Türkiye’nin hem ‘su yoksunu’ ülkeler arasında yer aldığına hem de su tüketiminde dünya 7’incisi olduğuna vurgu yapan HDP Ekoloji Komisyonu, “Şebekelerden sağlıklı, güvenli ve içilebilir su temin etmek devletin görevidir. Su hakkının ihlali yaşam hakkının ihlalidir” ifadeleriyle devletin ve yerel yönetimlerin sorumluluklarına işaret etti.
HDP Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüleri Menekşe Kızıldere Naci Sönmez 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, BM’nin bu yıl Dünya Su Günü’nün temasını ‘suyun değeri’ olarak belirlediği hatırlatılarak, derinleşen su krizi ve su yoksunluğuna dikkat çekildi.
Su israfı ile mücadele için su politikalarının gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, “Şebekelerden sağlıklı, güvenli ve içilebilir su temin etmek devletin görevidir. Su hakkının ihlali yaşam hakkının ihlalidir. Yerel yönetimler vergi aldıkları yurttaşlarına içilebilir temiz su sağlamak durumundadır. Vatandaşın içme suyunu satın alması suyun ticarileştirilmesidir” denildi.
HDP Ekoloji Komisyonu’nun açıklaması şöyle:
Türkiye kişi başına 1519 metreküp ile su fakiri: Dünya’da her 10 kişiden 3’ünün evinde içme suyu kaynağı yoktur, 10 kişiden 6’sı su yokluğu sebebi ile sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Türkiye için de durum oldukça vahimdir. Türkiye’nin, kişi başına düşen yıllık su miktarı olan 1519 metreküp ile “su fakiri” bir ülke olması bu konuda acil politikalar geliştirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Şebekelerden içilebilir su temin etmek devletin görevidir: Şebekelerden verilen sular içilemediği ve güvenli olmadığı için yurttaşlar içme suyunu ayrıca temin etmektedir. Şebekelerden sağlıklı, güvenli ve içilebilir su temin etmek devletin görevidir ve halkın bu ihtiyacı karşılanmalıdır.
Su israfının en büyük nedeni kar amaçlı projeler: Türkiye, su yoksunu olmasına rağmen kişi başına su tüketiminde Dünya’da yedinci sırada yer almaktadır. Su israfını önleme sorumluluğu vatandaşa yüklenirken, maliyetini bile karşılamayan hidroelektrik santrallerinde (HES) heba edilen suyun hesabı bile yapılmamaktadır. Şirketlere peşkeş çekilen su varlıklarının israfı da aynı şekilde gözlerden kaçırılmaktadır. En büyük su israfının nedeni kar amaçlı geliştirilen projelerdir. Bu projelerin çoğu akar suları ve gölleri kurutmaktadır.
Yok edilen su varlıklarının hesabı verilmeli: Tarımda başka çözümler üretilmediği için bilinçsizce kullanılan sular bir başka büyük israf kaynağıdır. İmara açılan alanlar ile kirletilen ve yok edilen su varlıklarının hesabını devlet yurttaşlara vermek zorundadır. İklim krizi ile yok olan su varlıkları için alınmayan önlemlerin hesabını yurttaş devlete sorabilmelidir. Dikkatleri bireysel su israfı üzerine çekmek, devletin kötü su politikalarının üzerini örtmek için kullanmamalıdır.
Su hakkının ihlali yaşam hakkının ihlalidir: Su bir insan hakkıdır, su hakkının ihlali yaşam hakkının ihlalidir. Yerel yönetimler vergi aldıkları yurttaşlarına içilebilir temiz su sağlamak durumundadır. Vatandaşın içme suyunu satın alması suyun ticarileştirilmesidir.
Pandemi su varlıklarının kıymetini gösterdi: Pandemi süreci bizlere sağlıklı bir yaşamın devamı ve ekosistemlerin varlığını sağlıklı şekilde devam etmesi için su varlıklarının ne kadar kıymetli oluğunu bir kez daha göstermiştir. Salgın hastalıkların sürekliliği dikkate alınarak doğru bir su politikasının izlenmesi aynı zamanda sağlık hakkının korunmasıdır.
İktidar su politikalarını gözden geçirmeli: İklim krizi ve pandemi ile birlikte su krizi büyük bir tehlike haline gelecektir. İktidar su politikalarını gözden geçirmeli, doğaya ve yurttaşın yaşam hakkına karşı işlenen suçlar durdurulmalıdır. Halkımızı da su israfını önlemenin yaşamı, doğayı savunmak anlamına geldiğinin bilinciyle hareket etmeye çağırıyoruz.
ANKA