Faik Öztrak: İdlib'e elektrik verenler Isparta'ya 4 gün elektrik veremediler

CHP'li Faik Öztrak, partisinin MKYK'sı sonrasında açıklamalarda bulundu. Konuşmasında Isparta'da yaşanan esarete geniş yer veren Öztrak, 'İdlib'e elektrik verenler Isparta'ya 4 gün elektrik veremediler' dedi.

CHP'li Faik Öztrak, partisinin MKYK'sı sonrasında gündemi değerlendirdi. Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Bugün, 2021-2022 eğitim-öğretim yılının ikinci dönemi başladı. Tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize, sağlıklı, huzurlu, başarılı bir dönem diliyoruz.

Bugün toplantımızın gündeminde; kaçak Saray sakini ve şürekâsının, milletimize maliyeti her gün biraz daha ağırlaşan, beceriksizliği ve kifayetsizliği vardı.

Ülkemiz bu liyakatsiz ellerde, Yönetilmiyor, oradan oraya savruluyor. “Türkiye’nin Gül Diyarı” Isparta ilimize, Dört gün süreyle elektrik veremediler. Gerekçesini açıklayamadıkları fahiş zamlarla Adeta zulme dönüşen elektrik faturaları ise Milletimizi çarpıyor.

Dolar artıyor, akaryakıt fiyatları artıyor. Dolar düşüyor, akaryakıt fiyatları yine artıyor. Sebze ve meyve fiyatları arşı alaya çıktı. Vatandaş pazara gitmez oldu. Pazarcı tezgâh açamıyor. Vatandaşımız ucuz ekmek kuyruklarında, mehtap seyreder hale geldi.

Mutfaklarımızdaki boş tencerelerin tangırtısı ise Artık Fizan’dan duyuluyor. Kaçak Saray, Enflasyon canavarını besleyip büyütüyor. Hayat pahalılığı milletimizi ezip geçiyor.

Peygamberimiz, 'Emanetehline verilmediğinde, Kıyameti bekle' buyurmuş. Kaçak Sarayın şahsım yönetiminde geçen, 3 yıl 6 ay 28 gün boyunca bu gerçeği her gün yaşadık. Milletimize kıyameti yaşarken gösterdiler. 2022 Türkiye’sinde Suriye’deki İdlib’e kesintisiz elektrik verenler, 450 bin nüfuslu Isparta’mıza dört gün elektrik veremediler.

Bu ülkenin on binlerce köyüne elektrik götüren Rahmetli Demirel’in memleketinde dört gün elektriği kestiler. 'Aya gideceğiz' diye hava atanlar, dört gün boyunca Isparta’ya gidemedi.

İdlib’de yaptıkları bahçeli villaları incelemek için Suriye’ye kadar giden atanmış İçişleri Bakanı, Rahmetli Demirel’in memleketi Isparta’ya gidemedi. Genel Başkan Yardımcılarımız Ahmet Akın, Gülizar Biçer Karaca ve milletvekili arkadaşlarımız bölgedeydi.

Ama İstanbul’a İçişleri ve Ulaştırma Bakanlarını gönderenler, Isparta’ya nedense dört gün boyunca tek bir bakan bile göndermedi. İstanbul’da, MOBESE kameralarına hemen ulaşan troller, Isparta’da ortada yoktu. Isparta kaderine terk edildi. Yurt dışında olan Enerji Bakanı dört gün sonra, Isparta’da kara yumuşak iniş yaptı. 'Hakkınızı helal edin' diyerek, işin içinden sıyrılmaya kalktı.

'Sizin zamanınızda mum vardı, gaz lambası vardı' diye, kendilerinden önceki yönetimlere iftira atan, 'Elektriği biz getirdik, biz' diye hava atan kaçak Saray sakini, ne dediyse onunla sınandı.

Ispartalılar günlerce, muma ve gaz lambasına mahkûm oldu. Evlerde kombiler çalışmadı. Anneler çocuklarını ısıtmak için, ocaklarının dört gözüne de tencereyle su koyup kaynattı. Isparta’da yaşlı, hasta ve bakıma muhtaç yurttaşlarımız, perişan oldu.

Isparta’da yaşanan bu kıyamet, yandaşlara rant dağıtmak amacıyla yapılan, enerji dağıtım özelleştirmelerinin çirkin yüzünü, bir kez daha ortaya koydu. Görünen o ki, elektrik dağıtım işini verdikleri şirket, doğru dürüst şebeke iyileştirme yatırımlarını yapmamış. TEDAŞ da bunları denetlememiş. Göz yummuş…

Pek çok köyde ve mahallede, ağaçtan yapılmış iptidai elektrik direkleri yoğun kar yağışı nedeniyle devrilmiş. Ispartalı bir vatandaşımızın söylediği sözler, yaşananları esasen özetliyor:

'Büyük bir sıkıntı içindeyiz. İnsanın zoruna giden şey şu; böyle liyakatsiz, beceriksiz insanların yönetiminde olmak; hakikaten gücümüze gidiyor'

Ispartalıların yaşadığı bu mağduriyette, dağıtım şirketinin ve TEDAŞ’ın sorumlulukları hemen tespit edilmelidir. Fahiş faturaları vatandaşa göndermekten utanmayanlar, Ispartalıların zararlarını derhal tazmin etmelidirler. Komşumuz Yunanistan’da, otoyol işleten özel şirket karda yolları açamadı diye, araç başına 2 bin Avro tazminat ödemek zorunda kaldı.

Vatandaşının hakkına, hukukuna saygı duyan bir hükümet bunu yapar. İstanbul’da yandaşların işlettiği Kuzey Marmara Otoyolu’nda, çoluk çocuk yüzlerce vatandaşımız mahsur kaldı. Peki, bunlar ne yaptı? Geçiş ücretlerini iade ederek göz boyamaya kalktı. Milletin aklıyla alay etti. Bunun aynısını Isparta’da yapmayın. Ama bakıyoruz bu sefer de fatura, korona geçirdiği gerekçesiyle, şehrin valisine kesildi.

Isparta’da elektrik dağıtımını bu şirkete Şehrin valisi mi verdi? Laf aramızda söyleyeyim, Korona geçirme gerekçesiyle görevden almalar başlarsa bu iş yol olmaya başlar… İşin ucu hangi tepelere çıkar, o da belli olmaz… Demedi demeyin. Tekrarlıyorum.

Isparta’da yaşanan elektrik kesintisinde sorumluluğu olanlar bunun bedelini mutlaka ödemek zorundadır. Kesilen elektrikleri nedeniyle, Ispartalıların uğradıkları zararlar, kuruşuna kadar mutlaka tazmin edilmelidir.

Devlet yönetiminde liyakatsizliğin ve cehaletin ağır faturasını maalesef milletimiz ödüyor. Bunu hep beraber gördük. Hep beraber yaşıyoruz…

Erdoğan geçtiğimiz 4 Ağustos’ta çıktı: 'Enflasyon noktasında, Ağustos'u geride bıraktığımızda düşüşü göreceğiz. Şu anda bulunduğumuzun çok çok altında olur. Bunu da özellikle buradan sinyalini, belli bir yerlere vermiş oluyorum. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz. Yüksek faiz, bize yüksek enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır. Artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz” dedi.

Erdoğan bu sözleri söylediğinde, Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 19, tüketici enflasyonu da yüzde 19,3 idi. Bugün, Merkez Bankası politika faizi yüzde 14, tüketici enflasyonu, makyajlı TÜİK rakamlarıyla dahi yüzde 48,7. Erdoğan Ağustos’tan bu yana, enflasyonun değil ama milletimizin belini kırdı.

'Dış ticaret fazlası verdirecek' diye pazarlanan bu safsatalar, ocak ayında tarihimizin en yüksek dış ticaret açığını verdirdi. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' safsatasını ispatı için, 84 milyon üzerinde uygulanan bu acı deneyin milletimize çıkardığı fatura çok ama çok ağır oldu. Ama milleti perişan edenler hala akıllanmamışlar… Aynı safsatalar hala ağızlarında.

Kaçak Saray Sakini, hiç sıkılmadan, 29 Ocak tarihinde Giresun’da çıktı, 'Faizi indiriyoruz, Enflasyon daha da düşecek' deyiverdi. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' safsatasının mucidi, tabela faizini 5 puan düşürterek, enflasyonun 30 puan arttırmış. Enflasyonu arşa çıkarmış.

Ama hala 'Enflasyon daha da düşecek' diyor. Ya sayı saymasını bilmiyor ya da milletin aklıyla alay ediyor. Atalarımız ne demiş, 'Kılavuzu karga olanın, burnu çöplükten kurtulmazmış'. Erdoğan’ın finans ofisinin başına atadığı Profesör, 'Ocak ayında eksi enflasyon bekliyorum' demişti.

Ocak enflasyonu bıraktık negatif olmayı, iki haneye ulaştı. 1988 yılı ocak ayından sonra, Tarihimizdeki en yüksek ocak ayı enflasyonu, bu yıl gerçekleşti. Yine Erdoğan’ın yeni atadığı Nebati Bakan, önce 'Enflasyon Ocak’ta pik yapar' dedi.

Sonra 'Enflasyon Nisan’da yüzde 50’nin altında pik yapar' dedi. Bakan farkında değil, Şubat ayında tüketici fiyatları yüzde 1,8 artsa, enflasyon yüzde 50’yiaşacak. Ya da Nebati Bakan yeni TÜİK Başkanının, enflasyonu yüzde 50’nin altında tutacağından oldukça emin.

Kaldı ki enflasyonda 'turpun büyüğü de heybede' üretici enflasyonu yüzde 93,5 olmuş, Yüzde 100’e dayanmış. Üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 45 puan. Tarihimiz de üretici fiyatlarıyla, Tüketici fiyatları arasında makas hiç bu kadar açılmadı. Bunu ilk kez yaşıyoruz.

Üretici fiyatlarından tüketiciye doğru, Korkunç bir enflasyon tsunamisi geliyor. Ama Nebati Bakanın bunlardan haberi bile yok… Bu tsunaminin hayat pahalılığı olup, milleti ezmesini önleyecek Hiçbir şey yapmıyorlar. Ama enflasyonu, hayat pahalılığını azdıracak her şeyi de yapıyorlar.

Geçtik ülkemizi, Dünya siyaset tarihinde liyakatsizliğin, vasatlığın, kifayetsizliğin ve cehaletin, bu kadar ödüllendirildiği başka bir dönemi bulmak çok zordur. Adeta atını Senato’ya konsül atayan, Roma İmparatoru Caligula’nın dönemini yaşıyoruz. Başımız hiç dertten kurtulmuyor.

Kaçak Sarayın liyakatsiz mukimleri milletimizi perişan ediyor. Oysa Erdoğan 20 yıl önce işbaşı yaptığında, kucağına yüzde 29 enflasyon ve enflasyonun belini kıran, dünyanın güvendiği bir program verilmişti.

Ama Şahsım Yönetimi, Bu geçiş programını tahkim edeceğine, Enflasyonu bitiren, Büyümeyi sağlayan, istihdamı arttıran, Çapaları, kuralları, kurumları, Birer birer yok etti. Ve 20 yıl sonra, 'Z Kuşağı' dediğimiz pırıl pırıl gençlerimizi de Enflasyon canavarıyla tanıştırdı. Test kitaplarının fiyatları almış başını gitmiş. Çocuklarımızın manga okuması, çizgi roman okuması, roman okuması artık lüks olmuş…"

“2023’te en yüksek gelire sahip, 10 ekonomi arasına gireceğiz” diyerek, milletten yıllarca oy isteyip durdular. Bunu 2011’de seçim beyannamelerine, 2013’te 10. Kalkınma Planı’na yazdılar. Ama 2023’e bir yıl kala, Türkiye’yi en yüksek gelire sahip, 20 ekonomi liginden düşürdüler. En yüksek enflasyona sahip 10 ülke arasına soktular.

Artık beraberce anıldığımız ülkeler; Surinam, Zimbabve, Küba, iç savaşın sürdüğü Suriye… Ve bugün her evin mutfağında, milletin sofrasında, korkunç bir yangın var.

Son bir yılda: Patlıcan yüzde 166, margarin yüzde 127, salatalık yüzde 111, nohut yüzde 108, çarliston biber yüzde 102 zam görmüş. Tencereyi kaynatmak için kullanılan tüp gaz yüzde 104 zamlanmış. Bunlar da TÜİK’in makyajlı rakamları…

Market raflarında, pazar tezgâhlarında tablo çok daha ağır… Seracılığın başkenti Antalya’da, pazar tezgâhında satılan domatesin kilosu 25 lira, patlıcanın kilosu 40 lira, ıspanağın kilosu 15 lira, brokolinin kilosu 20 lira…

Millet Erdoğan Şahsım Yönetimi yüzünden, pazar tezgâhlarına, market raflarına küsmüş halde… Pazarcı tezgâh açamıyor. Marketçi buzdolaplarını iade ediyor. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt faturaları, milletimizi çarpıyor, perişan ediyor.

Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, “Fatura mağduru “oldu. Türkiye’nin dört bir yanından feryatlar yükseliyor. Ağrı Doğubayazıt’ta, Muğla’da, Eskişehir’de, Bursa’da, Ankara’da, Mardin Kızıltepe’de, Elektrik ve doğal gaz faturalarını alan, protesto için var gücüyle bağırıyor.

Milletimiz artık sokaklara dökülüyor. 2001 krizinde kasa fırlatan esnafımız, bugün elektrik sobasını fırlatıyor. Ama kaçak sarayda oturanlar milleti unutmuş. Sesini duymuyor halini görmüyor.

Milletimizin elektrik faturaları sağanak olup, partimize yağmaya başladı. Fatura mağduru olmuş, İstanbul Bahçelievler’den küçük bir esnafımız, bu faturaları göndermiş. "Mağduruz. Derdimizi lütfen gündeme getirin” demiş. Esnafımızın sesine ses olmak boynumuzun borcu…

3 Ocak tarihli faturada, 697 kilovatsaat tüketim olduğu yazıyor. Bedeli 934 lira 40 kuruş. Bir ay sonra gelen 2 Şubat tarihli bu faturada da tüketim 698 kilovatsaat. Hemen hemen bir ay öncesiyle aynı. Peki, bedeli ne kadar 1.913 lira 80 kuruş. Bir ay önceki faturanın iki katından fazla. İnsafınız kurusun. Esnafımızın elektrik faturası, 934 liradan 1.913liraya neden fırladı? Çıkın bir izah edin. 40 bin lira, 45 bin lira elektrik faturası gelen esnafımız var…

20 yıldır AK Parti’ye oy vermiş Şanlıurfalı bir esnafımız, lokantasına 42 bin liralık elektrik faturası gelince, “Bunun izahı olamaz. Başkanım bilesin, hayat yaşanmaz hale geldi” diyerek, Kaçak Saray sakinine feryat ediyor.

Tekrar söylüyoruz; Elektrik fiyatlarını neden bu kadar arttırdınız? Bunu millete bir anlatın. Açıkça ifade edelim: Bu yapılanın adı zam değil, zulümdür. Zulümle abat olmaya kalkanın da akıbeti berbat olur.

Bugün pek çok esnafımız, sattığı ürüne zam yaptığı için, müşterisinden özür dileyen mesajları vitrinine, kapısına asıyor. “Bu fiyatların sorumlusu ben değilim” mesajını veriyor. Esnafımızdaki inceliğin aynısını, Şimdi Kaçak Saray’daki zat ve onun şürekâsından da bekliyoruz.

“İtibardan tasarruf olmaz” denerek, Kaçak Saray’da gece gündüz yakılan ampuller için, bu millet ne kadar enerji faturası ödüyor? 1.150 odalı Kaçak Saray kaça ısıtılıyor? Bunları bilmek, milletimizin en doğal hakkıdır… Ne de olsa milletimiz, sadece kendi faturalarını ödemiyor. Vergileriyle Kaçak Sarayın faturalarını da ödüyor.

Biz milletin, Milletin derdine tercüman olmak için, 81 il ve ilçe binalarımızda, “Saray Sosyetesinin Keyfi Yerinde” diyerek pankart astık. Bunun neresi hakaret?

Isparta karanlığa gömülürken, 1.150 odalı Sarayın ışıklarını cayır cayır yakan, hamam gibi ısıtan siz değil misiniz? Siz ne yaparsanız yapın, milletimiz zaten yaşadığını biliyor.

Biz de milletimizin hakkını hukukunu korumak için, her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Artık şu gerçeği Kaçak Saray dışında herkes anladı: Kaçak Saray’ın ampulü söndürülmeden, milletimizin bahtı aydınlanmaz.

Atalarımızın dediği gibi, Baht olmayınca başta ne kuruda biter ne de yaşta… Bu milletin başına gelen en büyük bahtsızlık, Kaçak Saray ve onun beslemeleridir. “Kaçak Sarayın ampulü yansın” diyerek, “İtibardan tasarruf olmasın” diyerek, “Yandaşın cebi dolsun” diyerek, vatandaşın cebi boşaltılıyor.

Milletin akaryakıt faturaları da şiştikçe şişiyor. Neden? Bunu da millete bir izah edin. Kaçak sarayın kibirli başının, “Enflasyon kırılacak” dediği, ağustos ayında 1 dolar, 8 lira 34 kuruştu. 1 litre benzin, aynı tarihte, 7 lira 82 kuruştu. Bir arabanın benzin deposu da 430 liraya doluyordu.

Faiz, Kaçak Sarayın emriyle indirildi. Dolar aralık başında bu günkü seviyelerine geldi. 20Aralık’ta da 18 liraları da gördü. O tarihte benzinin litresi 11 lira 68 kuruştu. Depo da 642 liraya doluyordu. Bugün Dolar kuru, aralık başındaki seviyelerde, 13,5 lira civarında olmasına rağmen, benzinin litresini neden 14 lira 56 kuruşa çıkardınız?

Neden bir arabanın benzin deposu bugün 800 liraya doluyor? Bunu millete bir izah edin? Neden Dolar çıkarken de dolar inerken de akaryakıta zam üstüne zam yapıyorsunuz? Millete bir söyleyin. İşte salı günü, yani yarın, motorine 86 kuruş, çarşamba günü de benzine 75 kuruş zam yapılacağını, sektör temsilcileri ifade ediyor bu zamlar yapılırsa hem benzinin hem de motorinin litresi 15 lirayı aşacak…

Akaryakıt fiyatlarında yeni bir rekor kırılacak… Peki, bu millet, bu zamma, bu zulme nasıl dayanacak? Kamyoncu esnaflarımız da artık kontak kapatma noktasına geldi. Kamyoncu kontak kapatırsa, evde yiyecek bir dilim ekmek bulamayız. Raflardaki her ürünün fiyatı bir kez daha şaha kalkar.

Çiftçilerimiz zaten perişan. Gübre fiyatlarının Son bir yılda beşe katlanması yetmezmiş gibi, Şimdi bir de ikiye katlanan mazot fiyatları çiftçimizi ezip geçiyor. Çiftçinin gübre desteğini derhal arttırın. Bu desteği hemen, gecikmeden verin. Yoksa büyük bir gıda krizi kapımızda… Bu yaşadığımız felaketin sorumlusu bellidir. Sorumlu, Kaçak Saray ve Şürekâsıdır.

Kaçak Saray ve Şürekâsı, Millete ABD’deki, Almanya’daki enflasyonu gösterip, “Enflasyon bizden kaynaklanmıyor, dışarıdan” diyorlar. Ama daha dün, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) açıkladı.

31 Aralık gecesi yaptıkları fahiş enerji zamları olmadan bile, OECD ülkeleri içinde En yüksek enerji enflasyonuna sahip 4. ekonomiyiz. Aralık 2020’den Aralık 2021’e; OECD ülkelerinin tamamında ortalama enerji enflasyonu yüzde 25,6, ABD’de yüzde 29,3, İngiltere’de yüzde 24,5, bizi sürekli kıskanan Almanya’da yüzde 18,3.Ülkemizdeki enerji enflasyonu ise yüzde 48,8. Aynı sıralama Ocak verileriyle yapıldığında, muhtemelen OECD içinde, enerji enflasyon şampiyonluğuna da yükselmiş olacağız.

Zaten ülkemizin saygın ekonomistlerinin yaptığı çalışmalar da ülkemizdeki enflasyonun sadece dörtte birinin, yani 12 puanının, yurtdışı kaynaklı olduğunu, enflasyonda geriye kalan yüzde 37’inin ise, tamamen Kaçak Saray yönetiminin kendi imalatı olduğunu ortaya koyuyor. Kaçak Sarayın liyakatsizliğinin, cehaletinin, kifayetsizliğinin sebep olduğu bu yıkım, milletimizin satın alma gücünü de ezip geçiyor.

2021’in 1 Ocak tarihinde 2.826lira olan asgari ücret; bu yılın 1 Ocak tarihinde, yüzde 50 zamla, 4.253 liraya yükseltildi. Ama asgari ücrete yapılan 1.427 liralık zam, daha işçinin cebine girmeden eriyip bitti bile…

İşte TÜRK-İŞ açıkladı. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ilk ayda 4250 liraya çıkmış. 1427 liralık zamdan, İşçinin cebinde kalakala 3 lira kalmış. Peki, işçilerimiz bu kalan 3 lirayla yılın geri kalanında ne yapacak? Ne yiyip ne içecek? Daha ilk aydan asgari ücret, açlık sınırına eşitlendi.

Yine memurlarımıza yılın ilk altı ayı için yüzde 7,5 zam verdiler. Âmâ daha ocak ayının ilk 21 gününde bu zam eriyip, gitti. Memur şimdiden hükümetten alacaklı. Memur haziran sonuna kadar cepten yiyecek… Emekli derseniz, o da perişan.

Elektrik gaz faturalarını ödedikten sonra, Evlatlarının eline bakıyor. Onlarda da para yoksa büzülüp kalıyor. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu ülkeye yıllarca hizmet eden büyüklerimize, bu sıkıntıyı yaşatanlara yazıklar olsun.

Kaçak Saray ve sakinlerinin yaptığı son derece açıktır. Fiyatı devlet tarafından belirlenen malların fiyatlarına, Sarayın itibarı, yandaşın, varsılın rahatı için zam yapılmaktadır. İşçinin, memurun, emeklinin satın alma gücü, Kaçak Sarayın sakinleri tarafından, enflasyon canavarına peşkeş çekilmektedir. Bunun adı zulümdür.

Kaçak Saray ve Şürekâsının yapması gereken bellidir. Ya 20 Aralık’tan sonra yaptıkları, enerji başta olmak üzere, tüm zamları geri çekecekler. Ya da emekçinin, emeklinin eriyen satın alma gücünü, her ay enflasyon nispetinde telafi edecekler.

İşe de ocak ayındaki enflasyonun telafisiyle başlayacaklar. Ama bunları yapacaklarını hiç zannetmiyoruz. Çünkü bunların gözleri var, görmez. Kulakları var, duymaz. Kalpleri millete karşı mühürlü. Bunlar milletimizi unutmuş.

Umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur. Ülkemizin enflasyon canavarını çok kısa sürede yenilgiye uğratmış ve uğratacak ehil kadroları vardır. Bu kadrolar Cumhuriyet Halk Partisindedir. Bu kadrolar Millet İttifakında mevcuttur. Yapılması gereken ilk iş, Kaçak Sarayın metal yorgunu, liyakatsiz, beceriksiz kadrolarından, ilk sandıkta kurtulmaktır.

Sonra, yeni kurallar, yeni Kurumlar yeni kadrolarla, ülkemizde kaybolan güveni yeniden tesis edeceğiz. Yeni bir sürdürülebilir kalkınma programını uygulamaya başlayacağız. Önce enflasyon canavarından bizi kurtaracak adımları hızla atacağız.

Bu çerçevede:

1- İlk iş olarak Merkez Bankası’nın başına liyakatli bir ismi atayacağız. Bankayı siyasetin müdahalesinden kurtaracağız. Bankanın araç bağımsızlığına asla müdahale etmeyeceğiz.

2- Ekonomide “kral değil, kural” olacak. Stratejik Planlama Teşkilatı’nı hızla kuracağız. Başta enflasyon olmak üzere, tüm verilerin saydamlığını, doğruluğunu sağlayacağız.

3- KamuÖzel İşbirliği Projelerinde dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Hukuk çerçevesinde, bu projelerin işletme haklarını kamuya geri alacağız. Dövizle iç borçlanmaya son vereceğiz. Bütçemizi ipotek altına alma riski taşıyan, TL Mevduatlara kur garantisini kaldıracağız.

4- Kamu bankaları kaynaklarının yandaşa ve rant projelerine aktarılmasına derhal son vereceğiz. Ziraat Bankası sadece çiftçiye, Halk Bankası da sadece esnafa avantajlı kredi sağlayacak.

5- Dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası’nı çıkaracağız. Hükümetin, ekonominin günlük işleyişine müdahale etmeyeceğinin, güvencesini vereceğiz.

6- Bütçe disiplinini sağlayan mali çapaları yeniden güçlendireceğiz. Gerekirse yeni mali çapalar kullanacağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Sayıştay denetimini uluslararası standartlara ve kaliteye çıkaracağız.

7- Yüksek teknoloji içeren, Yeşil Mutabakata uyumlu, dijital dönüşümü kolaylaştıracak yatırımları teşvik edeceğiz. Bu çerçevede gelen doğrudan sermaye yatırımlarını destekleyeceğiz. Ülkemizin üretken kapasitesini artıracağız. Enerji arz güvenliğini, temiz ve ucuz enerjiye erişimi sağlayacağız. Bu çerçevede yerli ve yenilenebilir enerjiye öncelik vereceğiz. İthal enerjide tedarikçileri çeşitlendireceğiz.

8- Bütçede yarattığımız imkânları, dar gelirli ve dezavantajlı kesimlerin rahatlatılması için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortası’nı hayata geçireceğiz.

9- Gıdada arz güvenliğini sağlayacak, kendi kendimize yeterliliği gerçekleştirecek, planlama ve çiftçiye destek tedbirlerini alacağız. Sağlık ve ilaç konusunda yeni kapasiteler inşa edeceğiz.

10-Tüm bu adımların en önemlisi olarak, adaleti, hukukun üstünlüğünü, iyi yönetişim ve yargı bağımsızlığını sağlayacak, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Programını”, Ortaklarımızla uygulamaya koyacağız.

Tekrarlıyorum: Ülkemizde kral değil kural olacak. Savurganlığı ve israfı önleyeceğiz. Yöneten harcadığı her kuruş verginin hesabını millete verecek. Böylece ülkemize duyulan güveni, En hızlı şekilde tahkim edeceğiz. Biz ülkemizi rahatlatmak, milletimize yitirdiklerini geri vermek, patinaj yapan ucube rejimin bize kaybettirdiği zamanı, adaletle, üreterek, zenginliği paylaşarak, çevreye sahip çıkarak, ülkeyi borca batırmayarak, milleti hayat pahalılığına ezdirmeyerek, telafi etmekle ülkemizi dünyanın en güçlü on ekonomisi ligine taşımak için hazırız"

Türkiye Haberleri