HDP Grup Toplantısında konuşan Ayhan Bilgen isim vermeden Barzani'yi eleştirdi. Bilgen, "100 yıl önce olduğu gibi sadece petrole güvenerek siyaset yapılamayacağını Kürt siyasetçiler de öğrenmiş olmaları gerekir. Ama Kürt siyasetçilerin yaptıkları yanlışların bedelini Kürt halkının, Türkmenlerin, Arapların sunni ya da şii bedelini ödemek zorunda kalması da asla kabul edilebilir bir durum değildir" dedi.
İşte Ayhan Bilgen'in açıklamaları:
Türkiye, cumhuriyetin kuruluşunun 94 yılını geride bıraktı. Biz şunu hep ifade ettik, bir kez daha ifade ediyoruz. Ortadoğu'da halkların sorunu cumhuriyetle değil, halkların sorunu cumhuriyeti ayrımcılığa, cumhuriyeti dışlamaya, cumhuriyeti çifte standarta çeviren yönetim anlayışıyladır. Ortadoğu'da bugün kan durdurulamıyorsa bunun en önemli sebebi etnik dışlamadır. En önemli sebebi mezhepsel, inançsal ayrımcılıktır. Dolaysıyla cumhuriyeti yeniden düşünmek yeniden konuşmak yeniden değerlendirmek ve samimi bir muhasebeyi yeniden yapma zorunluluğu var.
Eğer bugün Irak'ta, Suriye'de ve Ortadoğu'nun bşaka bölgelerinde Yemen'de Sudan'da kan akmaya devam ediyorsa toprak bütünlüğü sorunuyla yönetim biçimi sorununu birbirinden ayırt ederek tartışmayı becerememenin bunda ciddi bir payı vardır. Hani meşhur ifadeyle "kargadan başka kuş bilmeyenler" toprak bütünlüğünü de vatan birliğini de tek tipçi yönetimden ibaret sanıyorlar.
Yakın tarihte bir Yugoslavya örneği var. Sudan örneği var ve hemen yanıbaşımızda Irak ve Suriye örnekleri var. Bir ülkenin yönetimini tartışırken onu sorgulayacağımız çok net objektif kriterler vardır. Bunlardan biri dış politikadır, biri ekonomi politikasıdır, birisi iç barışı demokrasiyi ne kadar gerçekleştirip gerçekleştirmediği sorunudur. Türkiye bir süredir Irak merkezi yönetimiyle Kürdistan bölgesel yönetimi arasındaki gerilimin çok somut tarafı olarak hareket ediyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre çok uzun süre değil sadece 15 gün içerisinde yaklaşık 175 bin kişi yerinden edilmiş. Şimdi yanıbaşınızda 175 bin kişinin yerinden edilmiş olması karşısında sevinecek olursanız, burun sürtme yaklaşımıyla hamaset dolu mesajlar verirseniz, cumhuriyetin kuruluş iddiası olan bölgesel barışla ilgili dünyada barışla ilgili bir söyleyecek söz bulamazsınız. Eğer komşularınızla ilişkide halkların varlıklarını farklılıklarını tanıyan kabullenen bir barış projeniz yoksa barışa dair bir dış politika ortaya koyamıyorsanız içerde barışa dair söyleyeceğiniz hiçbir sözün inandırıcılığı gerçekçiliği olmayacaktır.
"100 yıl önce olduğu gibi sadece petrole güvenerek siyaset yapılamaz"
Elbette herkesin yaşadığımız süreçten çıkarması gereken dersler var. 100 yıl önce olduğu gibi sadece petrole güvenerek siyaset yapılamayacağını Kürt siyasetçiler de öğrenmiş olmaları gerekir. Ama Kürt siyasetçilerin yaptıkları yanlışların bedelini Kürt halkının, Türkmenlerin, Arapların sunni ya da şii bedelini ödemek zorunda kalması da asla kabul edilebilir bir durum değildir. Ortadoğu'da Kürtlerin 100 yıldır uğradıkları haksızlığın telafisi ile ilgili en büyük sorumluluğa sahip olan Türklerdir, Araplardır, Farslardır. Kürtlerin ne yaptıklarını ne istediklerini sorgulamadan önce kendilerinin üzerlerine düşeni ne kadar yapıp yapmadıklarını, Kürtlerin talepleriyle ilgili ne kadar dürüst davranıp davranmadıklarını sorgulamaları gerekiyor. Eğer Kıbrıs Türkleri için isteneni, Kırım Türkleri için isteneni Irak Kürtleri için isteyemiyorsanız Suriye'deki Kürtler için savunamıyorsanız, bu çifte standartçı yaklaşım ne cumhuriyete saygınlık bırakır ne bu ülkede yaşayanların düzgün demokratik bir rejimnde yaşamasına imkan tanır.