TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik Sözcü'den Özlem Gürses'e açıklamalarda bulundu.
Erol Bilecik: Dünyada demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları alanlarında ilerleyen bir ülke olarak mı, yoksa gerileyen bir ülke olarak mı algılanıyoruz?
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
– OHAL kalktı. İş ve yatırım ekosistemi açısından ne değişti?
Yeni yönetim sisteminin uygulaması çok önemli. Dünyada demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları alanlarında ilerleyen bir ülke olarak mı, yoksa gerileyen bir ülke olarak mı algılanıyoruz? Biz OHAL'in kalkmasını bu alanlarda ilerleme kaydedebilmek ve Türkiye'nin imajının da bu yönde iyileşmesi için istiyorduk. Şimdi yeni sistemin işleyişi bu gidişatı belirleyecek. Neticede, tarih ispat ediyor ki; hukuk devleti ve insan hakları sorunları her zaman Türkiye'nin karşıtlarını güçlendirir; tam tersine demokratik saygınlığı yükselen bir Türkiye ise dünyada dış politikadan ekonomiye, her alanda güçlenir.
– AB hedeflerine, laik eğitime ve hukuk devletine de sürekli yer veriyorsunuz… Bu üçü için umutlu musunuz?
Elbette. İnsanın ve toplumların, doğruya ve iyiye olan ihtiyaç ve eğilimi asla sonlanmayacağı için umutluyum. “İnsanlığa karşı umudunuzu kaybetmemelisiniz. İnsanlık bir okyanustur, içindeki birkaç kirli damla, okyanusu da kirli yapmaz.” Bu kavramlar birer lüks veya kişisel tercih konusu değil. 21. Yüzyıl'ın gelişmiş, mutlu, sağlıklı toplumları arasında yer edinmenin koşulları. Yani, çağımızın iyi ve doğru yönünü ifade ediyorlar.
DEĞİŞİME HAZIR OLUNMALI
– Sadece ekonomiyi, hukuku değil, eğitim reformunu da vurguluyorsunuz açıklamalarınızda…
Çünkü bilgi toplumuna dönüşümde, dijital çağın eşiğinde bilimsel düşünen, sorgulayan, araştıran ve yorumlama becerisi olan gençlere ihtiyacımız var. Bilimin temel alındığı bir eğitim anlayışı kapsamında, çocuklarımıza analitik ve eleştirel düşünme, problem çözme, yenilikçilik, işbirliği, iletişim ve yabancı dil gibi, olmazsa olmaz becerilerin kazandırılması, onların potansiyelini açığa çıkaracaktır. Dünyadaki yaşıtlarına kıyasla onları ileri taşımak için bu beceriler elzemdir. Bugün, eğitim sistemlerinin yeni nesilleri “değişime” hazırlaması, geçmişte olduğundan çok daha büyük önem kazanmış durumda. Yeni nesilleri gelecek için, bugünden öngöremediğimiz problemleri çözmek için, hatta henüz adını bilmediğimiz meslekler için hazırlamak durumundayız. Bu oldukça zorlu bir görev. Tüm dünya ülkeleri de eğitim sistemleriyle ilgili olarak bu konuları tartışıyor.
ÖĞRETMENLER GÜÇLENDİRİLMELİ
– Peki, Türkiye ne yapmalı?
Bu zorlukların aşılmasında, eğitim politikalarının veriye dayalı olarak ve katılımcı bir yöntemle oluşturulup yine veriye dayalı olarak yenilenmesi önemli katkı sağlayacaktır. Çünkü ekonomi politikalarında öngörülebilirlik ne kadar önemliyse, eğitim politikalarında da o kadar önemlidir. 21. Yüzyıl becerilerine sahip nesiller, ancak nitelikli öğretmenler sayesinde yetiştirilebilir. Öğretmenlerin hem nitelik, hem de olanaklar bakımından güçlendirilmesi, eğitimin başarısını doğrudan etkileyecektir.
Kadınlar hepimizin öncelikli sorumluluğu
– Şu anda var olan olumsuz tablo nasıl değişecek peki?
Bu konu, bütünsel bir yaklaşımla geniş kapsamlı ve etkili kamu politikaları başta olmak üzere, kamu-özel-sivil toplumun sürekli işbirliğini gerektiriyor. Bu kapsamda öncelikle kız çocuklarının eğitimine sonuna kadar devam etmesini sağlamak zorundayız. Bu da yetmez, onları geleceğin meslekleri dediğimiz STEM (Yani pozitif bilimler ve mühendislik) alanlarında eğitim almaya ve çalışmaya yönlendirmeliyiz. Daha çok kadını iş yaşamına kazandırmak, kreşler başta olmak üzere kadınların aile ve çocuk sorumlulukları nedeniyle iş yaşamından kopmalarını önleyecek politikaları yaygınlaştırmak, kadınların tüm karar alma noktalarında yer almasını sağlamak, şiddet başta olmak üzere kadınların hayatını tehdit eden unsurları ortadan kaldırmak… Bunlar hepimizin öncelikli olarak sorumluğu.
Genç işsizliği önemli bir sosyal yara haline geldi
– Kadın istihdamı ve genç işsizliğinde de halimiz pek iç açıcı değil…
Büyüme ve kalkınma hedeflerimize ulaşmak bakımından, kadınların işgücüne katılımı ve istihdam oranlarının yükseltilmesi çok önemli bir konu. Konuya sadece kadın istihdamı olarak da bakmamak gerekiyor; kadınların başta eğitime, ekonomik hayata ve yönetim kademelerine katılım olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında eşit fırsatlara ve katılım düzeyine sahip olması, ülkemizin önceliklerinden biri olmalı. Biz “Tek kanatla geleceğe uçamayız” derken buna işaret ediyoruz. Hem kamuda ve siyasette, hem de özel sektörde daha fazla sayıda kadını yönetim kademelerinde görmemiz, çağdaş Türkiye'ye yakışan bir tablo olacaktır. Kadınların eğitime, işgücüne, ekonomiye eşit katılımı, milli gelir artışına ve büyümeye, yoksulluğun azalmasına ve kurumsal yönetimin güçlenmesine büyük katkı sağlayacak.
– Kadınlarla birlikte, nitelikli eğitim almış gençler de evde oturuyor…
Doğru, maalesef. Genç işsizliği önemli bir sosyal yara. Ne işte, ne eğitimde olan genç oranımız, özellikle genç kadın oranımız da oldukça yüksek. Dünya Ekonomik Forumu'nun “Orta Doğu ve Afrika'da İşlerin ve Becerilerin Geleceği” adlı çalışmasına göre, 2015 ile karşılaştırıldığında, Türkiye'de iş hayatı için gerekli görülen temel becerilerin yüzde 41'inin 2020 itibarıyla değişmiş olması bekleniyor.
GENÇLERE YATIRIM YAPMAK ŞART
– Yani bu, şu mu demek, bugünkü becerilerimizle 5 yıl sonra iş bulmamız imkansız?
Aynen öyle! İşgücünün artık neredeyse 6 ayda bir yeniden eğitim yoluyla yeni bir beceri edinmesi gerekiyor. Bu çağın sinerjisinden faydalanmak ve rekabet ortamında iyi bir yere gelebilmek için gençlerimize yatırım yapmak şart. Nitelikli bir eğitim, gençlerimize yapılacak en iyi yatırımdır. Eğitim sistemlerinin yeni nesilleri ‘değişime' hazırlaması, geçmişte olduğundan çok daha büyük önem kazandı.
GELİŞMİŞ ÜLKELER ÇAĞDAŞLIĞA ULAŞIYOR
– TÜSİAD Başkanı olarak bütün açıklamalarınızda “Çağdaş Türkiye'ye” vurgu yapıyorsunuz.. Kastınız nedir bununla?
Bireylerin sağlıklı, daha uzun ömürlü, daha huzurlu; toplumların da refah seviyesi yüksek ve özgür olduğu ülkeler, bölgeler belli. Sisteminin işleyişinde kusurlar bulsak da Batı dünyası, dünyanın geri kalanı için sadece geçinmek için değil; daha iyi yaşamak için tercih edilen dünya kesimidir. Çağdaşlıktan anladığım; işte bu gelişmiş ülkelerdeki yaşam düzeyini sağlayan ekonomik, siyasi ve toplumsal altyapı kurumlarıdır.