Seçimin yenilgiyle sonuçlanmasından sonra doğal olarak CHP’de bir iç tartışma başlamıştı.
Bu süreçte kamuoyuna yansıyan, katılımcıları arasında Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Engin Altay, Muharrem Erkek, Gökhan Günaydın gibi CHP’nin önemli isimlerinin bulunduğu “zoom toplantısı” sonrasında ipler iyice gerilmişti.
Parti Sözcüsü Faik Öztrak, böyle bir toplantıyı uygun bulmadıklarını açıklamıştı.
Özellikle CHP Grup Başkanlığı görevine yeni seçilen Özgür Özel ile yine Grup Başkan Vekilliği görevine yeni seçilen Gökhan Günaydın’ın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dışında bu toplantıya katılmaları eleştirilmiş, görevlerinden istifa etmeleri gerektiği de savunulmuştu.
CHP’de genel başkan da dahil değişim olması gerektiğini savunan, bu amaçla bir internet sitesi kuran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ve yine gerekirse genel başkan adayı olmaktan kaçınmayacağını söyleyen Özgür Özel’in bu toplantıya birlikte katılmaları da dikkati çekmişti.
Bu toplantıdan sonra özellikle Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında iplerin koptuğu, aralarında liderlik yarışının başladığı haberleri kamuoyuna yansımıştı.
Bu sürecin kurultayda genel başkanlığı kim kazanırsa kazansın CHP’nin parçalanmasıyla sonuçlanacağı yorumları yapılıyordu. Hatta İmamoğlu’nun ayrı bir parti kurmak için harekete geçtiği de öne sürülmüştü.
Bu tür haber ve yorumlar dağınık bir CHP görüntüsü yaratıyordu.
İmamoğlu, bu görüntüyü ve parti içi gerginliği ortadan kaldıracak onarıcı bir adım attı.
Ziyaret ettiği Tunceli’den kameraların önünde Kılıçdaroğlu’nu aradı ve sıcak bir konuşma yaptı.
İmamoğlu bu telefon sohbetiyle Kılıçdaroğlu’yla aralarında “baba-oğul” ilişkisi kalmadığına yönelik haberleri tekzip ettiği gibi diyaloglarının kopmadığını, görüşmeye devam ettiklerini göstermiş oldu.
İmamoğlu’nun bu adımı onarıcı ve önemli bir adımdır.
Parti içi rekabetin nezaket sınırları içinde, kırıp, dökmeden de yürütülebileceğini ortaya koymuş, CHP’de kavga, gürültü, dağılma, parçalanma bekleyenlerin heveslerini de kırmıştır.
Bu CHP için olumlu bir gelişmedir.
İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli ziyaretinde, telefon hamlesi gibi söylemi de önemliydi.
İmamoğlu sık sık “İstanbul’u kaybetmeyeceğiz, Türkiye’yi kazanacağız, artık kaybetmek yok” diyerek bir yandan CHP seçmenine moral, diğer yandan yeniden İstanbul Belediye Başkanı aday olacağı izlenimi verdi.
Kuşku yok ki CHP içinde İstanbul seçimini kazanacak en güçlü aday yine İmamoğlu’dur. Bu gerçek ortada dururken İmamoğlu’nun genel başkan adaylığı için belediye başkanlığından ayrılması ve İstanbul belediyesini AK Parti’ye teslim etmesi iktidarın en çok sevineceği gelişme olurdu.
İmamoğlu’nun, verdiği mesajlardan CHP’de ve siyasetteki geleceği için bir planlama yaptığı anlaşılıyor.
Kısa vade için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yeniden ve daha güçlü şekilde kazanmak, bir sonraki seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmak. Tabii yerel seçimlerden sonraki süreçte, koşullar oluşursa cumhurbaşkanlığı adaylığıyla birlikte CHP Genel Başkanlığı’na aday olabilir.
Hangi olasılık gerçekleşirse gerçekleşsin İmamoğlu’nun ikinci kez İstanbul seçimini kazanması siyasetteki geleceği açısından elini güçlendirecektir.
İmamoğlu’nun yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi CHP Genel Başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı konusundaki iddiasından vazgeçtiği anlamına gelmez. Aksine daha iddialı konuma getirir.
Önümüzdeki yerel seçimlerde CHP’nin İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyük kent belediyelerini yeniden kazanması bir sonraki genel seçimler için yeniden umut olmasını sağlayacaktır.
CHP’nin kilitlenmesi gereken hedef bu olmalıdır.