T24’ten Gökçer Tahicioğlu Gazi Katliamı davasında yaşananları köşesine taşıdı.
12 Mart 1995 yılında Alevilerin yoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi’nde kahvehane taranmış ve Alevi dedesi katledilmişti. Bu olayları takibinde yaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Tarihe Gazi Katliamı olarak geçen yaşanan olaya ilişkin açılan dava 18 Aralık’ta kapatıldı.
Yazının bir kısmı şöyle:
İstanbul 12. Anadolu Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Aralık’ta, tam 29 yıllık bir dosyayı kapattı. Zamanaşımı süresinin dolmasına iki yıl bulunmasına, yeterli zaman olmasına rağmen kovuşturmayı da genişletmedi. 231 polisin beraati kararlaştırıldı.
Doğduklarından bu yana görmedikleri olay kalmayan ve belki de tanıklıktan daha bu yaşta bezen gençler bilmeyebilir.
1995’te, İstanbul’un orta yerinde otomatik silahlarla insanlar tarandı.
Cenaze sırasında üzerlerine yeniden kurşun yağdırıldı.
Kahvehaneler tarandı, taksici kendi aracında yakıldı.
Ölenlerin büyük bölümünün bedeninden polis kurşunu çıktı.
Ve bütün bunlara ilişkin 231 polisin yargılandığı dosya, tıpkı daha önce ana dava dosyasının kapatılması gibi sessiz sedasız beraat kararıyla kapatıldı.
* * *
Sırayla anlatalım…
12 Mart 1995 günü aksam saatlerinde, Alevi, Kürt ve sol düşünceye sahip insanların yoğun olarak yaşadığı İstanbul Gazi Mahallesi’nde, cemevinin de bulunduğu cadde üzerindeki dört kahvehane ve bir pastane otomatik silahlarla tarandı. Bir kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Olayda kullanılan taksi bir süre sonra terk edilmiş olarak bulundu. Şoförünün öldürülüp bagaja konulduğu anlaşıldı.
* * *
Aynı gün, Gazi Mahallesi’nde protestolar başladı. Gece geç saatlerde ortam sakinleştiğinde, kalabalığın büyük bölümü dağıldı. Bir grup insan da cemevinin önünde bekliyordu. Bir anda polis panzerinden ateş açıldı. Bir kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Sonraki günlerde protestolar yoğunlaştı. Yine bu olaylar sırasında polisin açtığı ateş sonucunda insanlar hayatını kaybetti. Olaylar yatıştığında bilanço ağırdı. 40’a yakın kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı. Ölenlerden 17’sinin bedeninden polise ait silahlardan ateşlenen kurşunlar çıktı.
20 polis hakkında dava açıldı. Ancak bu dava güvenlik gerekçesiyle Trabzon’a alındı. Trabzon’a giden, yakınlarını kaybeden insanlar ve avukatları her duruşma saldırıya uğradı. Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edildi. 18 polis beraat etti. Bu karar verildiğinde olayların üzerinden beş yıl geçmişti.
Ancak Yargıtay, iki polis hakkındaki kararı bozdu. Albayrak ve Gündoğan hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğan’a toplam dört yıl otuz iki ay hapis cezası verdi. Cezalar ertelendi.
* * *
Gazi Mahallesi’nde başlayan olaylar, Ümraniye ve Mustafa Kemal mahallelerine de sıçramış, burada da açılan ateş sonucu insanlar ölmüştü.
Gazi Mahallesi’nde ve bu mahallelerde ölenlerin cenaze töreninde, halkın önü barikatlarla kesildi. Ardından taş atıldığı gerekçesiyle kalabalığa ateş açıldı. İsmihan Yüksel, Hasan Puyan, Genco Demir, İsmail Baltacı ve Hakan Çabuk polis kurşunuyla öldü. 13 kişi de yine polis kurşunuyla yaralandı.
* * *
Olaydan sonra yapılan açıklamalarda, kalabalıktan polise ateş açıldığı iddia edildi. Ancak yapılan soruşturmalar, bunun doğru olmadığını ortaya koydu.
Cenazede kalabalığa ateş açılması ve beş kişinin yaşamını yitirmesi ile ilgili olarak ayrı bir soruşturma başlatıldı.
Ancak tek bir delil toplanmadı. Ne olay yeri raporu, ne balistik raporu bir sonuç vermiyordu. Zira olay aydınlatılmak istenmiyordu. Olay yerinde çok sayıda silah kullanılmasına rağmen dosyadaki belgelere ve emanet makbuzlarına göre dosya içerisinde işlem yapılan sadece 8 adet mermi çekirdeği vardı. Sonradan dosyaya eklenen bir mermi çekirdeği ile ilgili olarak tek bir işlem bile yapılmadı. Bu mermi çekirdekleri ölen ve yaralananların vücudundan çıkmıştı.
Açıkça anlaşılıyordu ki insanların öldüğü, yaralandığı olay yerinde mermi çekirdeği toplanmamıştı. Polisin çizdiği krokilerde mermi çekirdeklerinin yerlerde olduğu görülüyordu ancak bunlar dosyaya konulmamış, deliller karartılmıştı.
İstanbul Emniyeti, o gün görevli olan polislerin isim listesini uzun süre gizledi. Gönderdiği listede ise bazı isimler ve kullandıkları silahların seri numaraları hatalıydı. Gerçekte olay yerinde olan polislerin isimlerinin hiç gönderilmediği yıllar sonra anlaşıldı.