Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3. Afrika Ülkeleri Dini Liderler Zirvesi'nde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Çabalarımız neticesinde, Türkiye-Afrika ilişkilerini 15 yıl önce hayal dahi edilemeyecek bir seviyeye getirdik. Afrika kıtası ile münasebetimiz altın çağını yaşıyor. Önümüzdeki dönemde Afrika Türkiye arasındaki ticaret hacminin 50 milyar doların üzerine çıkacağına inanıyorum. Mezun ettiğimiz 10 bin 480 öğrenci, Türkiye'nin gönül elçileri olarak Afrikalı kardeşlerimize hizmet ediyor. Bizi zaman zaman Afrika'da ne işiniz var diyerek suçluyorlar. Türkiye'nin işbirliğini hazmedemiyorlar.
Bugün bize hak, hukuk ve özgürlük dersi verenlerin neredeyse tamamının geçmişinde ya katliam ya işgal ya da sömürgecilikle lekesi vardır.
1994 yılında Ruanda soykırımında hangi sömürgeci devletin parmağı olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. Barış Pınarı harekatı yüzünden bize silah ambargosu uygulayanlar Ruanda'da teröristlere silah yardımı yapmıştı. Eli kanlı katilleri silaha boğdular. Silah satışını durdurmayı akıllarından geçirmediler. Batı dünyası ve BM, Ruanda'da tam üç ay boyunca 800 bin insanın vahşice öldürülmesini sadece seyretmiştir.
Bir batılı devlet adamının şu ibretlik sözünü paylaşmak istiyorum; bir damla petrol bir damla kandan daha kıymetlidir... William Churchill'in sözleri hala geçerlidir. Kıta'daki birçok karışıklığın arkasında Batılı silah ve petrol şirketleri çıkıyor.
Ülke ve millet olarak, hiçbir toplumun doğal kaynağı, alın teri, emeği ve kanı üzerinden refah devşirme peşinde koşmadık. Afrika'da kapısı çalınmadık dost, yarası sarılmadık gönül, iş birliği yapılmadık devlet bırakmıyoruz. Özellikle Kıta ülkelerine (Afrika) yönelik, Batılı devletlerin sergilediği o mütekebbir, müdahaleci, nobran tavırlarını asla kabul etmedik, etmiyoruz.
Bizler de gittiğimiz yerlerde adı Mustafa, Ahmet, Abdullah olan ancak İslam'la bağını koparmış pek çok insana ne yazık ki rastlıyoruz. Bu tabloda büyük güçlerce yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin çok ciddi etkisi vardır. DEAŞ, Boko Haram, FETÖ gibi terör örgütleri de bu sürece katkı sunuyorlar.
Bizler de gittiğimiz yerlerde adı Mustafa, Ahmet, Abdullah olan ancak İslam'la bağını koparmış pek çok insana ne yazık ki rastlıyoruz. Bu tabloda büyük güçlerce yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin çok ciddi etkisi vardır. DEAŞ, Boko Haram, FETÖ gibi terör örgütleri de bu sürece katkı sunuyorlar."