Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) "taksi taşımacılığının düzenlenmesine yönelik 1.000 adet yeni taksi" teklifi ele alındı.
Yapılan değerlendirmelerin ardından İBB’nin "taksi taşımacılığının düzenlenmesine yönelik 1.000 adet yeni taksi" teklifi, 16’ya 11 oy oranıyla ve oy çokluğuyla 8. kez reddedildi.
HalkTv'de Sorel Dağıstanlı ile Parantez programına konuk olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Orhan Demir, İstanbul'un neden taksiye ihtiyacı olduğunu, İBB'nin ne gibi çözümleri olduğunu anlattı. Bunun yanı sıra programda konuk olan taksi şoförü Muhterem Çelebi ile taksi durağı başkanı Bekir Şenol da taksicilerin neden müşteri seçtiklerini, taksi şoförünün sıkıntılarına değindi.
İBB'nin UKOME'ye sunmuş olduğu teklifin ayrıntılarını anlatan Dr. Orhan Demir şunları söyledi:
"İstanbul'daki taksi sorunun iki ayağı var. Birincisi taksi sayısının yetmemesi. 90'lı yıllardan itibaren İstanbul'a tek bir taksi bile eklenmedi. Artan nüfus, şehrin gelişen arazi kullanımı taksiye olan talebi arttırdı. Bir de bize gelen şikayetler. Gelen 14 farklı şikayet var. Uzun yol dolaştırma, kısa mesafe almama, yağmurlu havada yolcuyu kabul etmeme hatta sahte para verme, kaba davranma, bagaj parası isteme şikayetleri bile geliyor. Dolayısıyla taksinin kalitesinin İstanbul'a yakışır seviyede olması için uğraşıyoruz.
Bunun için sayısının arttırılması da var tabi ama asıl amacımız taksiyi belirli bir standarda kavuşturmak."
---
İstanbul'da vatandaşlardan en çok gelen şikayetler arasında 'yol ve yolcu seçme' sorunu öne çıkarken program konuklarından taksi şoförü Muhterem Çelebi konuyla ilgili şunları söyledi:
"Biz durak aracıyız. Biz adresten müşteri aldığımız için telefonda adres alan arkadaş asla müşterinin nereye gideceğini sormaz ve durakta sıradaki taksiyi adrese gönderir. Biz de adresten alır müşteriyi gideceği yere kadar götürürüz. Piyasa çalışanı olmadığımız için iş bu şekilde yürür.
Her masrafı biz şoförler ödüyoruz
Şöyle söyleyeyim, yolcu seçme şundan kaynaklanıyor. Bugün bir taksinin günlük yevmiyesi 650 lira. Bir şoför 24 saat çalıştığı zaman 80 TL'de sigortası var 730 lira. 150 TL'de yakıtı.
Yakıtı, 6 ayda bir stopajı, sigortası, yemeği... Araca ait tüm masrafı bize ait. Bir de plaka sahibine ücret ödeniyor. Bunun karşılığında 24 saat piyasa da çalışan bir arkadaş için söylüyorum bunları. Kesinlikle bu arkadaşları savunmuyorum. Yaptıkları çok yanlış. Fakat bir yolcu dört aileye bakıyor. Oto Center, plaka sahibi, plakayı kiralayan ve kendisi (şoför). Diğer üç aileye mecburiyetten bakıyor. Kendi ailesine ekmek götürmese de olur. Ancak diğer üçüne günlük parasını vermek zorunda."
Günlük cironun sadece yüzde 10'ü esnafa kalıyor
Taksicilerin sorunlarını rakamlarla ortaya koyan Orhan Demir şunları söyledi:
"Sistem aynen şöyle çalışıyor. Plaka sahibi var. Plaka sahibi, plakasını galeriye kiralıyor, galeri plakayı ikinci bir kiracıya kiralıyor, ikinci kiracı da bazen kendi çalışıyor ama genellikle iki şoförle anlaşıp böyle çalıştırıyor.
Yapılan araştırmalar toplam cironun yüzde 32'sinin plaka sahibine gittiğini gösteriyor. Yüzde 3 galeriye, yüzde 7'de kiracıya gidiyor. Aslında baktığınızda yüzde 42'si hiç emek harcamayan sadece bu işin sahibi ya da aracı olan kişilere gidiyor.
Yüzde 21 yakıt... Üst üste koyduğunuz zaman cironun 63'ü asnafın eline ulaşmadan gidiyor. Geri kalanın içinde sigortası var, durak kirası verecek, araç bakımını yapacak.
Çok bist bir hesapla iki şoför çalıştığını varsayarsak sadece yüzde 13'ü esnafın elinde kalıyor.
İşte bu sistem dolayısıyla da bazı olumsuzluklar yaşanıyor.
;