YRP Lideri Fatih Erbakan, NOW TV'ye gündeme dair açıklamalarda bulundu. 2023 Genel Seçimleri'nde Cumhur İttifakı'nda yer almalarıyla ilgili "14 Mayıs'taki süreçten dolayı pişman değiliz. Prensiplerimizi halen şu an iktidarda bulunan yapıya kabul ettirebilirsek, bir an evvel uygulanmasını sağlayabilirsek millete bir fayda sağlamış oluruz diye düşündük." açıklmasını yapan Erbakan, bir daha ittifak yapmayı düşünmediklerini belirtti.
"BİR KERE DENEDİK SAMİMİ BİR YAKLAŞIM OLMADI"
Erbakan, ittifaka yeniden katılmayacaklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"14 Mayıs'taki süreçten dolayı pişman değiliz. Prensiplerimizi halen şu an iktidarda bulunan yapıya kabul ettirebilirsek, bir an evvel uygulanmasını sağlayabilirsek millete bir fayda sağlamış oluruz diye düşündük. Milletin bunlara çok acil ihtiyacı var, hazır iktidarda olan bir yapı bunları uygulasın düşüncesindeydik. Bunu denemiş olduk. Denemeseydik aklımızda kalacaktı. Ancak maalesef samimi davranmadılar, bunu yerine getirmediler. Seçimin kazanılması için bir sıkışmışlık durumu içindeydiler.
Mutabakatı koyduk ve bu şartlarla destek oluyoruz dedik. Ama maalesef bunu yerine getirmediler. Şu anda da bu şartları yerine getirmedikleri için işçi, memur, emekli perişan halde.
Bundan sonra bizim iki tane net duruşumuz var. Bir tanesi, Cumhur İttifakı'yla artık bir arada olmayacağımıza ilişkin. Çünkü denenmiş bir kez daha denenmez. Bir kere denedik samimi bir yaklaşım olmadı. Aynı sonuçla karşılaşma ihtimali çok yüksek. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı adaylığımızın da net olduğunu ifade ediyoruz. Çünkü bir kere sayın Erdoğan lehinde adaylıktan çekildik ama bir kez daha böyle bir şey yapmayacağız.
Bu siyaseten de mantıken de doğru bir yaklaşım olmaz. Artık kendimiz partinin genel başkanı olarak, Türkiye’yi yönetmeye talip bir kimse olarak Cumhurbaşkanı adayı olacağımızı ifade ettik."
"HER BAKIMDAN ZARARLI VE GEREKSİZ BİR PROJE"
Erbakan, Yeniden Refah Partisi olarak Kanal İstanbul’a karşı olduklarını ve bu projenin neden yapılmaması gerektiğini anlatan bir kitapçık da hazırladıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Kanal İstanbul’a büyük bir rant projesi, rant oluşturma projesi olarak bakıyoruz. Çevreye, ekolojiye, su havzalarına vereceği zararlar var. Ayrıca 16 milyon olmuş İstanbul’u 20 milyona çıkaracaksınız, Anadolu’yu daha da boşaltacaksınız. Bizim halbuki tam tersine Anadolu’ya, kırsal kesime akışı sağlamamız lazım.
Birinci derece deprem bölgesi olan bir yere 20 milyon insanı getirip koyacaksınız. İstihdam, üretim ve ihracat için yatırım yapacağınız yerde Kanal İstanbul ile uğraşıyorsunuz. Her bakımdan zararlı ve gereksiz bir proje. Kanal İstanbul neden yapılmamalı konusunda Yeniden Refah Partisi olarak bir kitapçık da çıkardık. İşsizlik, deprem tehlikesi varken Kanal İstanbul yerine bunlarla uğraşılması gerektiğini görüyoruz."
"İKTİDARA AYRI, MUHALEFETE AYRI HUKUK ADİL DEĞİLDİR"
Erbakan, iktidar belediyelerine yönelik işlem yapılmazken muhalefet belediyelerine yönelik farklı uygulamalar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"İktidara ayrı, muhalefete ayrı hukuk adil değildir. Adalete uymaz. Ali’ye gelince suç, Veli’ye gelince geç olmaz. Şu anda yapılan budur. Hiçbirinin suçu yoktur diyemiyoruz, süreci takip ediyoruz. Yeter ki adil bir yargılama olsun. Sayın İmamoğlu da olsa, Yeniden Refahlı bir belediye de olsa üzerine gidilsin.
Üç temel madde söylüyoruz, birincisi az önce söylediğimiz gibi, iktidara ayrı muhalefete hukuk uygulanması… AK Parti’nin büyükşehir belediye başkanlarını sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz görev sürelerinin dolmasına az bir süre kalmasına rağmen görevden aldı. Fakat görevden alınan bu başkanların dosyaları kabarık olduğu için herhangi bir yargılama yapılmadı. Adeta yargıdan kaçırıldılar. İktidar belediyelerine böyle yapıp da muhalefete gelince farklı davranmak adaletli değildir diyoruz."
"TUTUKLU YARGILAMAK SERT BİR YÖNTEM"
Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ davaları üzerinden adalet vurgusu yapan Erbakan, "Sayın İmamoğlu İstanbul’un yarısının oyunu almış, kaçacak hali yok. Adli kontrolle serbest bırakılması daha iyi olurdu." diyerek sözlerine şöyle devam etti:
"Siyasi etkilerden uzak ve adil bir yargılama olması gerektiğini de vurguluyoruz. Ama Türkiye’de yapılan araştırmalar, halkın da yüzde 70’inin adalete güveninin kalmadığını gösteriyor. Bizim de tabi bu konuda şüphelerimiz var. Bir diğer mesele Ümit Özdağ. Adam mı öldürdü? Bir terör örgütü mü kurdu? Silahlı bir eylem mi yaptı? Yani tutuklu yargılanmasını gerektiren bir durumu gerçekten görmüyoruz. Fikirlerine katılmayız, bir çoğunu onaylamayabiliriz ama ifade özgürlüğüne saygı duymamız lazım. Görüşlerimiz farklı da olsa herkese adaletin uygulanması gerektiği konusunda kararlı olmamız lazım. Yaşanan bu süreçler 28 Şubat’a benzetiliyor ama 28 Şubat’a göre bir miktar sert uygulamalar olduğunu düşünüyoruz. Sabah namazında evinden alıp götürerek tutuklu yargılamak sert bir yöntem."