Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve AKP milletvekilleri Ahmet Aydın, Mustafa Elitaş, Abdurrahman Müfit Yetkin, Mehmet Ceylan ve Yahya Doğan; eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında, 28 Ocak 2020'de katıldığı televizyon programında 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasında değerlendirme yaparken bazı milletvekillerine hakaret içeren ifadeler kullandığı iddiasıyla 7 Şubat 2020'de suç duyurusunda bulundu.
Başbuğ hakkında 'hakaret' suçundan dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Başbuğ'un, müştekilerin FETÖ'nün direktifi doğrultusunda kanun değişikliği teklifi yaptığı iddiasında bulunduğu, söz konusu ifadelerin, fikir ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aştığı belirtildi. Başbuğ'un, kullandığı ifadelerle zincirleme şekilde 'kamu görevlisine hakaret' suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 5 aydan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
'2009'daki değişiklikten FETÖ'cüler faydalandı'
İlker Başbuğ'un, Ankara 75'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlandı. Basın mensuplarının alınmadığı duruşmanın ardından açıklama yapan Başbuğ, 2008-2010 yıllarının TSK’ya karşı yürütülen komploların yoğunlaştığı dönem olduğunu söyleyerek, "Bu dönemde yaşadığımız komplolara ilişkin silahlı kuvvetlerin komutanı olarak ciddi bazı endişelerim var ise bu ciddi endişelerimi ifade etmek benim komutan olarak bir sorumluluğumdur. 26 Haziran 2009 günü Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 250’nci maddesinin 3'üncü fıkrasında bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik her şeyden evvel anayasanın 145’inci maddesine aykırıydı. Ayrıca CMK’da yapılan değişikliğin zamanlamasına ve bu yasa değişikliğinden kimlerin faydalandığına baktığımız zaman karşımıza ilk faydalananlar 4 tane FETÖ’nün azılı militan savcısı çıkıyor. Zekeriya Öz, Fikret Seçeni, Ercan Şafak ve Murat Yönder. Fikret Seçen ve Zekeriya Öz firarda, diğeri ikisi şu anda içeride" dedi.
'Yasa değişikliği olmadan işlem yapmışlar'
İlker Başbuğ, CMK 250’de yapılan değişikliğin 26 Haziran 2009'da gerçekleştiğini belirterek, "Bu FETÖ savcıları daha yasa değişikliği çıkmadan meclisten, yürürlüğe girmeden 24 Haziran 2009’da yani yasa değişikliği çıkmadan 2 gün önce 1 yazı imzalıyorlar ve bu yazıyla Albay Dursun Çiçek’i 30 Haziran 2010’da şüpheli sıfatıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifadeye çağırıyorlar. Şimdi biz bunu nasıl izah edeceğiz? Daha yasa değişiklikleri meclisten geçmemiş, yürürlüğe girmemiş; ama bu azılı militan savcılar o kadar kendilerini güçlü görüyorlar ki daha 24 Haziran’da büyük bir cüretle bu talepte bulunmaktan çekinmiyorlar. Ben de bir sade vatandaş olarak soruyorum; bu olayda hiç mi şüphe duymuyorsunuz veya hiç şüphe duymayacak mıyız? Benim söylediğim bu" diye konuştu.
'Araştırılsın, incelensin'
Başbuğ, kişisel olarak kimseyi suçlamadığını, gerçeklerin ortaya çıkmasını istediğini söyleyerek, "Ben burada ciddi şüpheler duyuyorum, kimseyi suçlamıyorum. İçeride verdiğim savunmada da kişisel olarak kimseyi suçladığım yoktur. Benim bütün istediğim 'Bu yasa değişikliği teklifini ilk gündeme getiren, bu yasa değişikliğini ilk kaleme alanlar kimlerdir; bu araştırılsın, incelensin' diyorum, bütün istediğim bu. Bu da benim o döneme komutanlık sorumluluğu taşıyan birisi olarak sormak, gündeme getirmek, araştırılmasını istemek hakkım değil, sorumluluğumdur. Bu araştırma, inceleme sonucunda bir sonuç çıkar mı, çıkmaz mı; bilemem. Yalnız bu yasa değişikliğinin zamanlaması ve faydalananlara bakıldığında FETÖ’nün Silahlı Kuvvetler'e yönelik ürettiği komploların önünü açma amacı olduğu net. Ben bunu görüyorum ve bundan şüpheleniyorum. Bunu gündeme getiriyorum. Bu benim görevim ve sorumluluğumdur. Yoksa bizim o akşam mecliste bu önergeye imza koyan ne grup başkan vekillerini ne önergeye imza koyan milletvekillerini hedef aldığımız bir konu yoktur çünkü onlar önergeyi hazırlamamıştır. Adalet Bakanlığı hazırlamıştır. Onlar da usulüne uygun olarak bunu meclis başkanına sunmuşlardır. Benim ortaya çıkarılması istediğim konu bu" dedi.
Ne Olmuştu?
'Kanun teklifi tamamen FETÖ'nün direktifi ile hazırlandığını düşündüm'
İlker Başbuğ 28 Ocak 2020'de bir TV kanalında "FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin" tartışmalara yönelik değerlendirme yaptığı, bu esnada bazı milletvekillerine hakaret içeren ifadeler kullandığı iddia edilmişti.
Başbuğ'un, FETÖ'nün direktifi doğrultusunda kanun değişikliği teklifi yapıldığı iddiasında bulunduğu aktarılan davanın iddianamesinde, söz konusu ifadelerin, fikir ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aştığı öne sürüldü.
"Şimdi ben burada çok açık konuşuyorum, 26 Haziran 2009, bu iki konuyu içeren kanun teklifi, kanun teklifi değil mi? Ben bir ipucu veriyorum. Çünkü bu kanun teklifi tamamen FETÖ'nün direktifi ile emri ile hazırlandığını düşündüm. Bu kanun teklifini kim, neden, nasıl o gün 25'i 26'ya bağlayan gece yarısı gündeme getirdi?"
Davanın iddianamesinde ilgili bölüm ise şöyle:
"Şüphelinin 'Şimdi ben burada çok açık konuşuyorum, 26 Haziran 2009, bu iki konuyu içeren kanun teklifi, kanun teklifi değil mi? Ben bir ipucu veriyorum. Çünkü bu kanun teklifi tamamen FETÖ'nün direktifi ile emri ile hazırlandığını düşündüm. Bu kanun teklifini kim, neden, nasıl o gün 25'i 26'ya bağlayan gece yarısı gündeme getirdi?' şeklindeki beyanla söz konusu kanun değişikliği tekliflerinin silahlı terör örgütü FETÖ'nün direktifiyle hazırlandığını beyan etmek suretiyle söz konusu kanun değişikliği teklifini hazırlayarak TBMM'ye sunan milletvekillerine, FETÖ'nün direktif ve emri ile hareket ettikleri iddiasının isnat olunduğu ve müşteki milletvekillerinin terör örgütünün emir ve direktifleriyle hareket eden kişiler olarak nitelendirildikleri anlaşılmaktadır"