İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Deprem Konseyi’nin açılışında yaptığı konuşmada, depremin Türkiye'nin vazgeçilmez ve öncelikli konusu olmasının şart olduğunu vurgulayarak, “Hızlı yol almak zorundayız. Yeni ekonomik destekli modellerle, kentsel yaşamlı hırpalamadan, özellikle İstanbul'un yoğunluğunu artırmadan bir süreç tanımlayıp, bir yandan bu kentin yenilenmesini sağlamak ama bir yandan da olası afete en ciddi şekliyle hazırlanmak zorundayız” dedi.
Prof. Dr. Miktat Kadıoğlu’nun koordinatörlüğünde İstanbul Deprem Konseyi’ni kurdu. Konseyin ilk toplantısı, telekonferans yöntemiyle gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı.
“Afet öncesi ve afet sonrası yapacaklarımız konusunda, muazzam bir toplumsal eğitime ihtiyacımız olduğunu biliyoruz” diyen İmamoğlu,” Depremin çözümü nedir? Kim bunu yapar’ dediğinizde, ben, başka platformlarda yaptığım tanımı burada da yapmak isterim. Örneğin; ‘Depremi hükümet çözer.’ Kesinlikle katılmıyorum. Yani hükümet, tek başına depremi, istese de çözemez. ‘Depremi belediye çözer.’ Hayır; çözemez. Sadece bu iki kurum birleşse, yine çözemez. Ben, bu sürece, biraz daha seferberlik gözüyle bakıyorum” şeklinde konuştu.
"İstanbul depremi çok büyük bir tehdit"
“İstanbul depremi, hepimizin bildiği üzere, sizlerin bize aktardığı ve anlattığı şekli ile zamanı belli olmayan ama gerçekten İstanbul'un ve Türkiye'nin başta can sağlığı açısında sonra da ülkemizin ekonomik varlığı açısından çok büyük bir tehdit. Şiddeti yüksek beklenen büyük İstanbul depreminin, İstanbul’da yaratacağı travmayı, bina hasarlarını, yaklaşık can kaybıyla ilgili araştırmayı kurumumuz, Boğaziçi Üniversitesi ve Kandilli Rasathanesi ile yaptığı araştırmayı, geçtiğimiz günlerde kamuoyuna aktardı. Şu anda insanlar, oradan girip, kendi ilçesinde nasıl bir hasar, nasıl bir can kaybı olabilirliğini görüyor. Tabii ki bilimsel araştırmaların yanı sıra, sahada gözlemsel olarak baktığımızda da bu tehdidi canlı canlı görebiliyoruz aslında.”
"Olası afete en ciddi şekilde hazırlanmalıyız"
“Ben, gerçekten yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kayba ve durgunluğa sebep olabileceğine inanıyorum. Zira İstanbul Türkiye'nin kalbi, üretim merkezi; her türlü merkezi. Yurt dışında katıldığımı ve yaptığım görüşmelerde, İstanbul depreminin, ülkenin dışında da ciddi bir sorun olduğunu gördüm. Çünkü İstanbul’un, dünyanın her yerinden yatırımcının olduğunu ve ekonomik yatırım için önemlidir bir merkez olduğunu hepimiz biliriz. Sürece böyle bakmak zorundayız. Bu çalışmaların her birini o anlamda çok çok değerli buluyorum. Hızlı yol almak zorundayız. Yeni ekonomik destekli modellerle, kentsel yaşamı hırpalamadan, özellikle İstanbul'un yoğunluğunu artırmadan bir süreç tanımlayıp, bir yandan bu kentin yenilenmesini sağlamak; ama bir yandan da olası afete en ciddi şekliyle hazırlanmak zorundayız” dedi.
Bu konuda kurumumuz, hem eğitim merkezleri hem toplanma alanları hem şehirlinin bilinçlendirmesi noktasında ve şehirlerdeki bina tespitleri konusunda çalışmaları sürdürüyor. Bütün bunlar yürüyecek, yürümeli. Ama ben şunu ifade edeyim: ‘Depremin çözümü nedir? Kim bunu yapar’ dediğinizde, ben, başka platformlarda yaptığım tanımı burada da yapmak isterim. Örneğin; ‘Depremi hükümet çözer.’ Kesinlikle katılmıyorum. Yani hükümet, tek başına depremi, istese de çözemez. ‘Depremi belediye çözer.’ Hayır; çözemez. Sadece bu iki kurum birleşse, yine çözemez. Ben, bu sürece, biraz daha seferberlik gözüyle bakıyorum. Hatta, siyaset üstü bir kurumsallığın oluşmasına dönük de fikrimizi, birkaç platformda belirtmiştik. Burada bir konsey gibi çalışacak heyet, değerli."
"Pandemi süreci deprem çalışmalarına engel olamaz"
Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un pandemi öncesinde düzenlediği ve kendilerinin de davetli olduğu toplantıyı hatırlatan İmamoğlu, “Toplantıda, bir siyaset üstü konseyin oluşması ile ilgili fikrimizi dile getirmiştim. Kendileri de anlayışla karşılayıp bunun kurulması gerektiği konusunda beyanda bulunmuşlardı. Tabi sürece pandemi girdi. Ben, pandemi sürecinin bizim depremle ilgili çalışmalarımıza engel olamayacağını ve bu süreci acilen ihtiyaç duyduğumuzu kendilerini yazılı olarak bildirdim. Hızlı bir eylem planı oluşturmamız lazım. Sayın Bakan’ımızın, bakanlığımızın, valiliğin, belediyemizin ve ilgili bütün kurumların; sadece kamu kurumu değil, bankacılık sektörünün, özellikle sigorta sektörünün, hatta müteahhitlerin, inşaat malzemecilerinin, üreticilerinin içinde olduğu büyük süreci konsorsiyumla süreci yönetmek ve modeller oluşturmak zorundayız. Bizim elimizde bu tür modeller var. Muhtemelen bakanlığın da vardır” diye konuştu.
Seferberlik çağrısı
"Sıkı bir denetim mekanizması ile çok hızlı bir eylem planıyla bu şehrin yenilenmesini, imar artışıyla değil, belki birçok yerde finansal destekle binaların yenilenmesini ve güçlendirilmesini hızlı bir seferberlik olarak bu şehre aktarmalıyız” diyen İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben, konseyi niçin önemsiyorum? Ki bilim insanlarımızdan bu öneri bize geldi. Konseyin fikri, orada oluşan bir beyan, siyasi bir beyan olmayacak. Oradaki bağımsız bilim insanlarının aktarımları, topluma eşitlikçi bir aktarım, eşitlikçi bir mesaj olacak. Yani bazen siyasetin bu alanı yönettiğinde, ne yazık ki nasıl tavizler verilmek zorunda olduğunu görüyoruz. İnanın bunun partisi yok. İnanın bunun kişisi de yok. Ben bunların yargılanmasının artık boş münazaralar olacağını düşünüyorum. Önümüze bakmamız lazım. Bu tavizler verilmeden, süreçlerin en bilimsel ağızdan aktarıldığı, bağımsız insanların bu süreci koordine ettiği sürece dönüşmesini önemsiyorum. Böylece; insanların binalarını çok hızlı şekilde yenileyebilecekleri, güçlendirebilecekleri bir modelle bir seferberliğe dönüşmesi şarttır diye düşünüyorum. Yani kenti yozlaştıran, kötü bir görünüme kavuşturan, kötü bir şehircilik modeline ulaştıran anlayıştan öte bir kavramdan bahsediyorum.”