İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davayla ilgili gerekçeli kararını açıkladı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davanın gerekçeli kararında, olayda kullanılan silahın ne şekilde temin edildiğiyle ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı belirtildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan 4 bin 448 sayfalık gerekçeli kararda, cinayette kullanılan silahla ilgili inceleme bölümü yer aldı.
Ogün Samast'ın Samsun'da verdiği ifadesinde silahı vefat eden bir arkadaşından aldığını ve eylemi tek başına planlayarak hareket ettiğini söylediği belirtilen kararda, daha sonra İstanbul'da alınan ifadesinde ise silahı Yasin Hayal'in kendisine verdiğini, eylemin planlayıcısının Hayal olduğunu belirttiği aktarıldı.
Gerekçeli kararda, Samast ve Hayal'in silahın nasıl temin edildiği ile ilgili olarak benzer ifadelerde bulunmalarının dikkat çekici olduğu, bu şekilde ifade verilmesinin önceden kararlaştırılmış olduğunun göstergesi olduğuna yer verildi.
'Silahın nerede, ne şekilde imal edildiği bilgisine ulaşılamadı'
Sanık Ogün Samast tarafından kullanılan cinayet silahının ne şekilde temin edildiğiyle ilgili özellikle Karadeniz, Trabzon bölgesindeki yasa dışı silah üretimi ve kaçakçılığı konusu, olaylarda kullanılan ya da yakalamalarda ele geçirilen silahlar ile bu silahların olay ve kişi bağlantıları üzerinde detaylı araştırmanın yapıldığı kaydedildi.
Kararda, yapılan araştırmalarda el yapımı silahlarda bire bir benzerlik bulmanın mümkün olmadığına yer verilen raporda, "Silahların tüm parçalarının ayrı ustalar tarafından imal edildiği ve sonradan yine bir başka usta tarafından birleştirildiği, böylelikle silahın kaynağına ulaşmanın oldukça güç olduğu anlaşılmış ve böylece müfettişliğimizce silahın, nerede ne şekilde imal edildiği bilgisine ulaşılamamıştır" denildi.
Hrant Dink'e yönelik koruma önlemlerinin alınması konusunda ellerinde yeterli bilgi mevcut olmasına rağmen, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığınca "Hedef Şahıslar Programı" ile ilgili gerekli değerlendirmelerin yapılmadığı ve Dink'in bu programa kaydının yapılmadığı ve buna bağlı olarak da koruma tedbirlerinin alınmadığı ifade edilen raporda, suçun önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulmadığı vurgulandı.
Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in 9 Mayıs 2006 ile 16 Ekim 2009 tarihleri arasında İstihbarat Dairesi Başkanı olarak görev yaptığı, Eski C (Aşırı sağ ve dini istismar faaliyetleri) Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in 21 Temmuz 2005 ile 26 Mart 2007 tarihleri arasında İDB-C Şube Müdürü olarak görev yaptığı, eski C Şube Müdür Yardımcısı (C Şube Müdür Vekili) Tamer Bülent Demirel'in 29 Temmuz 1999 ile 31 Temmuz 2006 arasında C Şube Müdürlüğünde farklı unvan ve rütbelerle görev yaptığı kararda bildirildi.
Akyürek, Yılmazer ve Demirel'in sorumlulukları
Gerekçeli kararda, eski İstihbarat Dairesi Başkanı Akyürek'in 17 Şubat 2006 tarihli (Hrant Dink'in öldürülebileceği ile ilgili) yazıyı dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü olarak imzaladığı belirtilerek, Akyürek'in İstihbarat Dairesi Başkanı olarak göreve başladıktan sonra zamanında kendisinin yazdığı yazıdan da hareketle tehdidin önem ve boyutunu değerlendirip gerekli işlemleri yapması gerektiği, İstanbul’daki emniyet görevlilerinin sorumlulukları olup olmadığı hususunun kendi görev ve sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, bu sebeple adı geçenin sorumluluğunun mevcut olduğu kanaatine varıldığı anlatıldı.
Eski C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in de aynı tarihli yazının gereğinin yapması gereken birimin müdürü olduğu kaydedilen gerekçeli kararda, müdür olarak her türlü evrakı inceleyip gerekirse talimatlarını vermesi gerektiği aktarıldı.
İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünde 2007 yılı mart ayında toplam 586 personelin görev yaptığı, bu sayının 2013 yılı mart ayında 706 personele çıktığı anlatılarak, personelin büyük bölümünün 15 Temmuz 2016'dan sonra çıkan KHK'lar ile görevlerinden ihraç edildikleri kaydedildi.
Kararda, şu ifadelere yer verildi:
“Söz konusu personel sayısında yapılan artış ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat/iltisaklı olup KHK ile ihraç edilen çok sayıda personelin bu şubede göreve alındıklarının anlaşıldığı, akabinde bu şube tarafından yürütülen kumpas soruşturmalarıyla devletin bekasını tehdit eden pek çok haksız iş ve işlemin gerçekleştirilerek tüm bunların merkezinde iş bu şubenin görev aldığının anlaşıldığı, buna göre yanlı teftiş raporlarıyla yönlendirilen atamalar sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde en başından itibaren örgüt tarafından bu şubenin ele geçirilmesinin amaçlandığı görülmüştür.”