Mahkemelerde, yargıç kürsüsünün arkasında “Adalet Mülkün Temelidir” yazar.
Mülk, devlet anlamındadır.
Devletin temeli adalettir.
Adalet yoksa çağdaş bir devletten söz edilemez.
Türkiye’de maalesef başta yargı olmak üzere birçok kurumda çürüme yaşanıyor.
Başsavcılar rüşvet aldıkları iddiasıyla meslektaşlarını Hakimler Savcılar Kurulu’na dilekçe yazarak ihbar ediyorlar.
Yargıda rüşvet ağı olduğu ve bu ağ devreye girdiğinde tutukluların, hükümlülerin serbest bırakıldığı iddiaları her yerde.
Bu iddialar nedeniyle görevden alınan, hakkında soruşturma açılan yargı mensupları var.
“FETÖ borsası” zaten ayyuka çıkmış durumda.
Türkiye güçlü olanın şiddet kullandığı ve ceza almadığı bir ülkeye dönüştü.
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, arabasıyla çarptığı motokurye Yunus Emre Göçer’in ölümüne neden oldu. Göçer’in hastanede yoğun bakıma alınıp entübe edildiği bilindiği halde Muhammed Hasan Şeyh Mahmud gözaltında tutulmadı, tutuklanmadı.
Serbest bırakıldı.
Göçer hayatını kaybetti.
Muhammed Hasan Şeyh Mahmud hakkında olayın yaşanmasından 7 gün sonra yakalama kararı çıkarıldı.
Tabii bu süre içinde elini kolunu sallayarak yurtdışına çıktı.
Göçer’in eşi, kendisine eşinin intihar ettiğinin söylendiğini açıkladı.
Olay yerinde tutanak tutan polislerin gerçeğe aykırı tespitler yaptıkları ortaya çıktı.
Polisler, “Göçer’in motosikletiyle önce kaldırıma çarptığını sonra Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un arabasının önüne düştüğünü” tutanağa geçirirken, MOBESE kayıtları ortaya çıktı ve olayın böyle gelişmediği görüldü.
Görüntülerde Mahmud’un Göçer’in motosikletine çarptığı gözlendi.
Söz konusu polisler hakkında soruşturma başlatıldı.
Ancak bu iki polisin gerçeğe aykırı tutanak düzenlemeleri için kimin talimat verdiği ortaya çıkmadı.
Savcıya doğru bilgi verilip verilmediği de anlaşılmadı.
Yakalama kararının neden olaydan 7gün sonra alındığının gerekçesi anlaşılamadı.
Böyle adalet olur mu?
Bu çürüme değil de nedir?
Gelelim futboldaki çürümeye…
Savcılar, yargıçlar gibi futbolda da son dönemde ciddi iddialar konuşuluyor.
Hakemlerle ilgili iddiaların Merkez Hakem Kurulu’na iletildiği biliniyor.
Ancak bunlardan bir sonuç çıkmadı.
Sahalardaki, tribünlerdeki şiddet yeni değil. Kulüp yöneticilerinin, rakip taraftarların tekme tokat dövüldüğü vakalar hafızalarda.
Bu kez, Ankara’da yapılan Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında, Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca sahaya inerek hakem Halil Umut Meler’i yumrukladı. Meler yere düşünce Koca’nın yanındakiler de tekmelediler. Meler hastaneye kaldırıldı. Gözü şişti ve morardı, yüz kemiklerinde çatlak oluştu. Tedavi altına alındı.
Koca ve beraberindeki iki kişi tutuklandı.
İfadesinde yumruk atmadığını, sözle müdahale etmek için indiğini ancak sahaya girince tokat attığını söyledi.
Sanki yumruk suç tokat atmak değilmiş gibi “suçlamayı kabul etkiyorum” diyebildi.
Oysa ev sahibi takımın kulüp başkanı olarak hakemlerin, konuk takımın, konuk izleyicilerin en iyi koşullarda ağırlanmasından, güvenliklerinin sağlanmasından, taşkınlıkların önlenmesinden sorumluluk duyması gerekir.
Bunları sağlamak yerine hakem yumruklamak da futboldaki çürümenin ne boyutlara geldiğini gösteriyor.
100 yaşını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’ne bu çürüme yakışmıyor.