İYİ Partililerden 'Alp Emeç' protestosu: Gençler konuşacak, Alp de konuşacak

İYİ Partililer, Gençlik Kolları üyesi Alp Emeç’in tutuklanmasını protesto etti. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle gençler üzerinde fikirlerini ifade edemesinler diye bir korku imparatorluğu kurmak için uğraştığını öne sürdü. Erdem, "Cumhurbaşkanına hakaret suçunu İYİ Parti olarak Türk Ceza Kanunu'ndan (TCK) kaldıracağız” dedi.

İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem, İstanbul İl Başkanı Bağra Kavuncu ve Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanı Hamza Yurtsever; İYİ Gençlik Üyesi Alp Emeç’in tutuklanmasına ilişkin basın toplantısı düzenledi.

İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binasında düzenlenen toplantıda ilk olarak İYİ Parti Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanı, avukat Hamza Yurtsever çıktı. Yurtsever, Alp Emeç’in tutuklanması ile ilgili süreci, Genel Başkan Meral Akşener’in talimatı ile Genel Sekreter Uğur Poyraz’la birlikte takip ettiklerini söyledi.

'Alp’i korkutamadılar'

Yurtsever, Alp Emeç’i ziyaret ettiğini ve ondan bir mesaj getirdiğini belirterek “Bu haber korku iklimini yaymaya çalışan iktidar mensuplarını üzecek bir haber. Alp'in morali gayet yerinde. Ve Alp’i korkutamadılar. Alp'i korkutamadıkları gibi buradaki gençleri de korkutamadılar. Ve aynı zamanda ülkesi için mücadele etme azmi olan hiçbir genci de korkutamadılar” dedi.

Yurtsever, Emeç’in sorgu zaptını gören her hukukçunun bunun hukuki değil siyasi bir metin olduğunu belirteceğini söyledi.

Yurtsever, Emeç’in tutuklama gerekçesinin siyasi bir metin olduğunu tutuklama gerekçesindeki şu ifadeler üzerinden açıkladı:

“Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin bulunduğu, şüphelinin üzerine atılı suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun konusu, önem ve değeri, atılı suç nedeniyle meydana gelen zararın mahiyeti ve tehlikenin ağırlığı”

Yurtsever soruşturma tutanağındaki ilgili bölümü okuyanın aklına “vatanın bölünmez bütünlüğü ile alakalı bir tehlike olduğu ve şüphelinin de bunu ortaya çıkardığının” geldiğini söyledi. Yurtsever, insanların bu ağır suçlamalar karşısında suçun konusunu merak ettiklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

'Bir hukukçunun iddiasını somut olayla ilişkilendirmesi gerekir'

Suçun konusu ne? Cumhurbaşkanına hakaret. Kullanılan araçlar ne? Sosyal medya. Eylemle atılan bir tweet ve on beş dakika sonra silinen bir tweet. Bu kadar mı? Yetmiyor tabii. Burada asıl sorgulanması gereken şey tehlikenin ağırlığı. Hakimin burada gördüğü tehlike acaba nedir? Bir hukukçu olarak bu soruyu sormak hepimizin en doğal hakkı. Hakim burada Alp'in attığı tweette nasıl bir tehlike görüyor? Bir hukukçunun bir metin içerisinde söylediği, iddia ettiği somut olayla da ilişkilendirmesi gerekir. Ama bu metnin içinde hiçbir şekilde bu ilişkilendirme yapılmıyor.

'Alp’in kaçma ve delilleri karartma şüphesi varmış'

Ve devam ediyor. ‘Şüphelinin delilleri karartma şüphesinin bulunması ve kaçma ihtimalinin olması’... Konuşmanın başında bahsettim. Alp 20 yaşında bir üniversite öğrencisi; iyi bir üniversitede tam olarak burslu okuyor. Bir kaçma şüphesi yok. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek de yok. Halbuki bir gün önce, perşembe günü akşam polis arıyor ve diyor ki ifadeye gelmeniz gerekiyor. Alp bu sabah bana şunu ifade etti. Ya başkanım giderken acaba okula geç kalır mıyım? diye düşünerek gittim. Hani okula haber versem, arkadaşlarıma diye düşünerek gittim diyor. Ve annesiyle beraber gidiyor. Şimdi Alp'in kaçma şüphesi varmış. Polisin bir telefonu üzerine sabah okulunu bırakıp oraya giden bu gencin kaçma şüphesi varmış. Ve bir de delilleri karartma şüphesi varmış ki bu akla izaha aykırı bir cümle. Delil dediğimiz şey zaten alınmış bir ekran görüntüsü. Ve tweet zaten silinmiş. Şimdi bunu hiçbir hukukçu fakültede öğrendiği derslerle, hukuk mantığıyla açıklayamaz.

'Yargı mevcut düzeni korumak için hakim ve savcıyı kurban etti'

Bugün geldiğimiz noktada AK Parti Genel Başkanı kılıcıyla savaşıp Cumhurbaşkanı kalkanıyla kendini savunan ve yargıyı da kendisi için sopa haline getiren bu ucube sistemin neticelerini yaşıyoruz. Siyasallaşan yargı mevcut düzenini sürdürebilmek için iki gün önce bir Cumhuriyet Savcısı'nı ve bir sulh ceza hakimini kurban etti. Bu düzenin sürmesi için bu kurbanların ara ara verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bir Cumhuriyet Savcısı'nı ve bir Sulh Ceza Hakimini bu yargının siyasal düzeninin devam edebilmesi için net olarak kurban etti. Böylece mevcut iktidar, yargıya olan inancın can çekişmekte olan yargının boğazına bir bıçak daha çaldı. Toplum olarak her geçen gün yargıya olan inancımız zaten zedeleniyordu. Bu hareketle bir bıçak daha çaldılar ve bu hareketler sanırım can çekişmekte olan yargının da son çırpınışları. Tüm bunlara rağmen biz hukuka aykırı vicdanlarda derin bir yara açan bu yargı kararları ile hukuk kuralları çerçevesinde mücadele etmeye devam edeceğiz”

'Cumhurbaşkanına hakaret suçunu TCK’dan kaldıracağız'

İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem de hem baba olarak hem bir hukukçu olarak Alp Emeç için böyle bir basın açıklaması yapmak zorunda kaldığı için çok üzgün olduğunun altını çizdi.

Erdem’in konuşmasının satır başları şöyle:

“Türkiye'de sadece 2022 yılı verileriyle 160 bini aşkın vatandaşa cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açıldı. 35 binden fazlasına dava açılmış, 10 binden fazlasına hüküm verilmiş. Bunların içinde bin 100 küsur 18 yaş altında çocuk var ve 10 tane de çocuk tutuklu; biri de 12 ile 14 yaş arasında. Cumhurbaşkanına soruyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan fikir suçundan dolayı bundan 20 sene önce hapse girdi ve bunun mağduriyetiyle başbakan oldu, seçim kazandı. Şimdi ne değişti ki 20 yıl sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan vatandaşlarıyla kavgalı ve davalı bir hale geldi. Cumhurbaşkanına hakaret suçunu İYİ Parti olarak Türk Ceza Kanunu'ndan (TCK) kaldıracağız. Bu bizim ilkelerimizde de İYİ Parti'nin iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter ilkelerinde de altılı masanın ilkelerinde de var. Zaten hakaret suçu TCK’da var. Ayrıca cumhurbaşkanına hakaret suçunun TCK’da düzenlenmesine gerek yok. Bunu altını çizerek kaldıracağımızı ifade etmek istiyorum.

'Cumhurbaşkanı korku imparatorluğu kurmak için uğraşıyor'

Bugün için gelinen noktada Cumhurbaşkanı, vatandaşlarının üzerinde ve özellikle gençler üzerinde fikirlerini ifade edemesinler diye düşüncelerini söyleyemesinler diye bir korku imparatorluğu kurmak için uğraşıyor. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta dediği gibi Türk gençliğinin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Hiçbir suretle korkutamaz. Nitekim Hamza arkadaşımız nerede? Alp dedi. Korkmuyor dedi. Hiçbirimizi korkutamayacak dedi. İYİ Parti olarak anayasadaki fikir hürriyetinin ifade hürriyetinin sonuna kadar arkasındayız. Sabahleyin Alp'i ziyarete gidildi. Şimdi ben de tekrar ziyarete gideceğim. Çünkü Sayın Genel Başkanımız Alp’in durumundan an be an gün be gün haberdar olmak istiyor. Derhal bırakılmasını talep ediyoruz. Bu haksız, hukuksuz anayasaya aykırı tutuklamanın bir an evvel sonlandırılmasını istiyoruz. Ve özellikle. AK Parti'ye oy veren seçmenlere soru sormak istiyorum. Lütfen Alp'in; yüzde 100 burslu okuyan, bu milletin evladı, 20 yaşında gencecik bir pırıl pırıl gencimizin fotoğraflardaki yüzüne baksınlar. Kendi evlatlarıyla bir de dönüp kendi evlatlarına baksınlar. Ondan sonra eğer bu haksız tutuklamaya ve bu yapılan muameleye nasıl bir duygu ve düşünceyle yaklaşıyorlar. Bunu da Türkiye'nin dikkatine sunmak istiyorum”

'Gençler konuşacak, Alp de konuşacak'

Erdem’den sonra İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu söz aldı. Kavuncu’nun konuşmasında öne çıkanlar başlıklar şöyle:

“Gençlik Kolları Başkanımız Hamza başkan yaşananları çok detaylı ve doğru bir şekilde özetledi. Aslında biz bugün bu basın toplantısını tamamen genç arkadaşlarımızın yapmasını arzu ettik. Ama ana kademe olarak da bu mücadelede sonuna kadar arkalarında olduğumuzu hissetmeleri için kendileri ‘birlikte yapalım’ dediler. Çünkü olayın mağduru genç arkadaşımız. Bunun mücadelesini verecek de yine bizlerle birlikte ama genç arkadaşlarımız. Gençler konuşacak. Alp de konuştu. Konuşurken İYİ Parti teşkilatları olarak bizim iki temel düsturumuz var; özgürce konuşacağız ve siyasetteki nezaket dilini de asla terk etmeyeceğiz. Bu iki düstur üzerinden hareket ettik. Alp attığı tweeti korktuğu için, çekindiği için değil, bu iki ana kavram üzerinde belki hareket ettiği için geri almıştır. Çünkü bir hakaret kastıyla yapmadığına kendi verdiği ifade de beyan ediyor. Bunun ne çağdaş hukukla ne bugünkü evrensel hukuk anlayışıyla bağdaşmadığını kıymetli arkadaşlarımız izah etti. Hukukçu arkadaşlarımız zaten bunun detaylarını biliyor.

'Bir gencin Tweetine tahammül edemeyecek kadar despotlaşmışlar'

Ben işin biraz başka tarafına da dokunmak istiyorum. Biz büyük bir medeniyetin devamı olan bu topraklar üzerinde yaşıyoruz. Ve bizim anlayışımız bugün bu yaşadıklarımızı anlamakta da bizi zorluğa sevk ediyor. Biz büyük bir medeniyetin devamıyız derken şunu kastediyorum. Biz o yönettiği büyük imparatorlukta gururlanıp da despotluk yapmasın diye kulağına sürekli ‘mağrur olma padişahım senden büyük Allah var’ diyen bir neslin devamıyız. Bu medeniyetini kavrayan bir zihniyetin yapacağı iş değildir bunlar. İslam medeniyetini kavrayan bir zihniyetin de yapabileceği işler değil bunlar. Taif’i bilenlerin oradaki Peygamberin sabrının farkında olanların yapabileceği işler değildir bunlar. Dolayısıyla kendine bu şemsiye altında barındırıp bunu önüne koyup bu kavramları suistimal ederek bugün bize bu gençle bunları yaşatanların o kullandığı mukaddes değerlerdeki samimiyetlerine de itibar etmeyin. Bunları sahtekarca bugüne kadar kullandılar. Ama samimiyete gelindiğinde 20 yaşındaki genç bir arkadaşımızın 15 dakika tuttuğu tweete bile tahammül edemeyecek kadar despotlaşmış bir zihniyetle karşı karşıyayız.

'Sonuna kadar devam edeceğiz, susmayacağız'

Ha bu ne oluyor biliyor musunuz? Bu şu oluyor. Biz doğru karar verip siyasete girmişiz diyoruz. Biz iyi ki bu kararı alıp siyasete girmişiz diyoruz. Çünkü gidişatın gün geçtikçe karanlık bir hale geldiğine özellikle bu gençlerimizin geleceğini karartacak bir haleti ruhiyeye büründüğünü görüyoruz. Ve bu yaşanılan, yaşananlar bizi üzmekle beraber inanın kamçılıyor. Onun için az önce Hamza Başkan da söyledi. Sonuna kadar devam edeceğiz, susmayacağız. Nezaket çerçevesi içinde sonuna kadar özgürce konuşmaya devam edeceğiz. Ve Türkiye'de hukukun üstünlüğünü tesis edene kadar davamızdan bir adım da geriye atmayacağız”

Türkiye Haberleri