2018 yılı bütçesini açıklayan Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın önümüzdeki tüm yıllar için yüzde 5,5 büyümeye kilitlenen, ama bu büyüme performansının nasıl gerçekleşeceğini açıklayamayan bir bütçe sunumu yaptığını belirten Temelli “Bir AKP klasiği olan savaş ve yoksulluk bütçelerine bir yenisi eklendi. Saray’ın ve savaşın finansmanı için hazırlanmış olan 2018 bütçesi, olası seçim yatırımlarının ötesinde ekonomide yapısal veya konjonktürel hiçbir soruna çözüm üretmiyor. ‘Orta Vadeli Program’da olduğu gibi hayali bir gelecek perspektifi sunuyor, göz boyamaya çalışıyor” dedi.
Temelli AKP hükümetinin 2018 Bütçesi ile ilgili eleştirilerini şöyle sıraladı:
“1. Süslü laflar bir kez daha bütçenin hedefleri arasında: ‘Kamuda kurumsal kalite artışı’, ‘Yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması’, ‘İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi’ hedefleri ortada bunca sorun varken yine bütçenin öncelikleri arasında. Olmayan ‘Yüksek katma değerli üretim’ nasıl yaygınlaşacak? Kamunun bu denli çürümüşlüğü ile ‘Kurumsal kalite’ nasıl artacak? Belli değil.
2. Bütçe Türkiye’nin biricik yapısal sorunu olan işsizliğe çözüm üretmekten yine uzak. Kamusal istihdam programı yerine taşeron zihniyetle emekçiye yaklaşan AKP, önceliği sorunun çözümüne değil, kendi çıkar hesapları çerçevesinde biçimlenen rant eksenli yatırımlara veriyor.
3. Yüksek cari açığa şimdi büyüyen bütçe açığı da ekleniyor. Önümüzdeki yıl son 10 yılın en yüksek bütçe açığı bekleniyor. Bu seçim hesabının en açık göstergesidir. Şimdiden 66 milyar lira açıkla yola çıkan bütçe, 2017’de olduğu gibi Hazine’nin yasadışı borçlanmasıyla daha yüksek açıklara ulaşacak.
4. Özel sektör eksenli borçlanma sürecine kamu borçlanması artışı da ekleniyor. İştahı bir türlü azalmayan Saray, ekonominin tüm kaynaklarına saldırmaya devam ediyor. Halklarımızın temel haklarından gelecek kuşakların haklarına kadar tüm kaynaklar tehdit altında.
5. Aşırı borçlanmayla yaratılan kaynaklar ne eğitime ve sağlığa ne de sosyal güvenliğe ayrılıyor. Eğitimin bütçede payı korunsa da, eğitim bütçesinin kompozisyonu eğitim emekçilerine ve çocuklarımıza yönelik değil, mezhepçi ve neo liberal eğitim anlayışını yeniden üretmeye yönelik. Sağlığın bütçeden aldığı pay ile sosyal güvenliğe ayrılan paylarda ise düşüş var. Sağlık yatırımlarını uzun süre sektörel bir anlayışla yapan, hiçbir kalıcı sağlık sorununa çözüm üretemeyen, kaynakları sağlık otelciliği ve özel sektör desteğine ayıran zihniyet, sağlıkta ve sosyal güvenlikte çöküşü hızlandırıyor.
6. Emekçiye, emekliye, halkımıza ayrılmayan kaynaklar bir kez daha savaşa ayrılıyor. Bakan bütçe sunumunda savunma ve güvenlik konularına değinmeyerek bu konuyu geçiştirmeye çalışsa da, bütçenin en önemli payı güvenlikçi politikalar nedeniyle savaşa ayrılıyor. Savaş ve şiddet bugünkü iktidarın sürdürülmesi için yegâne politik hat olarak kabul ediliyor ve bu alana yüksek kaynak ayrılıyor. Artık ülke dışına da savaş ihraç eden AKP, savaş politikalarını sürdürebilmek için kaynaklarını savunma sanayinin finansmanına cömertçe ayırıyor. Denetimden yoksun Savunma Sanayi Fonu’na da kaynak aktararak, savunma kredilerini yoğun kullanan ve devasa bir savaş sektörü oluşturan AKP, önümüzdeki yıllar için de aynı aklı muhafaza ediyor.
7. Bütçenin bir başka adaletsizliği de vergi gelirleridir. Dolaylı vergiler yoluyla uzun yıllardır vergi adaletsizliğini pekiştiren AKP, bu vergilerin emekçiler ve yoksul halklar üzerindeki tahribatı yetmezmiş gibi, yeni vergi artışlarıyla bu adaletsizliği derinleştiriyor. Yoksulluğun kalıcılaştığı, kamusal hizmetlerin niteliğini yitirdiği, kamusal yoksunluk ve yoksulluğun arttığı tüm verilerde ortaya çıkmasına karşılık, vergi yapısındaki çarpıklık devam ediyor. Vergide adalet olmadan bu kalıcı sorunların değişemeyeceği bir gerçeklik olmasına karşılık, vergiyi ranttan, sermayeden, kazanandan almak yerine halkın sırtına yükleyen zihniyet, siyasette olduğu gibi ekonomide de faşizmin kurumsallaşmasına hizmet ediyor.
Bu savaş ve yoksulluk bütçesini kabul etmiyoruz. Halklarımıza, komşu halklara daha fazla savaş ve yıkım getiren; emekçilerimizi, kadınlarımızı, toplumu daha fazla yoksullaştıran ve şiddete mahkûm eden; çocuklarımızın geleceğini gasp eden bu bütçeye ‘hayır’ diyoruz.
Parlamentoyu işlevsizleştirerek, milletvekillerimizi tutsak ederek Meclis’in en önemli görevi olan bütçe yapma hakkını gasp eden Saray Rejimi’ne karşı, bütçe hakkını yeniden kazanma mücadelesini tüm halklarımızla ve emekçilerle birlikte ve kararlılıkla sürdüreceğiz.”