Ekrem İmamoğlu'ndan Mansur Yavaş'a yanıt: Adaylık kimsenin tapulu mülkü değil

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı televizyon programında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Mansur Yavaş'ın hiçbir açıklamasının kendisini incitmediğini belirten İmamoğlu, "Adaylık kimsenin tapulu mülkü değil ki... Resmi olarak YSK’ya teslim edene kadar adayı değiştirebilirsiniz" dedi.

Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ekol TV'de Candaş Tolga Işık'ın sorularını yanıtladı.

Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı çalışmalarıyla ilgili kaygılarını dile getiren Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş'a yanıt verirken gündeme dair önemli değerlendirmelerde de bulundu.

İmamoğlu açıklamasında şunları söyledi:

"Biz yaptığımız toplantının detaylarını paylaştık. Birkaç kez söyledim. Saygı duyduğum bir çerçeveden Sayın Mansur Yavaş’ın kıymetli başkanımızın, değerli ağabeyimizin ifade ettiği biçimiyle aynen söyledim: ‘Ben erken buluyorum Cumhurbaşkanı adaylığı tespitini, ön seçime karşı değilim ama bugün yapılmamalı. Böyle bir sürece de talip değilim. Ama elbette ki CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı hepimizin adayıdır. Ben partimin bu yolculuğuna ve adayına asla zarar verecek bir şey yapmam.’

"ADAYLIK KİMSENİN TAPULU MÜLKÜ DEĞİL"

Kendi görüşü. Bu kavramlar bizim için net olan, geçerli olan bir mesele. Bir başka husus var. Şu konuşuldu aslında: Mansur Yavaş başkanımız bu süreçte adaya bir şey olursa, aday başarısız olursa, aday eksik kalırsa diyerek bu kaygısını dile getirdiğinde çok net dile getirdiğim şekli de söyleyeyim… Adaylık kimsenin tapulu mülkü değil ki… Haşa Allah’ın emri de değil. Resmi olarak YSK’ya teslim edene kadar adayı değiştirebilirsiniz. Başına bir şey gelebilir, hasta olabilir, Allah geçinden versin her şey olabilir. Dolayısıyla o gün geldiğinde partimiz oturur en doğru kararı verir. Bu cümlenin üzerine kendileri de ‘Partimizin adayı, partimizin kararı bizim için asla ve asla tartışılacak bir şey değildir’ dedi. Bu görüşünü tekrar etmesinin mahsuru vardır yoktur, o kendi takdiri. Ona bir şey diyemem.

"EKREM İMAMOĞLU’NA SALDIRILAR ARTACAK TABİ"

Bugün partimiz bir karar almıştır. CHP TBMM grubu bu kararı çok büyük çoğunluğuyla kararı imza altına almıştır. 1 milyon 750 bin üyemiz oy kullanacak. Bu esnada da Ekrem İmamoğlu’na saldırılar artıyor. Artacak tabi. Oyununu bozduk iktidarın. Partilimiz bu sebeple de sandığa gelip oy verecek, partisinin adayına da destek olacak. Çünkü her oy partisinin adayını güçlendirecek her eksik oy da Cumhurbaşkanı’nın sürecini güçlendirecek. Bunun farkında olan CHP’liler mutlaka 23 Mart’ı bir demokrasi şöleni gibi geçirecek.

"HİÇBİR CÜMLESİ BENİ İNCİTMİYOR"

Sayın Mansur Yavaş'ın hiçbir cümlesi ben incitmiyor. Yüz yüze konuştuğumuz ve ortak karar aldığımız üçlü masa beni ilgilendiriyor. İyi bir dostluğumuz var. Günün sonunda en doğru kararı yine hep birlikte alacağımızı, en kriz anında bile birlikte olacağımızı, yol arkadaşı olduğumuzu, dava arkadaşı olduğumuzu ben asla defterimden kaldırmıyorum.

MANSUR YAVAŞ NE DEMİŞTİ?

ABB Başkanı Mansur Yavaş, geçtiğimiz gün Ekrem İmamoğlu'nun adaylık çalışmalarıyla ilgili “Cumhurbaşkanlığı seçimine en az 2,5-3 yıl, belki daha fazla var. Hizmeti aksatıp, daha günü belli olmayan cumhurbaşkanlığı seçimi için harekete geçmiş durumda değiliz. Günü geldiği zaman ortama bakılır” demişti.

"BİRİLERİNİN DİPLOMASI YOK. BENDE TRANSKRİPT VAR, BELGELERİM VAR"

İmamoğlu, programda Girne Amerikan Üniversitesi'nden İstanbul Üniversitesi'ne yatay geçişinin usulsüz olduğu iddialarını ve açılan soruşturmayı şu sözlerle değerlendirdi:

"Kıbrıs’ta okudum. 17 yaşındaki çocuk oraya gidiyor başvuruyor. 19 yaşında 600 senelik İstanbul Üniversitesi’nin ilanını görüyor. ‘Şu koşulları sağlarsan seni okuluma alacağım.’ Biz de gidiyoruz, başvuru yapıyoruz. Koşulları sağladığımız belgeli bilgili. Birilerinin diploması yok. Bende transkript var. Okul ders notlarım var. Belgelerim, fotoğraflarım var.

Okul arkadaşlarımı çağırsam, Ekol TV’nin önüne gelin deseydim bu sabah burada miting yapardım. Millet benim diplomamla uğraşıyor. Niye? Buradan bir baraj kurabilir miyiz, buradan bir duvar örebilir miyiz, bariyer kurabilir miyiz diye. Bütün belgelerimizi avukat arkadaşlarımız çalıştılar ve sundular.

O YÖK tarafından yazılan raporda imzası olanların hepsiyle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Çünkü yalan konuşuyorlar. 1991’de mezun olmuş bir insana 1993 yılında bunun anlamı nedir biliyor musunuz? O insanın geçtiğimiz 4 yıl içinde, 1986’dan 1987’den beri okuduğu okulun derslerini, her şeyini kabul ediyorsun ve denklik veriyorsun ona. Diplomaya değil sadece geçmişine denklik veriyorsun."

"ÇÖZÜME DE BARIŞA DA TERÖRÜN BİTİRİLMESİNE DE KESİNLİKLE TARAFIZ"

Terörsüz Türkiye süreci hakkında konuşan Ekrem İmamoğlu, "Her zamankinden fazla kardeşliğe ihtiyacımız var. Biz CHP olarak her zaman terörün karşısında olduk. Her zaman barıştan yana olduk. Terörü bitirerek, barışı getirecek her türlü adımı saygıyla karşılarız. Sayın Bahçeli'nin başlattığı bu süreci de aynı özen ve dikkatle takip ediyoruz. Barışa yönelik her adımı destekleriz. Sayın Bahçeli'nin oluşturduğu bu sürece rağmen iktidarın ne yapmak istediğin, ne dediğini, ne demediğini anlamış değilim. Bu süreçler şeffaflıkla yönetilmelidir. Bu şeffaflığın, hukuki kısımlarının milletten, Meclis'ten uzak tutularak kurulacak her temelin sıkıntılı olacağını ifade etmek isterim. Buna karşıyız. Ama çözüme de barışa da terörün bitirilmesine de kesinlikle tarafız." değerlendirmesinde bulundu.

"DEVLET BAHÇELİ'YE GÖRÜŞME TALEBİMİ İLETTİM"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşme talebinde bulunduğunu belirten İmamoğlu, "Ben Sayın Devlet Bahçeli’ye geçmiş olsun dileklerimi buradan da ileteyim. İki kez kendilerine doğru bir noktadan geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Müsait olurlarsa da görüşme arzumu ilettim. Ama henüz görüşemedik." dedi.

"SÜRECİN MUTLAKA MECLİS ZEMİNİNDE YÜRÜTÜLMESİ GEREKİYOR"

Sürece ilişkin İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sürecin mutlaka Meclis zemininde de yürütülmesi gerekiyor. Bu iktidar Meclis'i her ne kadar işlevsiz hale getirmişse de TBMM milletin temsil edildiği yerdir ve millet adına en güçlü olması gereken kurumdur. Milletin seçtiği insanlar var orada. 600 tane vekilimiz var. Bu vekillerin olduğu yerde mutlaka Meclis’te bir genel görüşme yapılmalı. Hatta komisyonlar kurulmalı. Bu komisyonlar siyasi partilerle müzakerelerle bu süreci Meclis bünyesinde en güçlü hale taşıyabilmeli.

Özellikle kapsayıcılık çok önemli bir kavram. Şehit aileleri ve gazilere sürecin açıklanması lazım. Bütün bu hassasiyetler korunursa başlatılan bu ivme hepimizi mutlu eden bir yere evrilir.

'Bir yandan DEM Parti ile görüşme yapacaksınız, belediyelerine kayyum atayacaksınız'

Tutarlı da olmak gerekir. Bir yandan DEM Parti ile görüşme yapacaksınız, öbür yandan DEM Parti'nin belediyelerine kayyum atayacaksınız. Tutarlılık lazım. Özgürlük iklimi lazım. Ağzını açanı gözaltına alırsanız süreci sekteye uğratmış olursunuz.

Vatandaşlarımıza terörün olmadığı bir Türkiye'de, vatandaşlarımızın demokratik taleplerinin müzakere yoluyla karşılanabileceği tarif edilmeli. Aynı zamanda sınır dışında yürütülen süreçlerle ilgili, Irak ve Suriye'de yaşayan Kürtlerin en büyük dostunun Türkiye olduğu -sadece Kürtlerin de değil o coğrafyada yaşayan herkesin- anlatılmalı.

'DEVLET BAHÇELİ'NİN BAŞLATTIĞI BU SÜRECİ ÖNEMSİYORUM'

Osmanlı Dönemi’nde de önemli mevkilerde görev almış Kürtler var. Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan, milletvekilleri var. Bir Kürt yol arkadaşım bana dedi ki: "Ben bu ülkede bulunan bir Kürt olarak bu ülkede Cumhurbaşkanlığı hayali kuruyorum. Başka ülkelerdeki Kürtlere bizi kimse benzetmesin. Ben bu ülkede her makamın hayalini kuruyorum." O kadar hoşuma gitti ki… Ama eksiklerimiz var. Dolayısıyla bu memleketin gelecekte de böyle bir sorunu yaşamayacağı modeli hep beraber inşa edebilmeliyiz. Onun için Devlet Bahçeli'nin başlattığı bu süreci önemsiyorum, özenle takip ediyorum. Ama iktidarın, hükümetin suskunluğunu, süreci izlemesini… Allah Allah diyorum… Acaba derdi sandık mı, seçim mi, başka bir şey mi?

Benim derdim bu ülkenin kardeşliği. Siyaseti, partileri aşan bir yerde bu meseleyi görüp çözüm bulmak. Bu, bu memleketin refahı, huzuru, ekonomisinin iyi olması demek. Tek şey: Vatanın bölünmez bütünlüğü, ay yıldızlı bayrağımızın altında mutlu, huzur içerisinde, herkesin etnik kökeninin en üst seviyede saygınlığının kazandırıldığı, her türlü hak ve hukukunun, özgürlüklerinin korunduğu bir Türkiye Cumhuriyeti devleti."

"SURİYE'DE BÜTÜN RİSKLERİN BERTARAF EDİLECEĞİ BİR DÜZEN KURULMASI ŞART"

İmamoğlu, Suriye'de son günlerde yaşananlara ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Suriye'de yürütülen süreci de seçim meselesi gibi ele almalarından endişeliyim. Esad diktatörlüğünün bitmesinden tabii ki memnun oldum. Bunu bile hükümetin puan kazanması çabası şekline sokulması çok kötü bir durum. Ben Suriye meselesine şöyle bakıyorum, Türkiye'nin 200 yılını ilgilendirecek bir süreç işletiliyor. Biz diyoruz ki; Suriye'de bütün risklerin bertaraf edileceği bir düzen kurulması şart. Etnik ve inanç ayrımcılığı yapılmamalı. Lazkiye'de Tartus'ta masum insanların öldüğü bir süreç yürüyor. Bu insanların neredeyse tamamı orada yaşayan Aleviler. Biz bu acıyı hissetmez ve insanı bir açıyla bakmazsak olmaz. Milli meselelere siyaset alet edilmemeli. Bu süreci endişeyle takip ediyorum. Türkiye'nin sert uyarılar ve önlemler alması gerekir. Suriye yönetimiyle bu anlamda irtibat kurması gerekir.

Biz Suriye'de masayı kuran devlet olmamız gerekirken, kurulan masalarda sandalye ayrılmayan duruma geldik. Suudi Arabistan'da, Fransa'da, İtalya'da ve başka yerlerde yapılan toplantılarda sandalyesi olmayan ülke durumunda olmak beni endişelendiriyor."

Türkiye Haberleri