Güllü bunun sebebini, "Tabandan yukarıya bir politika yükseliyor. Yukarıdan gelen bir politika yok bu ülkede. Biz bu anlamıyla bu komisyonda yer almayacağız. Katliamlarla, uğradığı tacizlerle, tecavüzlerle kadın cinsine karşı bir kırım gerçekleştiğini söylüyoruz. ‘Kadın kırımı’ diye nitelediğimiz bu sürecin, suç ortağı olmayacağız" sözleri ile açıkladı.
Komisyon çalışmalarına katılmama kararları ile ilgili bilgi veren Güllü, şunları söyledi:
'Katılmayacağımızı bildirdik'
"Aylar önce 20 Mart gece yarısı Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı yayımlandı. O imzadan günler önce TBMM’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve araştırılması kapsamında komisyon kuruldu ve o komisyondan bugün kendilerine bilgi vermek için davet aldık. Biz bu davete katılamayacağımızı yazı ve telefonla bildirdik. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, çok uzun yıllardır bu işin içinde çalışan bir örgüt. Bir acil yardım hattı işletiyor ve sahanın her noktasına hakim. Hatta sadece Türkiye değil 22 ülkeden de şiddet konusunda çağrılar alıyor.
'6284 de uzun zamandır aksak işliyor'
Çalışmaların her noktasında şiddetin neden ortaya çıktığını, önlenebilir politikalarla oralarda nelerin eksik olduğunu da çok net algılayabiliyoruz. Bugün komisyona gitmeme nedenimiz, o komisyonun yapacağı bir şey olduğuna inanmamamızdır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra artık herhangi bir kararın Türkiye içinde yapılabileceğine inanmıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak alan 6284 sayılı yasanın da çok uzun zamandır ağır aksak işlediğini, oralardan kalan sıkıntıların hepimizi defalarca ikaza yönelttiğini anlatabiliyoruz.
Bunları tekrar tekrar anlatmanın anlamı yok
Geçtiğimiz haftalarda, Kuşadası’nda 13 yaşındaki bir genç kızın 2 kişi tarafından uğradığı tecavüz sonucu yargılamanın başlaması noktasında o kişiler hala tutuksuz. 13 yaşındaki kızın o tecavüzün dehşeti nedeniyle yaşadığı ağrılar, sızılar ve travmaların her birine inat tutuksuz yargılanan gençlerle iddianamenin hala hazır olmadığı, savcının masasında bekletildiği gibi. Tüm bunların sadece bir örneği. Ya da 45 yerinden bıçaklayan faile hakimin, ‘öldürürken mutlu olmadı’ indirimini vermesi. Bu ülkede AYM’den resmi nikah olmadan dini nikah olamaz maddesinin kaldırılarak, erken yaş evliliğinin önünün açılması ve bu açılma nedeniyle de parlamentoda ‘tecavüz önergesi’ dediğimiz önergenin dönemin Adalet Bakanı tarafından verilen erken yaş evliliğinin suçlularının affedilmesi olayı gibi. Çocuk istismarı konusunda, infaz yasası içinde bile maddenin geçirilmeye çalışması. Yine infaz yasası kapsamında istismarcıların ve şiddet uygulamışların da affedilerek onların yeniden bu işleri işlemesine olanak sağlayan bir zihniyetle konuşmaya ve o zihniyete bunları tekrar tekrar anlatmanın gerek olmadığını düşündük ve bu yüzden orada değiliz.
'Bizim bakış açımız şahsımızın değil'
Alo Şiddet hattının dezavantajlı gruplara tahsis edilmesine, kadın yoksulluğundan bihaber olunduğu için KADES sisteminin bütün kadınların kurtarıcısı olduğu gibi düşünüldüğü, elektronik kelepçelerin faillere her aşamada uygulamadan kaçınıldığı, yargının istismar konularında verdiği akla ziyan kararlarını takip ettiğimiz bir süreçteyiz. İktidarın kadın politikası ile bizim bakış açımız uyuşmuyor. Bizim, ‘şahsımızın’ değil bu bakış açısı, bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile kadın-erkek eşitliği açısından kurulması gereken bir politika.
'Suç ortağı olmayacağız'
Tabandan yukarıya bir politika yükseliyor. Yukarıdan gelen bir politika yok bu ülkede. Biz bu anlamıyla bu komisyonda yer almayacağız. Katliamlarla, uğradığı tacizlerle, tecavüzlerle kadın cinsine karşı bir kırım gerçekleştiğini söylüyoruz. ‘Kadın kırımı’ diye nitelediğimiz bu sürecin suç ortağı olmayacağız."