Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından Malatya merkezde dükkânları yıkılan esnaf, kendi çabalarıyla şehir merkezinde açtıkları tezgâhlarla geçimini sağlamaya çalışıyor. Deprem sonrasında yaşadığı mağduriyeti anlatan Mesut Turan, “Ayakkabı boyacısı 3 gün içinde buranın tahlilini, tespitini, sonucunu ortaya koyar ama bunlar ayakkabı boyacısını adam yerine koymuyorlar, sorun o. Benim seçtiğim adam beni adam yerine koymuyor” dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde Malatya’da yapıların birçoğu yıkılırken kalanların neredeyse tamamına yakınını da ağır hasar aldı. Depremle beraber ekmek teknesini kaybeden çarşı esnafı, çareyi merkezde kendi imkânlarıyla kurduğu baraka tipi iş yerlerinde buldu.
Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin çarşı merkezde dükkânları yıkılan esnaflar için henüz yer belirtmeden, iş yeri açacak imkânı sağlamadan merkezdeki geçici tezgâh ve çadırları kaldırma kararı da esnaflar tarafından tepki ile karşılandı. 1973’ten beri Malatya’da esnaflık yapan Mesut Turan, depremle beraber iş yerinin tamamen yıkıldığını belirterek, sonrasında yaşadığı mağduriyeti dile getirdi. Turan, “Depremden sonra kendi çabamızla, buralarda bir şeyler yapma çalıştık. Bunu yaparken derme çatma yerler ortaya çıktı. Daha sonrasında buraya çok yerden insanlar gelmeye başladı, tezgahlar açmaya başladılar. İnsanlar tarafından ‘bu nedir’ diye şikâyetler olacak ki belediye devreye girdi. Bizim buradaki en büyük sıkıntımız, belediyenin burayı organize edememesi. Buradaki esnafın, kimin dükkânı yıkılmış kimin yıkılmamış, kim mağdur kim değil, onları bilmiyor. En büyük sıkıntımız bu” dedi.
“Belediye işini yapmıyor”
Mesut Turan konuşmasına şöyle devam etti:
“Belediye Başkanına, zabıta müdürüne buranın esnafını ayıklayın, ondan sonra yardımcı olmaya çalışın dedim fakat maalesef böyle bir çalışmaları yok. Yetersiz bir belediye yapımız var. Esnaflara konteyner yapıldı. Olmadık yere, yıkımın en bol olduğu yerlerde yüzlerce esnaf konteyneri var. Orada insan yok, biz orada o ticareti yürütemeyiz, mümkün değil. İnsan olmayan yere konteyner vermişler, gidin çekin akşama kadar 4 insan geçmiyor. Oradaki evlerin hepsi ağır hasarlı. Koymuş oraya 300 tane konteyner, bomboş bekliyor, kime verse almıyorlar. Herhâlde belediye dedi ki biz herhangi bir yere konteynere koyalım bunlar bu işi yaparlar diye mi düşündü, bilmiyorum. Bu da yine belediyenin işini yapmamasıyla alakalı.”
İki hafta önce zabıta görevlileri tarafından tezgahların kaldırılması için uyarıldıklarını kaydeden Turan şunları söyledi:
“Bundan 15 gün önce geldiler, dediler ki ‘bunları kaldıralım’. Biz de bunları kaldırmayacağımızı söyledik. Ailelerimiz var, onlara bakmamız lazım. Belediye Başkanı’na ‘bana bir zabıta maaşı bağla, dükkanım yapılana kadar gelmeyeyim’ dedim. Ben hayatımı idame ettirmek zorundayım. Belediye Başkanı kısmen anlar gibi oldu ama bu sefer alt kadrosu işi çözemiyor. Geçen toplantı yapıldı yine aynı şey. Önce buranın esnafını bir ayıklayın. Gelin teker teker bir bakın, en azından bir toparlama yaparsınız. Burada bir sürü yer yıkıldı. Belediye Başkanı’na buraya 50-100 tane konteyner koyun, o konteynerlere de buranın esnafını yerleştirin’ dedim. İnşaat başlayana kadar bize bir çarşı olurdu ama yine bir çalışma yok. İşin gerçeği sesimizi duymuyorlar. Belediye başkanına bir düşmanlığım yok, burada bir görev dağılımı yapın ve görevinizi yapın. Zaten ev ve dükkânımızı gitmiş. Ne yapmamızı bekliyorsunuz. Koca devlet bana 10 bin lira para, 15 bin lira taşınma yardımı vermiş. Bir ev 50 bin liraya taşınmaz. Benim dükkanım tüm malzemesiyle yıkıldı. Ellerinde kayıtları var. Ben devletimi de kötülemek istemiyorum, neyse buna şükür, biz ahiyiz, yine toparlanır, yine kaldırırız ama şu an yapılan muamele hiç hoş değil.
“Aklınız mı almıyor, ona da saygı duyuyorum”
Seçtiğimiz vekiller, aslıyla oyun oynamaya başladı. Aslı benim vekili sensin. Ben sana oy vermişim başkan, vekil yaptırmışım. Adı üstünde sen vekilsin. Sen bir aslına dön bakalım, aslın kim senin? Sen dönüyorsun bana zarar vermeye başlıyorsun. Birazcık çalışma yapın, aklınız mı almıyor, ona da saygı duyuyorum. Bir tane akıllı adam bulun getirin oraya. Esnaftan bir adam bulun getirin, nasıl olur diye. Bir ayakkabı boyacısına sorsalar, yemin ederim çözer burayı. Ayakkabı boyacısı 3 gün içinde buranın tahlilini, tespitini, sonucunu ortaya koyar. Ama bunlar ayakkabı boyacısını adam yerine koymuyorlar, sorun o. Benim seçtiğim adam beni adam yerine koymuyor. Çok bir şey istemiyoruz, bize bir yol açın biz o yoldan ufak ufak gideriz. Dün çoktu, bugün az. Burayı belediye başkanı, cumhurbaşkanı yıkmadı, Allah’tan geldi. Yıktı geçti, bir buçuk dakikada her şeyi yıktı geçti, ama bize, esnafa bir yol verin.
“Ne yapalım, kazan mı kaldıralım?”
Burada şu an sapla saman birbirine karıştı. Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman’ın esnafı burada. Geçen gün İstanbul’dan buraya geliyorum, Uçakta yanımdaki kişi ‘Malatya küçük mü büyük mü’ diye soruyor. Deprem olunca biraz küçüldü dedi. Sen nerelisin diye sorduğumda ‘Batmanlıyım, 50 bin lira maaş veriyorlarmış’ dedi. Geldiğimiz hal böyle. Burada üst akla ihtiyacımız var. Bizim bir adamın kimliğine değil aklına ihtiyacımız var. Belediye Başkanı, siz orada esnafsınız, şimdilik kalıyorsunuz, size kimse dokunmayacak, biz ona bir çare bulacağız öyle demiş. Ama çare bulurken de sayın Başkan Beydağı’nın tepesinde iki tane konteyner verip de yapmayasınız bu işi. Mümkünse çarşı merkezde bir oluşum yapınız. Yine söylüyorum bu belediye burada dükkânı yıkılan esnafı önce bir ayıklayacak. En önemli unsur bu. Ben belediye başkanına şunu anlattım. Burada 300 tane esnafın dükkanı yıkıldıysa zaten 150’nin durumu iyi şehri terk etti. Kalan 150’ninde 75’i köyüne gitti. Kaba söylüyorum tabii. Kalan bu 75 kişinin kaydını alırsan onların işini kolaylaştırırsın. Sen şu anda farkına varmadan 600 kişi ile uğraşıyorsun. Burada 600 tane esnaf varmış gibi duruyor. Ne yapalım kazan mı kaldıralım? Şurayı bana ver, oraya bana ver mi diyelim?”