CHP İstanbul öncülüğünde Ali İsmail Korkmaz Çalışma Grubu, Ankara'daki hain saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla buluştu.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın barış ve demokrasi talebiyle bir araya gelen İstanbullularla dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edebilmek amacıyla kurduğu ve aralarında gazeteci, işçi, sendikacı, sanatçı, akademisyen, öğrenci ve memur gibi farklı meslek gruplarından isimlerin yer aldığı, ‘Ali İsmail Korkmaz Çalışma Grubu’ adlı platform, Ankara Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla hukuki sürecin değerlendirilmesine ilişkin toplantı yaptı.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın barış ve demokrasi talebiyle bir araya gelen İstanbullularla dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edebilmek amacıyla kurduğu ve aralarında gazeteci, işçi, sendikacı, sanatçı, akademisyen, öğrenci ve memur gibi farklı meslek gruplarından isimlerin yer aldığı, ‘Ali İsmail Korkmaz Çalışma Grubu’ adlı platform, Ankara Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla hukuki sürecin değerlendirilmesine ilişkin toplantı yaptı.
Kadıköy Fenerbahçe’deki Khalkedon’da yapılan toplantıya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, hukukçular; CHP İstanbul Milletvekili Adayı Efkan Bolaç, Eşber Yağmurdereli, Üzüm Ateş, Mehmet Durakoğlu, CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyeleri Cemal Coşkun, Ferhat Epözdemir, Dr. Elif Uluğ, Zeynep Gönenç Parmaksızoğlu, Ergün Egin ve mağdur aileleri temsilen Güney Doğan, Mehmet Esen, Yusuf Esen, Nebahat Arslan, Halime Atabay, Eylem Esen, Faik Deli, Savaş Acun, Özgür Atabay Acun, Gülseren Poyraz, Nebahat Arslan, Münevver Berk, Ercan Ekici ve Mustafa Aydın katıldı.
“3-4 BİN TC VATANDAŞI IŞİD’Cİ VAR”
Toplantı öncesi konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Türkiye 10 Ekim’de tarihin en büyük katliamlarından bir tanesini yaşadı. Ankara’nın orta yerinde Bu acı sadece ailelerimizin değil, bütün Türkiye’nin, bütün yurttaşlarımızın ortak acısı. Tabi ki bu acıyı sizler daha derinden yaşıyorsunuz. Bugün burada İstanbul’dan Ankara’ya giden ve yaşamını yitiren ailelerle bir aradayız. Amacımız bir dayanışmayı başlatmak. Bu dayanışmanın 2 ayağı olacak. Birincisi avukat ve aktivist dostlarımızla nasıl dayanışma göstereceğimiz. Bu olay karşısında parti olarak, parti üyeleri olarak. İkincisi de parti olarak parti üyeleri olarak nasıl bir insani dayanışma göstereceğiz. Bunu konuşacağız burada. Yargı alanında neler yapabileceğimizi konuşacağız. Bu katliam çok planlanarak gerçekleşen bir katliam. Ve göz göre göre geldi. Hükümet buna engel olmadı, engel olmak istemedi. Ve Ankara’nın orta yerinde bu katliam gerçekleşti. Bunun tabi arka planı da var. Ben sık sık anlatmaya çalışıyorum. Öncelikle 2012’den itibaren hükümet Suriye’deki iç savaş nedeniyle Esat Rejimi ile birlikte küresel bir vahşet örgütü olarak İŞID’e sessiz kaldı, görmezden geldi. Lojistik destek sağladı. Ve cihatçı adıyla 80 ülkeden gelen insanlar Türkiye’yi yol olarak lojistik üs olarak kullandılar. Ve bu arada Türkiye’de de örgütlendiler. Eldeki verilere göre Irak ve Suriye’de savaşan, cihat eden, terör faaliyeti yapan, insana karşı suç işleyen IŞİD mensuplarının yaklaşık 3-4 bini Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşı. 70 ilden IŞİD’e katılımlar olduğu ifade ediliyor. 3 yıl boyunca da hükümet bu örgütün Türkiye’deki faaliyetlerine engel olmadı, engel olmak istemedi” dedi.
“HÜKÜMET VAHŞETİ GÖRMEZDEN GELDİ”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ankara saldırısıyla ilgili olarak IŞİD mensupları için, “Biz eylem yapmadan yakalayamıyoruz” sözlerine açıklık getiren CHP Genel Başkan Yardımcı Sezgin Tanrıkulu “Eğer IŞİD terör örgütleri listesine alınmış olsaydı. Davutoğlu bu cümleyi kullanmazdı. Çünkü hukukçu olarak biz biliyoruz ki, herhangi bir örgüt üyesinin yasadışı faaliyetler bakımından eylem yapmadan da yakalanması, izlenmesi, makul şüphe varsa tutuklanması, soruşturulması mümkündür. Ancak bu örgüt bakımından bunların hiçbir tanesi yapılmamış, izlenmemiştir. Bütün bunlardan çıkardığımız sonuç şudur, bu hükümetin izin vermesiyle görmezden gelmesiyse ve destek olmasıyla Türkiye bu vahşetle karşı karşıya kalmıştır. Durum bu kadar açık ve nettir. Şimdi bizlere düşen sorumluluk bu vahşetin acılarını bir vesile ile sarmaktır. İkinci olarak da yeni vahşetlerin ve ölümlerin olmaması için bir siyasi ve sosyolojik ortam yaratmaktır” diye konuştu.
Katliamda yaşamını yitiren Fatma Esen’in kızı Eylem Esen ise “Oraya benim annem de barış için gitti. Hepimiz çok üzgünüz tabi ki. Ama bunu yapanlar hesap verecektir. Eğer vermezse zaten öbür dünyada hesaplarını verecektir. Oradaki insanların kanları yerde kalmayacaktır. Hepimiz barış istiyoruz. Evet biz Kürtüz bunu ne onlar, ne de biz belirledik. Bunu Rabbimiz belirledi. Suruç, Diyarbakır, Ankara Katliamları bu kadar insan öldürüldü, görmüyorlar mı gerçekten artık yeter” dedi.
“YARALILARIN ÇOĞUNU GAZDAN ÖLDÜRDÜ”
Ankara’daki eyleme kızıyla birlikte giden ve kızı Dicle Deli’nin ölümüne tanıklık eden baba Faik Deli ise “Ankara’ya kızımla beraber gittim ama ne yazık ki yalnız döndüm. Orda bir vahşet yaşandı. Yani çok şey söylenebilir. Patlama olduktan sonra güvenlik güçlerinin oradaki yaralılara, şehitlere ilişkin patlamadan sonraki tutumları zaten vahşetin ne kadar büyük boyutlu olduğunu gözler önüne serdi. İnsanlarımız orada yaralılarına sahip çıkamadı. Yaklaşık 40 dakika sonra ambülansların gelmesi burada devletin ciddi bir ihmalinin olduğu yönündeki göstergelerden bir tanesidir. Polisin gazla, copla saldırması ben öyle inanıyorum ki, o yaralanan insanların bir çoğu da nefes alamadığı için hayatlarını kaybetti. Yani neresinden tutarsanız tutun, devlet veya bugünkü siyasi erk, siyasi güç, her taraftan döküldü. Bu davayı yine kapatmak isteyeceklerdir. Diyarbakır’ı, Suruç’u, Maraş’ı, Sivas’ı kapattıkları gibi. Tarihimiz ne yazık ki böyle kanlı olaylarla dolu doludur. Onlar kapatmak istedikçe Türkiye’deki demokrasi güçlerinin bir adım daha birilerine yaklaşması gerekir. Mücadeleyi ortaklaştırması gerekir. Tarihsel bir görev olarak bu bizim önümüzde duruyor. Ben sadece Dicle’mi orada kaybettiğim için bunları söylemiyorum. Kaybettiğimiz 102 canın her birinin acısı benim Diclem’in acısıyla aynıdır. Bu katliamların önüne geçmenin tek yolu vardır, o da mücadeleyi büyütmek ve ortaklaştırmaktır. Acımız ve öfkemiz çok büyük. Her birimiz onurlu bir yaşam için ordaydık” dedi.
Toplantıda mağdur ailelerle CHPli hukukçular bundan sonraki süreçte izlenecek yol haritası hakkında görüş alışverişinde bulundu. Toplantının ardından yapılan açıklamaya göre alınan kararlar şöyle;
-Bu dava bir siyasi anlayışın dışavurumudur, bu siyasi anlayışa karşı örgütlü toplum oluşturma sürecinin takipçisi olunacaktır.
-Bu katliamın bir insanlık suçu olması sebebiyle siyasetin dışında değerlendirmeye alınması hususunda çaba göstermek, süreci takip etmek.
-İddianamenin düzenlenme sürecini takip etmek.
-Parlementoyu mağdurlar lehinde taraf olmaya zorlamak.
-Sivil toplum örgütlerinin ve baroların birbirleriyle entegre çalışarak davaya sahip çıkmaları için çaba göstermek.
-Uluslararası bağımsız kuruluşlardan oluşan bir komisyon/gözlemci talebinde bulunmak. Sürecin kayıt altına alınarak arşivlenmesi hususunda çaba göstermek.
-İl Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Elif Uluğ koordinatörlüğünde Doktor İlker Küçükparlak kontrolünde Psikolojik Danışma Merkezi oluşturmak
-İl Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Zeynep Gönenç Parmaksızoğlu koordinatörlüğünde bir avukat grubuyla soruşturma ve dava sürecinin izlenmesini sağlamak.
-Bu platformun ileri aşamada insan hakları koordinasyon kuruluna dönüştürülmesi sürecini takip etmek.
-Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal olarak ve kadrolarıyla davanın takipçisi olmaya devam edecektir.