CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç başkanlığında kurulan "Jeotermal Enerji Araştırma Komisyonu", Aydın, Muğla, İzmir, Manisa ve Denizli illerinde yapılan 3 aylık çalışma sonucunda "Jeotermal Enerji Santralinin Çevresel Etkileri" başlıklı rapor yayımladı. Bölgede yurttaş ve sivil toplum kuruluşları ile yapılan görüşmelerin yanı sıra bilimsel raporlara da yer verilirken, JES'lerin yarattığı doğa tahribatına karşı 7 ana başlıkta çözüm önerileri sunuldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç başkanlığındaki, CHP Aydın milletvekilleri Süleyman Bülbül, Hüseyin Yıldız, Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, Muğla Milletvekili Mürsel Alban, İzmir Milletvekili Mahir Polat ve Parti Meclisi üyesi Gizem Özcan’dan oluşan "Jeotermal Enerji Araştırma Komisyonu" 3 aylık çalışmalarını tamamladı.
"Jeotermal Enerji Santralinin Çevresel Etkileri" başlıklı 88 sayfadan oluşan rapor, bölge halkıyla, doğa mücadelesi veren sivil toplum kuruluşları JES'lerin tahribatı konuşuldu. Bilimsel çalışmaları da içeren raporda, "temiz enerji olarak adlandırılan Türkiye'de JES'lerin denetimsiz ve usulsüz çalıştırıldığının tespit edildiğine" yer verildi.
'Kanser vakaları arttı'
JES'lerin faaliyet gösterdiği bölgelerde yurttaşların tarım ürünlerinin kalitesinin düştüğünü, santrallerden atıkların dereye bırakıldığı, çevrede pis koku oluşturduğu ifade edilen raporda, şu tespitler yapıldı:
-Önceki yıllarda 200 kilogram zeytin veren ağaçtan artık 20 kilogram zeytin alabiliyoruz. Zeytin, incir, üzüm gibi tarımsal ürünlerinin kalitesi düştü.
-Su kaynaklarında kirlenme ve azalma yaşanıyor. Dere yataklarına bırakılan atıklar nedeniyle tarımsal sulama yoluyla ürünler zarar görüyor.
-JES’lerden kaynaklı hava kirliliği nedeniyle özellikle solunum yollarıyla ilgili sağlık sorunları yaşanıyor. Kimyasalların sebep olduğu hastalıkların, kanser vakaları arttı.
-Sondaj kuyuları ev, okul gibi kamusal binaların çok yakınında bulunması nedeniyle risk taşıyor.
Raporda, atıkların derelere bırakıldığına ilişkin iddialar da yer aldı. JES firması yetkililerinin bu iddiaları kabul etmediklerini ifade ederlerken, Manisa Alaşehir İlçe Jandarma Komutanlığı'nın bir JES firmasının atık sularını Alhan Çayına bırakıldığına dair olay yeri tutanağına yer verildi.
JES'lerin kurulduğu alanların yüzde 61.65'i tarım arazisi
JES’lerin kurulu bulunduğu bölgelerin yüzde 61.65’i tarım arazisi olduğu belirtilirken, tarımsal üretimi olumsuz etkilendiği vurgulanan raporda, tarımsal üretim ile hayvancılığın geliştirilmesi ve desteklenmesi yerine jeotermal kaynakların kullanımının teşvik edildiği belirtildi.
Deprem anında patlama riski var
JES'lerin özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde kurulduğu, deprem anında ise patlama riski taşıdığına dikkat çekilen raporda, "JES borularının yerleşim alanlarına, okul gibi kamusal binalara yakın mesafede olması, hatta bazı yerlerde yerleşim alanlarının direk içinde bulunması nedeniyle, bu borularda deprem anında meydana gelecek herhangi bir patlama sonrasında sıcak suyun ayrı bir tehlike yaratabileceği düşünülmektedir" denildi.
CHP'den 7 çözüm önerisi
Raporda şöyle denildi:
"Yürütülen izleme ve raporlandırma faaliyetleri kapsamında, bir JES işletilirken kaçınılması gereken kusurlu hareketlerin neredeyse hiçbirinden kaçınılmadığı ve uyulması gereken usul ve esasların ise dikkate alınmadığı tespit edilmiştir. Bölgede herhangi bir plan dahilinde hareket edilmediğinden kirlilik yükü oldukça artmıştır.
Tarım alanları başta olmak üzere hassas alanlar, halk sağlığı ve gıda güvenliği yaşanan kirlilikten olumsuz yönde etkilenmiştir. Ancak, gelinen noktada sadece projeden etkilenen kişiler değil yatırımcılar da farklı nedenlerle de olsa süreçten şikayetçi hale gelmiştir. Netice olarak, bir süreç ne kadar kötü yönetilebilirse o kadar kötü yönetilmiş durumdadır"
Çözüm önerileri de 7 ana başlıkta şöyle sıralandı:
1) Enerji Politikaları Değiştirilmelidir
-Ülkemizde mevcut santraller elektrik üretim kapasitesi ihtiyacının çok üzerindedir ve atıl yatırımlar söz konusudur. Bu nedenle öncelikli olarak enerji tasarrufu, verimliliği ve enerjide talep tarafı yönetimine ağırlık verilmelidir.
-Yeni elektrik üretim tesisleri, stratejik planlamalar çerçevesinde kurgulanmalıdır.
-Enerji sorunu, enerji adaleti ve enerji demokrasisi düzleminde ve, planlamalar çerçevesinde yerel düzeyde ihtiyaçları gidermeye yönelik enerji kooperatifleri aracılığıyla çözülmelidir
2) Bütüncül Havza Planları Oluşturulmalıdır
-Bölgelerin ihtiyaçları tespit edilmeli, rezervuar tespitleri yapılmalı ve bütüncül havza planları oluşturulmalıdır. Enerji ve maden sektörüne ait izin,ruhsat,lisans gibi işlemler bu planlar esas alınarak tesis edilmelidir.
-Kaynak koruma alanları imar planlarına işlenmeli ve havza bütünlüğüne uygun üretim kapasitesi konulmalıdır.
-Stratejik Çevre Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği uygulamaya alınarak Stratejik ÇED Raporları doğrultusunda ÇED süreçleri yürütülmelidir.
-JES tesislerinin, arama ve sondaj kuyuları ile nakil hatlarının yerleşim yerleri, ev, okul gibi kamusal binaları etki alanı içerisine alacak yakınlıkta inşasını yasaklayan düzenlemeler getirilmeli, bu düzenlemeler de oluşturulan havza planlarına işlenmelidir.
-Hali hazırda kamusal alanlara inşa edilmiş tesislerin ise öngörülecek süreler kapsamında söz konusu aykırılığı gidermeleri sağlanmalıdır.
-Bölge ve havza bazında kümülatif etki değerlendirmelerinin yapılmasına ve yeni enerji tesislerine bu değerlendirmeler kapsamında izin verilmesi ya da verilmemesine yönelik çalışmalar yürütülmelidir.
-Gediz ve Menderes Havzalarında, toprak ve su kirliliği de göz önünde bulundurularak bahsi geçen planlar ve değerlendirmeler yapılmadan ve halihazırdaki kirlilik giderilmeden yeni izinler ve ruhsatlar verilmemelidir.
3) Hassas Alanlarda Jeotermal Enerji Tesisleri Kurulmamalıdır
-Tarım arazilerinde jeotermal enerji santrali projelerinden vazgeçilmelidir. Bu kapsamda uygulanan kamu politikalarında bölgenin kamu yararı esas alınarak hareket edilmelidir.
-Doğal, tarihi ve arkeolojik koruma alanlarında jeotermal termal kaynak araması ya da işletmesine izin verilmemeli, bu alanların turizm gerekçesiyle dahi olsa yapılaşmasına hiçbir koşulda yer verilmemelidir.
4) İzin, İnşaat ve İşletme Aşamalarında Çevre Mevzuatı Daha Etkili Uygulanmalıdır
-Yaşanan kirlilik kamu kurumlarınca da kabul ve tespit edilmiştir. Bu doğrultuda, katı, sıvı ve gaz atıklar ile koku, gürültü gibi diğer olumsuz etkiler açısından çevre mevzuatına ilişkin hükümler ertelenmeksizin ve istisnalar yaratılmadan uygulanmalıdır.
-Çevresel karar alma süreçleri katılımcı ve şeffaf olarak işletilmelidir. Kamusal karar alma mekanizmalarına yurttaşların katılımı doğrudan sağlanmalıdır.
-Kamusal ekolojik bilgiler herkesin erişimine açılmalıdır.
-Jeotermal kaynaklarının aranması, çıkarılması, kullanılması ve işletilmesine ilişkin projeler, ısıl, işletme ve/ veya kurulu güç kapasitesi farkı gözetmeksizin Çevresel Etki Değerlendirmesinin Ek 1 Listesi kapsamına alınmalıdır.
-Hazırlanan bütüncül planlar ve Stratejik ÇED Raporları doğrultusunda, yürütülen ÇED süreçlerinde etkili bir şekilde kümülatif etki değerlendirmesi yürütülmelidir.
-Gözlem ve ölçüm kuyularının geçirimsizliğini sağlayacak yapım usul ve tekniğine ilişkin kriterler mevzuatla düzenlenmeli, bu kriterleri sağlamayan proje başvurularına izin verilmemelidir.
-Projelerin işletme sürelerinde sondaj kuyularının geçirimsizliği periyodik aralıklarla denetlenmelidir.
-Çevresel Etki Değerlendirme süreçlerinde bilime ve gerçeğe aykırı rapor hazırlayan firmalar hakkında caydırıcı
yaptırımlar uygulanmalıdır.
-ÇED süreçlerinin yanı sıra Sağlık Etki Değerlendirmesi süreçlerinin de işletilmesi zorunlu hale getirilmelidir.
-2009/7 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Genelgesi iptal edilmelidir.
5) Denetimler Artırılmalıdır
-Yenilenebilir enerji kabulüyle hareket edilerek yatırımların zararsız olduğu düşünülmemeli, her yatırımın kendine özgü çevresel riskleri olduğunun farkına varılmalı ve bu doğrultuda gerekli önlemler alınmalıdır.
-Jeotermal enerji santralleri üzerindeki kamusal denetim arttırılmalıdır.
-Özellikle, jeotermal akışkanların ve atıkların doğaya, doğal ortamlara bırakılmasıyla ilgili denetimler sıklaştırılmalıdır.
-Su kirliliği açısından gerçekleştirilecek düzenli ölçümler açısından gözlem kuyuları açılmalıdır.
-Gözlem kuyularında periyodik aralarla ölçümler yapılmalı ve yeraltı su kaynakları bu yöntemle izlenmelidir.
-Toprak, su ve hava kirliliğine ilişkin Bakanlık tarafından yapılacak düzenli ölçümlerin sonuçları kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır.
-Denetimler sonrasında da yaptırımlar uygulanabilir kılınmalı, jeotermal tesislerin izlenirliğini arttıracak uygulamalar geliştirilmelidir. Yaptırımlara caydırıcı nitelikler kazandırılmalı, kirleten öder politikasından uzaklaşılmalıdır.
-İşletme sırasında yapılacak denetimleri gerçekleştirme yetkisi, özel kuruluşlara ya da işleten şirkete
verilmemeli, denetimler doğrudan idare tarafından gerçekleştirilmelidir.
6)Jeotermal Kaynakların Kullanımında Kısıtlamalar Getirilmelidir
-Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu tekrar değerlendirilerek santrallere tanınan ayrıcalıklar gözden geçirilmeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı temelinde düzenlemeler yapılmalıdır.
-Jeotermal enerji kaynaklarının işletiminde deşarj sistemi yasaklanmalı, reenjeksiyon uygulamalarının bilimsel tekniğe uygun olarak yürütülmesi zorunlu hale getirilerek, mutlak anlamda denetlenmeden ruhsat ve diğer izin işlemleri tesis edilmemelidir.
-Jeotermal kaynakların kullanımında yer altı rezervuar çalışması yapılmadan yerüstü parseller bazında ruhsat uygulamasına son verilmelidir.
7)İzleme ve Raporlandırma Faaliyetleri Yürütülmelidir
-Özellikle JES faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde üretilen üzüm, incir ve zeytin ürünleri başta olmak üzere, tarımsal ürünlerin ve üretimin gördüğü zarar hakkında izleme faaliyetleri yürütülmeli, bu kapsamda gerekli tedbirler alınarak üreticilere destek verilmelidir.
-Söz konusu santrallerden kaynaklı hava kirliliğini izlemeye elverişli noktalarda, izleme istasyonlarının kurulması sağlanmalıdır.
-Santrallerin bulunduğu şehirlerde kanser ve diğer hava kirliliğine bağlı hastalıklar yönünden tüm yurttaşlar düzenli aralıklarla sağlık taramasından geçirilmeli, gerekli sağlık tedbirlerinin alınmasına yönelik izleme çalışmaları yürütülmelidir.
-Yerüstü ve yeraltı su kaynaklarında mevzuat çerçevesinde yer alan parametreler doğrultusunda yapılan izleme çalışmaları raporlandırılmalı, ilgili çalışma sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.