İletişim Başkanı Fahrettin Altun, mikro blog platformu Medium hesabından yazı kaleme aldı. Altun, Türkiye, Libya'nın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru yönetimi olan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı anlaşmayla Doğu Akdeniz'de bir oldu-bittiye müsaade etmeyeceğini gösterdiğini dile getirdi. Altun, "Anlaşma ile ülkemiz Doğu Akdeniz'deki gücünü pekiştirirken, bölgede yadsınamayacak bir aktör olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Üstelik bunu uluslararası hukukun sınırları içinde yaptı" dedi.
Altun, 4 partinin vekillerinin desteğiyle TBMM’den geçen mutabakat metninin BM'ye bildirildiğini vurgulayarak, "Türkiye uzun yıllar boyunca sadece iç sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalmış, bölgesinde gelişen siyasi olaylarla ilgili herhangi bir politika üretmemiştir ya da üretememiştir. Ancak bugünün Türkiye'si içine kapanamaz, bölgesindeki gelişmeleri olduğu gibi izleyemez. Bu sadece tarihsel bir sorumluluk değil aynı zamanda büyük bir devlet olmanın getirdiği bir zarurettir" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunu kaydeden Altun, şöyle devam etti:
"Bu yüzden güneydeki terör devletini bitirmek için operasyonlar düzenlediği gibi Doğu Akdeniz’de de egemenlik haklarının ihlaline izin vermeyecektir. Bu durumun bazı ülkeleri rahatsız edeceğini tahmin etmek zor değil. Güney Kıbrıs, Mısır, Yunanistan ve İsrail’in öteden beri Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasından rahatsız olduğu biliniyor. Anlaşmadan sonra küstahça açıklamalar yapan Güney Kıbrıs bir yana AB, ABD’de ve Rusya’dan gelen tepkiler Türkiye’nin kendi Doğu Akdeniz politikasını yürütmesini engellemeyecektir.
Unutmamak gerekir ki Mısır, Rusya ve BAE, Hafter’e destek verip BM kararlarını hiçe sayıyor. Tüm bunlara rağmen Türkiye bölgesel barışın savunuculuğunu yapmaktan da vazgeçmeyecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, NATO Liderler Zirvesi’nde Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’i kabul etmesi bu açıdan çok kıymetlidir.
İmzalanan mutabakatı sondaj ve sismik araştırma gemilerimizle Doğu Akdeniz’de yaptığımız çalışmaların bir devamı olarak görmek lazım. Türkiye’nin Antalya körfezine hapsedilmesi kabul edilemez. Artık egemenlik hakları için mücadele eden, daha aktif dış politikalarla artık sahada olan bir Türkiye var. Bunu hukukun sınırları içinde, kimi ülkelerin yaptığı gibi saldırgan bir siyasetle değil bölgesel barışa katkı sunarak yapmak isteyen bir Türkiye."