Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Karamollaoğlu, özetle şunları söyledi:
“Adana’da Furkan Vakfı Başkanı ve arkadaşlarına polisin sert müdahalesi gündeme yansıdı. Oradaki şiddeti görünce, bu nasıl bir psikolojidir insan anlamıyor. Zorlanıyor anlamakta. Gerekçesi ve içeriği ne olursa olsun bir basın açıklaması, yürüyüş, protesto gibi en temel anayasal haklarını kullanan insanlara böylesine şiddet uygulanmasını kabul etmemiz mümkün değil. Biz, coplayanın da coplananın da kılık kıyafetine takılıp kalmıyoruz. Bizim için önemli olan, o copun bir şekilde insanın sırtına inip kalkmasıdır. Hem de vatandaşları korumakla görevli emniyet mensupları tarafından.
Üyesi olduğum partiler kapatıldı ama adaletsizliğin bu denli zirve yaptığı bir dönem olmadı bu ülkede desem, yanlış olmaz kanaatindeyim. Hem de adalet işliyormuş kanaatini millete aşılayarak. Adaletsizliği adaletmiş gibi göstererek. İhtilal mahkemeleri hariç, askeri vesayet dönemlerinde bile mahkemelere bu kadar müdahale olmadı kanaatindeyim. Ben, bizzat yaşadığım için biliyorum. Hakkımda birçok davalar açıldı, ihtilal mahkemelerinin devamı mahiyetindeki mahkemelerde görüldü bu davalar, ama hepsinden beraat ettim.
Meydana gelen hadiselerin, şiddetin esas müsebbiplerini mutlaka cezalandırmak gerekir. Ne yazık ki burada sadece Emniyet görevlilerini değil, onlara bu talimatları veren, bu şiddeti uygulamalarına göz yuman bakanlar da buna dahildir, başta İçişleri Bakanı olmak üzere. Kılı kıpırdamıyor, anlamak mümkün değil. Böyle hadiselerin aması, fakatı olmaz.
'Bir parti yemeği'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kulliye'de bir yemek verdi, geçmişten bugüne kadar AK Parti’nin il başkanlığı ve milletvekilliğini yapmış kişilere. Yani bir parti yemeği bu. Eski milletvekilleri, parlamenterleri, başka partilerin başkanlarını davet etmiyor. Sadece AK Parti milletvekilleri, il başkanları. Hangi sıfatla bu yemek düzenlenmiş, ben şahsen anlayamadım. Bu yemekli toplantı, içinde bulunduğumuz değerlerin ne kadar aşındığını göstermek için çok büyük bir önem arz ediyor. Paranız mı yok? Toplantı yapmaya imkanlarınız mı yetmiyor? Külliye var. Orada her şey var; yemeğin en iyisi, en pahalısı, en şatafatlısı. İnsanın aklına, ister istemez oraya bir de otel yapsanız da bir konaklama tesisi, davet ettiğin insanlar orada yatsa kalksa; böylece Kızılcahamam’a, Afyon’a toplantı yapmak için gitme zahmetinden kurtulsanız. Ben bunu böyle söylüyorum, kulaklarına kaçarsa, ‘Hakkaten, neden bunu yapmıyoruz’ derlerse benim de payıma bir şey düşer mi bilmem. Erdoğan, özellikle naslara önem veriyor. ‘Burada nas var, bir şey yapmayız’ diye. Ama başka naslar da var. Birini tutacağım derken öbürünü çiğnerseniz oradan hayır gelmez.
'Zam yapılmayan ürün kalmadı'
Akaryakıt fiyatları can yakıyor. Şehirlerarası otobüs biletlerine yüzde 20 bir zam daha yapıldı. Kırmızı et fiyatlarına yüzde 48 zam yapıldı. Ekmeğe, süte, patatese... Zam yapılmayan hiçbir ürün kalmadı. İnsanımızın gücü yarı yarıya düştü. İnsanımız, çarşı-pazara çıkamaz, evinde kombisini, lambasını yakamaz hale geldi. Ama gözlerinden ışıltı saçan Bakan ise hamasi söylemlerde bulunmaya devam ediyor. Bununla da ekonominin düzeleceğini zannediyor. Aslında o da ekonominin düzelmeyeceğini biliyor.
'Kanayan yaralarımız var'
Türkiye, konumu itibariyle herhangi bir ülke değil. Dünyanın en stratejik konumundayız. Dış politikayı ihmal etme lüksümüz yok. Tarihi müktesebatımız, coğrafi konumumuz ve sorumluluklarımız gereği biz asla edilgen bir dış politika yürütemeyiz. Edilgen bir konuma düşersek bizi parçalamak için ellerinden gelen tüm gayreti gösterirler. Hem geri bırakılmış ülkeler hem İslam ülkeleri darmadağınık. Komşularımıza, İslam ülkelerine mesuliyetimiz var. Biz, bu mesuliyeti hiç idrak etmeyen bir yönetimle karşı karşıyayız. Oysa bir tarağın dişleri gibi yan yana olmamız, birbirimizin dertleriyle dertlenmemiz gerekir. Hükümetimizin bu politikaları gündemine almak bir tarafa, kavgalı olmadığı ülke kalmamışken Ukrayna gündemimizin başına oturdu. Şu an İslam aleminde kanayan yaralarımız var bizim. Katliamı politika olarak benimseyen İsrail’e nasıl ve ne zaman tavır koyacağız? Suriye'de barışın sağlanması için ne zaman adım atacağız? Ne zaman Keşmir’e el uzatacağız ve Hindistan'a karşı ne zaman tavır belirleyeceğiz?”
'Bahçeli'nin açıklaması Deli Dumrul'u hatırlattı'
Karamollaoğlu, Devlet Bahçeli'nin 1915 Çanakkale Köprüsü'ne ilişkin açıklamalarıyla ilgili soruya, "Devlet Bahçeli’nin açıklaması, bana Deli Dumrul’u hatırlattı. Köprüden geçenden bir, geçmeyenden sopayla iki… Allah akıl fikir versin. Bu mantıkla hiç kimse ülkenin problemlerini çözemez, Sayın Bahçeli hiç çözemez" yanıtını verdi.
Bahçeli'nin sözleri
Bahçeli, partisinin Meclis grup toplantısında köprü ile ilgili şu sözleri sarf etmişti:
"Bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abidesi'nde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler.
Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden siz de geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir bu yana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor, bozarıyor, çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna 'hayır' diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri, kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale'nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar"