. Raporlarda suç örgütlerinin siyaset ve bürokrasideki bağlantıları deşifre ediliyordu. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ile ilgili tespitler de vardı.
Peker ifşası sonrası…
Devletin içinden tek bilgi sızmadı. Zaten siyasi bağlantı aleniydi. Peker polis korumasıyla gezip iktidara destek mitingleri düzenlemişti. Cumhurbaşkanı ile fotoğrafı vardı. Çakıcı’yı hastanenin mahkûm koğuşunda Devlet Bahçeli ziyaret etmiş, ona af çıkarttırmıştı.
Susurluk Skandalı sonrası…
Soruşturma açacak yargı vardı. MİT’çi Korkut Eken, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, uyuşturucu kaçakçısı Sami Hoştan ve çok sayıda çete mensubu tutuklanmıştı. Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, yargılanmıştı.
Peker ifşası sonrası…
Suç örgütü liderinin tüm ülkenin gözleri önünde itiraflarda bulunup yıllarca ‘resmi mafyası’ olduğu iktidarın suçlarını ihbar etmesine karşın soruşturma açacak tek savcı çıkmadı.
Susurluk Skandalı sonrası…
CHP, Meclis’e İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında gensoru önergesi sunmuş, Ağar başka gerekçeyle istifa etmişti. 1998’de Türkbank ihalesiyle ilgili Alaattin Çakıcı ve Korkmaz Yiğit’in görüşme kayıtlarını Fikri Sağlar açıklamıştı. Gensoruyla 55. Hükümet düştü. Meclis’te kurulan araştırma komisyonu, hem Susurluk Çetesi hem de Türkbank olayıyla ilgili çok önemli bilgilere ulaştı.
Peker ifşası sonrası…
Meclis bir demokrasi dekorundan ibaretti. Tek Adam rejiminde gensoru hakkı yok, milletin vekillerinin soru önergelerine bile yanıt verilmiyor. Araştırma komisyonu kurulması bile hayal.
Susurluk Skandalı sonrası…
Başbakanların gazetecilerin sorularından kaçması akla bile gelmezdi. Mümkün değildi. Hatta Başbakan Mesut Yılmaz, 1998’de Çakıcı ve Korkmaz Yiğit’in konuşma kaydı ortaya çıktıktan sonra gazetecilerle toplantı düzenlemiş, “Beni siz sorgulayacaksınız” demişti.
Peker ifşası sonrası…
Tek Adam, konuşma gereği bile duymuyordu. Üstelik ortaya dökülen skandalda Bodrum Yalıkavak Marina’da hisselerine çöküldüğü iddia edilen Mübariz Mansimov’un Erdoğan’ın oğlu ve kardeşi ile ticari ilişkileri olmuştu. Sedat Peker ile fotoğrafları arşivdeydi. Ama yıllardır bunları soracak gazeteciler yanına bile yaklaştırılmıyor.
Susurluk Skandalı sonrası…
Alaattin Çakıcı ile ilişkisi ortaya çıkan bakanlar hep koltuklarını kaybetmişti. Hatta yargılandılar.
Peker ifşası sonrası…
Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için “Bana polis korumasını o verdi”, “Dönüş biletimdi” dedi. Hakkındaki soruşturmadan kendisini haberdar ettiğini söyledi. İçişleri Bakanı istifa etmedi. Onun yerine muhalefet liderlerini, gazeteleri suçladı.
Susurluk Skandalı sonrası…
Merkez medyada karanlığın üzerine giden gazeteciler vardı. Tepkilere ‘Gulu gulu dansı’ diyen siyasilere, mafya babalarının tehditlerine rağmen gerçeğin peşini bırakmadılar. Hakikati halka ulaştırdılar. Susurluk Skandalı aylarca manşetlerden düşmedi.
Peker ifşası sonrası…
Ülke medyasının yüzde 95’i iktidar kontrolünde. Devasa skandal ile ilgili tek satır yazmadılar. İçişleri Bakanı, konuştuktan sonra bir kısmı aklama misyonuyla sahneye çıktı. Yandaş medya suskunluğunda çürürken gerçek gazeteciler tehditlere karşın hakikati halka ulaştırıyor.
Susurluk Skandalı sonrası…
Halk, devlet-mafya-siyaset üçgenine karşı çok güçlü bir tepki ortaya koydu. Sivil toplum örgütleri, siyasi partiler tepkilerini sokağa taşıdı. ‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’ eylemlerinde ışıklar yanıp sönüyor, tencere tava sesleri yankılanıyordu.
Peker ifşası sonrası…
Tek Adam rejimi, kabus gibi çöktü sivil toplum örgütlerinin, demokrasi güçlerinin üzerine. Korku ikliminde çetelerin karanlığına karşı tepki sosyal medya sınırlarında kalıyor.
Susurluk Skandalı sonrası…
Polis, suç örgütü liderlerini yurt dışında yakalıyordu. Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Nejat Daş, Hüseyin Baybaşin gibi çok sayıda isim tutuklanmış ve çoğunun iadesi sağlanmıştı. Hüseyin Baybaşin, Ağar’ın kendisine polis kimliği verdiğini ve her zaman yardımcı olduğunu iddia etmişti. Pek çoğunun aynı kanaldan pasaportlar aldığı ortaya çıktı.
Peker ifşası sonrası…
Mehmet Ağar’ın üzerine çöktüğü iddia edilen milyar dolarlık Bodrum Yalıkavak Marina’da Çakıcı ile çektirdiği fotoğraf sadece konuşuluyor. Çakıcı ise Soylu, Bahçeli ve Erdoğan’a destek açıklaması yapıyor.
Kıyas sayfalara sığmaz.
Susurluk Skandalı döneminden çok daha karanlık 2021.
Çünkü…
Türk tipi başkanlık sisteminde iki devlet organı var: Hesap vermeyen Tek Adam ve mafya. Yasama yok. Yargı yok. Dördüncü kuvvet meslek onuruyla direnen gazetecilerden ibaret.
'Belki Susurluk'tan daha ciddi'
‘Susurluk kazası’ davasının avukatı ölü bulundu