26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Halk TV'de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah'ta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anlattı.
"Mustafa Kemal Atatürk dediğiniz zaman o bir asker, komutan kimliği gelecek o kaçınılmaz. Öyle bir komutan ki kazandığı askeri zaferlerle ismini altın harflerle yazdıran eşsiz bir komutan. İkinci kimlik ise Mustafa Kemal Atatürk bir mucizeyi gerçekleştirmiştir. Bu mucizenin ismi Türk Devrimidir. Onu eşsiz, emsalsiz bir devlet adamı olarak karşımıza çıkartıyor. Üçüncü bir kimlik ise, Atatürk'ün kendi ifadesiyle et ve kemikten oluşan fani Mustafa Kemal yani insan. Ben özellikle son dönemlerde Mustafa Kemal'in hümanist dünya görüşüne her şeyden evvel Mustafa Kemal senin benim gibi insan. Duyguları, düşünceleri var. Zor geçen bir hayat. Dolayısıyla aslında bugün için Mustafa Kemal Atatürk'ten dersler çıkarmak istiyorsak onun devlet adamlığına odaklanmamız lazım. Onun bir insan olduğu, hümanist olduğuna odaklanmak bence çok önemli" diyen Başbuğ, Atatürk'ün notlarından anekdotlar paylaştı.
Başbuğ'un satırbaşları şöyle:
Çanakkale'de 19. Tümen Komutanı olarak göreve başlıyor. En son Anafartalar Grup Komutanlığı'na gidecek. Çanakkale Mustafa Kemal Atatürk için çok önemli. Askeri boyutu uluslararası boyuta çıkması Çanakkale'de. Çanakkale'de görev alıp aslında dünya tarihini değiştirmesi. Mustafa Kemal, Çanakkale'de zor, sıkıntılı günler geçirmiştir. Anafartalar Grup Komutanı olarak taarruz yapacak 9 Ağustos'ta. 6 Ağustos'ta muhaberelerin içinde. Çanakkale'de nefes aldığı anlardan biri Madam Corinne ile mektuplaşma, ikincisi ise kitap okuma. Madam Corinne'e yazdığı mektupta, 'Dünya insanlar için bir intiham yeridir' demiş. Savaşın son günlerine geldiğimiz zaman Mustafa Kemal biraz üzüntülü, sıkıntılıdır aslında. Çanakkale Zaferi'nden sonra bir terfi bekliyor. Fakat bu olmuyor. Bunun üzerine Salih Bozok'a mektup yazıyor. O mektupta onun aslında nasıl düşünceler içinde olduğunu çok güzel anlatıyor bize. 'Arkadaşlarım size söyledikleri terfiimin henüz gerçekleşmemiş olması hayret vericidir. Elbette hak kazanılmıştır ama kimse amacına zorla ulaşamaz. Kaderin hükmü neyse o olur. Bizim maksadımız vatana hizmet etmektir' diyor mektupta. Çanakkale Savaşı'nın son günlerinde kendini kadere bıraktığını görürsünüz çünkü terfi bir türlü gelmiyor.
İstanbul'da Çanakkale Zaferi için bir tören yapılıyor. Mustafa Kemal o törende yok. Mustafa Kemal tarihi sahneye çıktığı bir savaşta özellikle devlet büyüklerinden arzu ettiği veya beklediği ilgiyi göremiyor. Aslında Bulgaristan'a gönderilecek bir ordunun başına komutan olmayı bekliyor ama olmuyor.
Edirne'den geldi Ocak ayında. Terfisi Edirne'de gerçekleşiyor. Yorgun da aslında Çanakkale'den sonra. Mustafa Kemal insancıl. Bir insanın insancıllığını en güzel ölçen kriterlerden birisi ne olabilir? Hayvan sevgisi. Alp var yanında köpeği.
İsmet İnönü ikinci ordunun kurmay başkanı. Mustafa Kemal ordu komutanı olduktan sonra İsmet bey kolordu komutanı. Birbirlerini en yakın tanıdıkları yerler burası. Bu iki isim ruhsal olarak Mustafa Kemal'e rahatlık sağlıyor. Buradaki görevinden çok mutlu. 'Askerlik hayatımda en çok zevk aldığım Muş cephesinde 8. tümeninde geri çekilme manevrasındaki başarı olmuştur' diyor. Bunu unutamıyor.
Not defterinin 12 Kasım 1916 tarihli bölümünde bir alay karargahına gitmiş. Hatıratında, 'Akşam rakı büfesi hazırlamışlar. Askere bu kadar yakın bulunan subaylar için bu durumu uygun görmüyorum' diyor. Askerlerle ilgili söylediği çok güzel bir şey var. 21 Kasım'da 'Komutanlar birliklerin iç ve ruhi durumları ile bizzat ve içlerine girmek suretiyle ilgilenmeli, bilgi sahibi olmalı. Üstler, astları ile sohbet etmeli. Onları serbest söz söylemeye alıştırmamalı' diyor. Mustafa Kemal'in askerlik anlayışı bu.
Bitlis'e dönerken 4-5 yaşında bir çocuğu ailesi terk etmiş. Bu da bir karı kocanın peşine takılmış. Ağlayarak takip ediyor. Mustafa Kemal görmüş bu durumu. Çocuğu neden almadıklarını sormuş. 'Çocuğu neden almıyorsunuz' diye azarladım onları diyor.
'Yolda 12 yaşında Ömer adında öksüz bir çocuk gördüm yanıma aldım. Üç tane daha anası babası ölmüş yetim getirdiler. Onları alamadım, onlara da para vermekle yetindim' diyor.
Bir tek kitap okumadığı bir dönem var. Ben tespit ettim eğer yanılmıyorsam Sakarya Meydan Muhaberesi döneminde okuyamıyor.
Ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk aramızdan tam 84 yıl evvel ayrıldı. Son gününe gidelim. 8 Kasım'dır. 8 Kasım 18.35. Hasan Rıza Soyak'tan o anı okuyalım:
'Telaşla özel daireye koştum. 8 Kasım saat 18.31. Atatürk'ü şu vaziyette gördüm. Yatağın ortasında iki elini yanlara dayamış oturuyor. Bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı. Herhalde iyi görmüyordu ki bana sordu. Cevap verdim '7 efendim' aynı soruyu bir iki defa tekrar etti aynı cevabı verdim. Biraz sonra yatağa yatırdık. Biraz rahat ettiniz değil mi efendim diye sordum. Evet dedi. Doktor rica etti. Dilinizi çıkarabilir misiniz efendim. Ancak yarısına kadar çıkardı. Lütfen biraz daha uzatınız, nafile artık söyleneni anlamıyordu. Dilini çekti, başını biraz çevirerek ve 'Aleyküm esselam' dedi. Son sözü bu oldu, komaya girdi'