Malazgirt Zaferi, 25 Ağustos 1071'de başladığı savaş 26 Ağustos'ta başarılı bir şekilde sonlandı. Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen'in ordusunu mağlup ettiği savaş olarak tarihteki yerini almıştır. Bu zafer, hem askeri hem de siyasi açıdan dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir. Malazgirt Zaferi, Türklerin Anadolu'ya girişini kolaylaştırmış ve Bizans İmparatorluğu'nun bölgedeki egemenliğini sonlandırmıştır.
Horasan Meliki Çağrı Bey'in son eşinden dünyaya gelen Sultan Alparslan, 27 Nisan 1064'te Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci hükümdarı olarak tahta çıktı. Bizans'ın egemenliğindeki Anadolu'ya yönelik seferler düzenleyen Alparslan, Kars ve Ani şehirlerini fethederek Bizans'tan ilk topraklarını aldı. Sultan Alparslan, Malazgirt Ovası'nda Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen'in komutasındaki orduyu, kendi ordusundan dört kat büyük olmasına rağmen mağlup etmeyi başardı. Bu askeri başarı, tarihsel bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.
Zafer, Selçuklu Devleti'nin İslam dünyasında etkisini artırarak, Türklerin askeri anlamda öne çıkmasını sağlamıştır. Malazgirt Zaferi'nin İstanbul'un fethine giden sürecin başlangıcını oluşturduğunu belirten Alican, bu zaferin Bizans'ın bölgedeki egemenliğini sona erdirdiğini ve Selçuklu Devleti'nin Anadolu'daki hâkimiyetini güçlendirdiğini ifade ediyor. Malazgirt Zaferi, Selçuklu Devleti'nin Anadolu'daki etkisini artırmış ve daha sonra Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna ve İstanbul'un fethedilmesine zemin hazırlamıştır.
Malazgirt Zaferi, sadece Selçuklu Devleti'nin değil, aynı zamanda Türklerin Anadolu'daki varlığının pekiştirilmesinde de kritik bir rol oynamıştır. Sultan Alparslan'ın Malazgirt'teki başarısı, Türklerin Anadolu'yu fethetme sürecini başlatmış ve Bizans'ın yıkılış sürecinin temel taşlarını döşemiştir. Zafer, aynı zamanda Selçuklu Devleti'nin İslam dünyasındaki etkisini ve Türklerin askeri gücünü pekiştirmiştir. Sultan Alparslan'ın komutasındaki bu zafer, tarihteki etkisi ve bıraktığı miras açısından büyük bir öneme sahiptir.