“Hayvan” sözcüğü Arapça olup, anlamı “Canlı varlık” demektir.
Yani hayvan, hayvan iken, biz insanlar ayrı varlıklar değiliz, onlarla yaşamı paylaşan ve değeri en fazla onlar kadar olabilen canlılarız.
Ayrıca tüm düşünce ve felsefe gruplarında insan “hayvan” olarak verilmektedir.
Gün geçmiyor ki, eskilerin “Dilsiz ve mazlum mahlukat” diye tanımladığı bir hayvana canavar ruhlu kişilerce eziyet, işkence ve katliam haberi almayalım!
Yakın geçmişte patileri kesilen zavallı bir köpeği anımsamayanınız pek yoktur. Patileri, yani insani nitelemeyle, “Ayacıkları” kesilen o köpeğin ya da köpekçiklerin onarılmaz ıstırabına ortak olmayanınız da yoktur, eminim. Vahşet uygulanan köpeğin ölümüne kahrolduğunuzu elbette hissediyorum.
Tıpkı Konya’da kürekle başına vurula vurula katledilen köpeğin, hatta köpeklerin, psikolojimizin derinliklerine sirayet eden ıstırabı halen “Nasıl ama? Bu kadar da olamaz!” hicranlarıyla hissettiğinizi ve kahrolduğunuzu bildiğim gibi.
Ben, hunharca katliamlara imza atan vicdansızlığın ardındaki ruh halini uzun uzadıya analiz etmeye girişmeyeceğim, ancak, “Klasik gericilerin zihnindeki köpek algısına” dair birkaç kaydı, sizlerle paylaşacak ve sizlere “Köpeklerin aslında ne derece makbul ve mübarek bir hayvan” olabileceğini kanıtlayacağım.
İtiraf edilmesi gereken en önemli nokta, köpek adlı canlının bazı kaynaklarda adeta lanetli bir varlık olarak verilmesidir. Böylesi yanlış ve iğreti kabuller nedeniyle, kimi kaynaklarda varlıklara seslenen radikal ayrımcı ve itici dilin artık değişmesi gerekmektedir. Daha doğru ifadeyle, insanların diliyle konuşan Allah’ın, aynı zamanda diğer tüm varlıkların diliyle de konuşabildiğini göstermek, onları insanlardan ayrı tutmadığını haykırmak gerekiyor.
Geleneksel gericilerin köpek algısını besleyen hadisler
Geleneksel ve hayvanlara tahammülsüz gerici kabullerde, gerçekleri araştırmayıp kulaktan dolmalarla köpek, lanetli ve asla yakınımıza sokulmaması gereken bir canlıdır.
Bu konuda kötü örnekler oldukça çoktur.
1. örnek: “Köpeğin bulunduğu yere melekler girmez” mealindeki –güya- Peygamber sözü, gericilerin köpek düşmanlığında manifestosu özelliğindedir.
2. örnek: “Beş tane hayvan fasıktır (günahkâr, kötü) ki, Mekke’nin harem denilen bölgesinde öldürülebilirler. Fasık diye nitelenen hayvanlar; fare, akrep, karga, çaylak ve yırtıcı köpektir.” Bir başka kayıtta, umre veya hacda da bunlar öldürülebilir.
(Buhârî, Bedu’l-halk, 16; Müslim, Hac, 9: 66-72).
Masum bir hayvana günah atfeden anlayışı sizlere bırakıyorum.
Harem bölgesinde eziyet ve öldürmek yasak
Kaldı ki, Mekke’nin Harem denilen bölgesi her türlü eziyet ve öldürmenin yasaklandığı bir alandır.
3. örnek: “Hz. Muhammed, av veya koyun veya çoban köpeği hariç diğer bütün köpeklerin öldürülmesini emretti.” Bu sözü aktaran İbni Ömer’in söz konusu köpeklere “ekin köpeğini” de eklediği, üstelik “Biz Medine ve civarına gider, tek köpek bırakmaz, hepsini öldürürdük. Çölden gelmiş kadına refakat eden arkadaş köpeğini bile öldürürdük” dediği aktarılmaktadır.
4. örnek: “Kişi, önüne semer kaşı kadar bir şey bırakmadan namaz kılarsa; (önünden geçtiği takdirde) siyah köpek, kadın, eşek namazını bozar…” Ebu Zerr`e dendi ki: “Siyahın kırmızıdan, beyazdan farkı nedir?” Şu cevabı verdi: “Ey kardeşimin oğlu! Sen bana, benim Peygamber’e sorduğum şeyi sordun. Peygamber de bu konuda, 'Siyah köpek şeytandır' buyurmuştu.”
Dikkat edilirse burada kadın, köpek ve eşek ile eşdeğer tutularak aşağılanmaktadır.
5. örnek: “Sürü veya av veya ziraat köpeği dışında bir köpek besleyen kimsenin sevabı her gün eksilir.”
6. örnek: “Köpek besleyen ailelerin rızıkları günden güne eksilir.” Yani köpek beslemek bereketsizliğe sebep olur, denilmektedir.
Hadis kaynaklarındaki sahih (doğru) köpek tanıtımı
Hz. Muhammed’in köpeğe ilişkin söz ve davranışlarını doğru şekilde aktaran din kaynaklarına dikkat ettiğimizde, köpeğin hiç de lanetli ya da uzak durulması gereken bir canlı olmadığını görebiliriz.
1. örnek: “Kötü yolda olan bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkarıp onunla onu suladı. Bu yüzden bağışlandı.” (Müslim, Tevbe, 155) sözü köpeğe ne derece değer verilmesi gerektiğini anlatıyor.
2. örnek: “Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine, 'Bu köpek de benim gibi susamış' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti” hadisi, köpeklere karşı duyarlılığın insani yüce bir tavır olduğunu göstermektedir.
3. örnek: Mekke’nin fethinde doğum yapmış bir köpeğe ve yavrularına şefkat eden ve başlarına zarar gelmemesi için nöbetçi bırakan bir peygamberin canlılara vahşeti emretmesi mümkün müdür?
4. örnek: Bir savaştan dönerken yol üzerindeki köpek leşine acıyan ve “Ne de güzel gözleri varmış” diyen bir din tebliğcisinin “Köpeklerin öldürülmesine” önderlik etmesinin izahı var mı?
Kur’an’da köpeğe verilen yüce değer
Kur’an’da, Kehf Suresi’nde bir öykü anlatılır,.
Zalim, adaletsiz ve kötülüğü ideal olarak gösteren bir sisteme karşı isyan bayrağı açıp, mağaraya sığınan gençlerin serüvenini anlatan bu surede bir köpek örnek varlık olarak önümüze sürülmektedir.
Köpeğin adı “Kıtmîr”dir.
Mağara ehli olan o asil gençleri anlatan Allah, mağara girişinde sadakatle bekleyen köpeği, yani özel ismiyle Kıtmîr’i de anmaktan geri durmamıştır.
Allah, din kaynaklı yalan yanlış verilen köpek algısını aslında en yüce din kaynağı özelliğini taşıyan Kur’an’da yıkıp geçmiştir.
Allah, insanların yanında bir köpeğin asaletini vurgulama gereğini ihmal etmemiş, gericilerin kompleksini yüklenmemiştir.
Doğrusu, İslam uygarlığında Kıtmîr’in kıymetini takdir eden hassas ruhlu sanatçılar ve vefalı hayvan dostları da yok değildir.
Aşağıdaki minyatür ve hat sanatı örneklerinde Ashab-ı Kehf ile birlikte sadık dostları Kıtmîr resmedilmiş ve kayda geçirilmiştir.
Şayet Allah, yarattığı varlıklar arasından bir kısmını, mesela insanı kontrolsüz ve sınırsız bir konuma yerleştirip, diğer varlıkları anlamamış ve haksızlık yapmış olsaydı kendisine Tanrı denemeyeceğini muhakkak Allah da bilmektedir. Sözgelimi, bir köpeği hakir görüp, ona işkence edecek kadar sefil vaziyete düşen insan kılıklı varlıkların ne denli şeytani vasfa sahip olduklarını bir Tanrı mutlaka bilir.
Kur’an’daki Enam Suresinin 36. ayetinde, hayvanların insanlarla aynı statüde gösterildiğini bilen var mı?
Ama insan olmayı beceremeyenler, hayvana nasıl saygı ve merhamet duyabilir ki..!
Bir peygamber sözüyle konuyu bitireyim, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”