Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da 81 ilden 560 gençle En Uzun İftar Sofrası programı'na katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "17 Mayıs itibari ile başlayacak yeni normalleşme takvimimizi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. İlk kabine toplantımızın en önemli gündem maddelerinden bir tanesi de zaten bu olacak. Bu takvimde okulların açılışı ile ilgili süreçte yer alacak" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
“İlk kabine toplantımızın en önemli gündem maddelerinden bir tanesi de zaten bu olacak. Bu takvimde okulların açılışı ile ilgili süreçte yer alacak. Salgının şüphesiz ki inişli çıkışlı seyri bu tür konularda çok önceden kesin tarihler vermemize mâni oluyor. Bakınız şu anda ciddi manada vefat sayısında düşüş var. Tabii bu aldığımız tedbirlerin netice vermeye başladığını gösteriyor. Fakat gerektiğinde şartları zorlamam pahasına sizleri okulunuzla buluşturmak için her türlü gayreti gösterdiğimizden emin olabilirsiniz. Zira her halde bir gencin en büyük aşkı öğretmenidir, okulundaki arkadaşlarıdır, okuludur. Bizler ne yapıyoruz? Okullarımızla geleceğe yönelik güç kuvvet buluyoruz. Onun için derdimiz bir an önce sağlıklı bir şekilde okullarınıza kavuşmak, tekrar derslerinize dönmek ve hocalarınızla bir arada olmaktır" dedi.
“SAVUNMA SANAYİDE İHRACAT YAPAN BİR ÜLKE KONUMUNDAYIZ"
"Ciddi manada savunma sanayide ihracat yapan bir ülke konumundayız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"İthalat değil ihracat. Ve artık biz SİHA'larımızın bütün mühimmatını da Türkiye de yapıyoruz. Yani birisi bize göndersin de kullanalım yok. Biz şimdi kendimiz üretiyoruz. Yani daha açık konuşayım, bombalarını da biz üretiyoruz. Yani bütün Cudi'de, Gabar'da , Tendürek'te, Vester Deresi'nde buralarda teröristlerin inlerine girdik ve giriyoruz. Tabii teknolojiyi geliştirmek için de gereken insan kaynağını ve fiziki alt yapıyı bir anda ortaya çıkarmak mümkün değil. Dolayısıyla bu uzun soluklu bir mücadeleyi gerektiriyor. Neredeyse 20 yıla yaklaşan bir sürede serptiğimiz tohumların yeşerdiğini, Allah'a hamdolsun gençlerimizin milli teknoloji hamlesine olan ilgilerinin her geçen gün artığını Teknofest'lerde görüyoruz. On binler, yüz binler Teknofest'e katılıyor. Niye? Bu milletin aşkı var, bu milletin genci bugünlerin hep özlemi içerisinde ve şimdi umudumuz artıyor, umudumuz güçleniyor. İnşallah bu mücadeleyi zirveye sizler çıkartacak, nihai hedeflerine de sizler ulaştıracaksınız. Bizim de millet olarak geçmişimizden ilham alarak aynı hatalara düşmememiz gerekiyor. Yaşı 35, 40'ın üzerinde olanlar için eski Türkiye ile bugünkü Türkiye'nin kıyaslamasını yapmak nispeten daha kolay çünkü onlar tüm zorlukları, sıkıntıları, çarpıklıkları yakinen gördüler, yaşadılar. Gençlerimiz bizzat tecrübe etmedikleri mukayeseyi yapmakta elbette zorlanıyor. Sizlerin de büyüklerinizden dinleyerek, o dönemin görüntülerini seyrederek, okuyarak bu eksiği kapatmamız gerekiyor. Unutmayın sevgili gençler yapmak zor yıkmak kolaydır. Ne diyor Akif, 'Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen iki kazma, kürek iki de ırgat gerek ancak gel yapalım şunu geri desen, bir Sinan bir Süleyman gerek.' Ne güzel değil mi? Hem elimizdekinin kıymetini bilmek hem de hedeflerimize sıkı sıkıya sarılmak için geçmişimizi çok iyi öğrenmeliyiz. Yıkmak kolay yapmak zor. Ama siz inşallah yıkanlardan değil yapanlardan olacaksınız. Bilgisayarınızla, hedefleri aynı şekilde inşallah kolaylaştıracaksınız"
'İstanbul'un atlarında dahi sahip çıkıp hesabını veremeyenlerin'
“Her şeyden önce adalardaki atların bir canlıya yakışmayacak şartlarda çalıştırılması ve muhafazası uzunca bir süredir bizim de gündemimizdeydi" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu konuda eski büyükşehir belediye başkanımız rahmetli Kadir Topbaş ve Mevlüt Uysal çeşitli çalışmalar yapmışlar da ancak bu hazırlıklar uygulanamadan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yönetim değişti. Ardından da hala ne olduğuna dair tatmin edici bir açıklama yapılamadığı müessif hadise yaşandı. Hayvan hakları konusunda ortalığı toza dumana katanların bu hususta hiç ses çıkarmamaları da ayrı bir iki yüzlülük örneğidir. Hadi konuşsanıza, niye konuşmuyorsunuz? Sesinizi çıkarsanıza niye çıkarmıyorsunuz? Bu işin ideolojik boyutu olamaz. Hayvanlara acımanın ideolojik boyutu tam aksine olması lazım. Nedir? O hayvanı seveceksin ve onların bu ıstıraptan kurtulması için ne gerekiyorsa yapacaksın. Bize haber geldi, İçişleri Bakanım beni aradı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da yanındaydı. Ben dedim ki, 'Ne gerekiyorsa yapalım.' Söyledikleri burada elektrikli araçlar kullanabilir miyiz? Hayırlı olsun, kullanın yeter ki bu hayvanlar bu ıstırabı çekmesin. İstanbul'un atlarında dahi sahip çıkıp hesabını veremeyenlerin diğer konularda neler yaptıklarını düşünmek dahi istemiyoruz. Hiç şüphesiz tüm bu olup bitenleri İstanbul halkı ile milletimiz görüyor, değerlendiriyor günü geldiğinde bunların hesabı sandıkta feraset sahibi tüm İstanbullular tarafından sorulacaktır, ben buna inanıyorum."