Yandaş Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü "Ne mi olacak şimdi!" başlıklı yazısında Türkiye'nin bir kavşak noktasında olduğunu ve zamanında daraldığını ifade etti. AKP'nin ABD ile olan ilişkilerini sert bir dille eleştiren Dilipak, "Mavi boncuk politikası" sözlerini kullanarak şöyle devam etti: "Görünen o ki, kimse ülkemizi öbür tarafa kaptırmak istemiyor. Paylaşmak da istemiyorlar. Türkiye’nin 'aktif denge politikası', 'Mavi boncuk politikası' da artık iflas etti."
Dilipak'ın yazısından öne çıkanlar şöyle:
"2023’e girerken 100. yıl coşkusundan çok ciddi anlamda bir takım endişeler ve gerginlik sözkonusu. Karar verilmesi gereken, çözüm üretilmesi gereken o kadar çok sorun var ki! Siyasi karar verirken kin ve öfkeden uzak durmamız gerek. Bir kişi ya da topluma öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Bakarsınız, sonra gelen gideni aratır. MOSSAD eski başkanı demiş ki, 'Erdoğan, 23 seçimini kaybetme endişesi yaşıyor, onun için de yeni arayışlar içine girdi. Bizimle yakınlaşmasının sebebi bu. Bu yeni arayışı batıda da ilgi ile izleniyor ve karşılığını buluyor, ama bize yaklaşımı ülkesindeki İslamcı çevrelerde tepkiye sebep olabilir.' Bunu Yunan basınına söylüyor.. Bunun bir anlamı var, 'tercihini yap' diyor. Yani demek istiyor ki, yüzünü bize çevir, Rusya ve Çin’le ilişkini sınırlandır. İslamcıları oyala ve kontrol et, resmi din politikasını reformist bir temele oturt. Yani 'ılımlı İslam' yanında batılı ve uluslararası sistemle çatışmayan bir dini algıyı topluma kabul ettir! Kısaca ABD’nin fedailiği anlamına gelen bir müttefiki, ucuz asker deposu, stratejik ortağı, sıçrama tahtası, tarassut kulesi, 'savaş alanı' olmamızı istiyor.."
'Apo’yu aldınız, sonra Papazı verdiniz'
Dilipak yazısına şöyle devam ediyor: "ABD bizim kalbimizi, beynimizi ve bedenimizi, geçmişimizi, geleceğimizi, hayallerimizi istiyor. Siz ABD’ye bunları verirseniz, onlar Kürtleri de, Rumları da, Ermenileri de, Süryanileri de, Arapları da satar. ABD’nin bölgede platonik bir aşkı yok, çıkarları var. O bunun karşılığında iktidar ve servet vadediyor. Sermaye, Medya, Sivil Toplum, Akademi büyük ölçüde onların kontrolünde. Siz ABD’ye tamam derseniz bir şekilde FETÖ işini de hallederler. Tabi şu KKTC meselesini de halletmeniz gerek artık. Verip kurtulacaksınız. O zaman savaş uçağı ve radar sistemleri işi de çözülür. Demokrasilerde çare tükenmez. Daha önce Apo’yu aldınız, sonra Papazı verdiniz. Bakın, bir kılıf bulundu artık. İsveç ve Fillandiya, Yunanistan’ın NATO’ya girişi gibi farklı bir mizansenle ittifaka dahil oluyor."
'Ya onların yanına gideceksiniz, ya bizim yanımıza geleceksiniz'
Türkiye'nin bir kavşak noktasına geldiğini ve zamanın daraldığını vurgulayan Dilipak'ın ifadeleri şöyle: "Uluslararası sistem de bir kavşak noktasında, onlar için de zaman daraldı. 2023’te bir seçim var. Kapıda bekleyen bir de İstanbul depremi var. Ekonomik durum iyi değil. Ancak her kararın bir maliyeti var, kendine göre riskleri var. Batılılar artık Laiklik ve Demokrasi, İnsan Haklarından, Hukuk devletinden söz etmiyorlar. Daha otoriter ve radikal, hızlı ve acımasız kararlar verilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Onun için Çin rejimini örnek gösteriyorlar. Eee n’olacak şimdi?. Ya onların yanına gideceksiniz, ya bizim yanımıza geleceksiniz. Yani ya yola çıktıklarınızla birlikte olacaksınız, ya yolda bulduklarınızla yola devam edeceksiniz. Ya Hasbilerle beraber olacaksınız ya Hesabi’lerle masaya oturacaksınız. Ben derim ki, ne fabrika ayarlarına, yola çıktıklarınızla masaya oturun, ne de yol bulduklarınızla yola devam edin. Tek kurtuluşunuz var: Yüzünüzü Hakk’a dönün. Bedeli neyse ödeyin. Çünkü kendi geçmişinizle yüzleşip, bunun maddi ve manevi faturasını ödemeden, yanınızdaki haktan sapan ve saptıranları uzaklaştırıp, hakşinas insanları yanınıza almadan Allah’ın yardımı size ulaşmayacak. Görünen o ki, kimse ülkemizi öbür tarafa kaptırmak istemiyor. Paylaşmak da istemiyorlar. Türkiye’nin 'aktif denge politikası', 'Mavi boncuk politikası' da artık iflas etti."
"Dost yeri geldiğinde acı söyler" diyen Dilipak yazısında, "Ben görevimi yaptım. Birileri, birilerinin ifsadı ile benim uyarılarımın önünü kesmek, sesimi kısmak için, yapana zarar vermekten başka bir işe yaramayan işler yapsa da, ben buradayım ve iş işten geçmeden, haksızlıklar karşısında susanlardan olmamak için, kınayanların kınamalarına aldırış etmeden uyarı görevimi yapıyorum" dedi.