Bilim adamlarının sürekli olarak ayrılığa düştükleri bu konuda kimleri “deprem önceden anlaşılmaz!” derken kimileri ise “deprem önceden anlaşılabilir!” kanısında bulunuyor. Peki deprem önceden haber verir mi?
Birçok doğa olayı önceden bilinmesine karşın, depremler, önceden bilinememektedir. Depremlerin “önceden bilinmesi”nin bilimsel bir tanımı yapılmalıdır.
Bilim çevrelerine göre önceden bilme, belli bir zaman süresi içerisinde, belirlenmiş bir alan içinde ve belli büyüklük sınırları arasında yer alan depremi önceden bilmektir. Bir başka deyişle, uzun bir süre suskunluk döneminden sonra bazı öncü sarsıntılar olduğu ya da anomoliler saptandığı zaman, yakında yıkıcı bir depremin olacağına ait uyarı yapmaktır.
Daha açık bir tanımla, depremin olacağını ilan eden kişi ya da kuruluş ‘‘ Depremin merkez üssünün koordinatlarını +/-10 km, oluş zamanını +/-4 saat ve büyüklüğünü +/-1 hata limitleri içinde bildirmelidir. Bu hata limitleri daha farklı alınabilir. Burada bir örnek olarak verilmektedir. Depremin önceden bilinmesi, belli ve kabul edilmiş hata limitleri içinde, depremin oluş yeri, oluş zamanı ve büyüklüğünün bilinmesi olarak kabul edilir.
Bu bağlamda, büyüklük açısından, şu ya da bu kişi ya da kuruluşun Kuzey Anadolu Fay Zonu‘nda ya da İstanbul‘da 7.5, Çanakkale‘de 5.0-5.5, Saros‘da 5.0-5.5 büyüklüğünde; yer açısından, radon gazı artşına dayanarak, Çanakkale, Tekirdağ, Balıkesir ve Saros Körfezi gibi çok sayıda fay ya da fay parçalarının bulunduğu çok geniş bir alanda; zaman açısından 15-20 gün sonra bir deprem olacak demesi depremlerin önceden bilinmesi olarak kabul edilemez.
Depremlerin Önceden Bilinmesi Konusunu Yakından İrdelemeye Çalışalım:
Belirli bir büyüklükteki bir depremin ne zaman olacağını söylemek oldukça güçtür. Ancak buradaki güçlük, bu depremin oluşma zamanı ile bu tür habercilerin görünmeye başladığı zaman süresidir (zaman penceresi).
Deprem ne kadar bir değişimden sonra oluşacak ? sorusu akla gelmektedir. Deprem olduktan sonra bu tür soruları yanıtlamak çok kolaydır.
Bir deprem olduktan sonra kesinlikle bir şeylerle arasındaki bağlantı çok rahat bir biçimde kurulabilir. Bu anlamda, 6 Temmuz 2003 günü olan Saros depremi tamamen rastlantısaldır. İlk üç maddeyi Saros depremi açısından irdeleyelim: Radon gazındaki artışa bakarak deprem öncesi, bu depremin yer olarak Saros Körfezi‘nde, zaman olarak 4 gün sonra ve büyüklük olarak da 5.0 büyüklüğünde olacağını söylemek olanaksızdır.
Bilimsel veriler yardımı ile depremi önceden tahmin etmek mümkün gibi gözükse de her zaman güvenilecek bir yol değildir. 1976 Tangshan (Çin) depreminde 650-750 bin kişi öldükten sonra, depremlerin önceden bilinmesinin yeterli olmayacağı iyice anlaşılmıştır.
Öte yandan can kaybını önlemek için koskoca kentleri boşaltıp, insanları yıllarca, aylarca hatta haftalarca çadırlarda yaşatmak olanaklı değildir. Bu nedenle bilimadamları depremleri 1 ya da 2 gün öncesinde belirlemenin yollarını aramaktadırlar.
Depremlerin önceden bilinmesi ile haberciler ve gözlemler (yeraltı su seviyesi değişimi, radon gazı, manyetik, elektrik, tilt, krip, deformasyon, p dalgası hızı değişimi, kimyasal değişimler, iklim değişiklikleri, canlılardaki anormal davranışlar) daha henüz tam değildir. Tek bir deprem habercisi kullanılarak deprem tahmini yapmak çok güçtür. Deprem habercileri, fay mekanizmasına, gerilim paternlerine, fayların geometrik özelliklerine, komşu bölgelerdeki göreceli harekete, odak derinliğine ve büyüklüğüne bağlıdır.
Çinli deprem bilimcilerinin başarıları yanında, yanılgılar içeren depremlerin önceden kestirilme programlarından sözetmek gerekir. Örneğin, 1976 Ağustos‘unda, Guangzhou ve Hong Kong yakınlarında ilan edilen bir uyarı sonucu, birçok insanın dışarıda uyuması için ikna edilmiş, ancak herhangi bir deprem olmamıştır.
Öte yandan herhangi bir uyarı olmaksızın oldukça yıkıcı depremler meydana gelmiştir. Örneğin, 27 Temmuz 1976 tarihinde, Pekin‘in 150 km doğusunda, 1 milyon insanın yaşadığı bir sanayi kenti olan Tangshan şehrinde çok trajik bir deprem olmuştur.
Şimdiye kadar dikkate değer habercilerden sözedilmiş, bazı habercilerin çok tuhaf, bazılarının ise tartışmaya açık olduğu görülmüştür. Bu belirsizliklerin dışında, başarılı bir deprem tahmin yöntemi bulunmamaktadır. Nihayet, dünyada depremlerin önceden kestirilmesi ile ilgili adımların ne olacağının yeniden düşünülmesi konusunda hararetli tartışmalar başlamıştır. Faydaki kaymalara öncülük eden, hala gizemini koruyan kısa-süreli haberciler hakkında temel araştırılmaların yeniden gözden geçirilmesi önerilmiştir.
Yukarıda bahsedilen bilgiler, deprem habercilerinin gerçekten depremlerin önceden bilinmesinde yararlı olup olmadığı tartışmasını gündeme getirmiştir. En azından haberci sayılmaları için ne gibi kriterler olması gerektiği de tartışılmaktadır.
İşte depremi önceden anlayabileceğimiz ip uçları;
Geçmiş yıllarda büyük kayıpların yaşandığı birçok deprem öncesinde doğadaki değişimler ve hayvanların havadaki iyon karışımı ya da elektromanyetik alandaki değişmeler veya yeryüzündeki çatlaklardan sızan gazların kokuları bazı hayvanlar tarafından algılanabilmektedir. Hayvanlar deprem öncesinde meydana gelen bu belirtilere karşı insanlara göre daha hassastır.
Ekonomist Dergisi’nin 16-22 Temmuz 2000 tarihli 2000/09 nüshasında, Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın depremin önceden bilinmesine yardımcı olan göstergeler üzerine yaptığı araştırmaya göre, depremi önceden haber veren tam 57 farklı gösterge var.
- Hayvanlar ve Böcekler (1 saat - 3 gün öncesi belirti gösterir)
- Karıncalar, yakında bir deprem olacağı zaman yuvalarından çıkarlar.
- İpek böcekleri, bu dönemlerde arka arkaya dizilirler.
- Tavşan ve fareler sürekli olarak direklere tırmanmaya çalışırlar ve yere inmek istemezler.
- Domuzlar ise toprağı delicesine eşelerken tepelere hızla tırmanırlar.
- Kediler, kapalı ortamlara kaçarak bidon veya kutuların içine saklanırlar ve titreme halinde olurlar.
- Köpekler, korkularını sürekli havlayarak belirtirler.
- Eşek, inek ve atlar tasmalarını koparmaya ve ahırlarından çıkmaya çalışırlar.
- Balıklar, göl ya da deniz tabanının ısınmasıyla yüzeye yakın yüzmeye başlar ve yılan balıkları ise ortadan kaybolur.
- Ördek kaz ve kuğu göle girmek istemezken gölde olanların ise ölebildikleri belirtilmiştir.
- Yengeçler ise sürekli olarak kumsalda dolaşmaya başlarlar.
- Martılar ise çember oluşturarak uçarlar.
- Atmosferdeki Değişim (1 Saat- 1 Hafta Öncesi Belirti Göstermeye Başlar)
- Kasvetli bir hava oluşur ve hava sıcaklığı yükselir.
- Güneşin doğuşundaki ve batışındaki gibi ışık huzmeleri meydana gelir.
- Açık havada depremin meydana geleceği noktada bulutlanma oluşur.
- Açık havada yeşil, mavi ve siyahın egemen olduğu kısa gökkuşakları meydana gelir.
- Parlak bir gökyüzü ile birlikte yıldızlar çoğalarak sanki yeryüzüne daha yakın bir konumdaymış gibi görünür.
- Yıldırım olarak adlandırılan olağan dışı kırmızı, mor, yeşili, mavi ve pembe oluşumlar görülür.
- Gökyüzünde yanan bir alev topuna benzer görüntüler oluşabilir.
- Yeraltından anlam verilemeyen uğultular duyulur.
- Deniz ve Gölde Meydana Gelen Değişiklikler (1 Saat- 2 Hafta Öncesi Belirti Gösterir)
- Bir iki hafta öncesinde deniz suları yükselerek kıyıları su basar.
- 1 ile 5 saat öncesi ise daha önce yükselen sular geri çekilir.
- Kimi denizler çarşaf gibi dalgasız olurken, kimi denizlerde ise yoğun dalgalanma görülür.
- Göllerde ve denizlerde hava kabarcıkları meydana gelir.
- Isınan deniz tabanı nedeniyle suyun sıcaklığı yükselir.
- Yeraltı Suları
- Su veriminde 1-4 litrelik artış meydana gelir.
- Su basıncında 1 – 1,5 barlık artış meydana gelir.
- Su sıcaklığı normalinden 1-2 derece artış gösterir.
- Dere sularında kesilme, kuruma veya çoğalma görülür.
- Sudan çürük yumurta veya kükürt kokusu gelir.
- Suyun tadı normaline göre acılaşır veya tatlılaşır.
- 1-2 hafta öncesi yeni kaynaklar meydana gelirken var olan kaynaklarda kuruma görülür.
- Sudaki karbondioksit, metan ve radon gazında artış görülür.
- Suyun kimyası değişir. İletkenlik, radon, civa, helyum, karbondioksit artışı meydana gelir.
- Büyük Marmara Depremi 2 Ağustosta Sinyal Vermişti
- Marmara’yı sarsan büyük 17 Ağustos 1999 depreminin, 2 Ağustos tarihinde sinyal verdiği ortaya çıktı.
Yalova/Termal Kaymakamı Kasım Esen, 2 Ağustos 1999 tarihinde Termal Kaplıcaları’ndaki zeminlerin çatlayarak yeni kaynakların ortaya çıktığı, suların 60 dereceden 80 dereceye ulaştığı ve her zaman temiz akan suların çamurlu akmaya başladığı bu durum sonrasında tutanak tutularak Sağlık Bakanlığı ve Turban Genel Müdürlüğü’ne bildirildiğini söyledi.
Esen, İTÜ’den istenilen inceleme talebinin, 17 Ağustos’ta yapılacağının belirtildiği fakat inceleme gerçekleştirilemeden büyük depremin yaşandığını belirtti.
- Kuyulardaki su seviyelerinin değişmesi,
- Dip balıklarının yüzeyde dolaşması,
- Uzun süredir belli düzeyde çalışan termal kaplıcalardaki suların ısı değişimi,
- Yeraltında yaşayan canlıların yeryüzüne çıkması,
- Hayvanların davranışlarındaki farklılıklar,
17 Ağustos Büyük Depreminin Habercileri
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Türk ve Japon bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre 17 Ağustos depreminin ilk belirtileri günler hatta haftalar öncesinde hayvanlarda, gökyüzünde, denizde ve bitkilerde görülen sıra dışı olaylarda gözlendiği belirtildi.
Osaka Üniversitesi Uzay Bilimleri öğretim üyesi Prof. Dr. Motoji İkeya ile Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ülkü Ulusoy ile deprem tanıklarıyla yaptıkları araştırmada 1026 sıra dışı olay belirlendi.
Sıra dışı olayların %50’si hayvan davranışlarında, %32’si atmosferde, %10’u deniz ve karada, %7’si elektrikli cihazlarda, yüzde 2’si ise bitkilerde görüldü.
İnsanlarda görülen sıra dışı belirtiler ise; kalp rahatsızlığı, vücutta elektrik akımı hissi, bitkinlik, kusma, aşırı duygusallık, hamile kadınların bebeklerinde hareketlilik, yüksek tansiyon, nedensiz esneme, göz seğirmesi, geceleri nedensiz ve ani uyanma, iştahsızlık, genizde yanma, burun kanaması ve üşüme hissi olarak görüldü.
Köpeklerde ise, aşırı şekilde uluma ve havlama, ağlayarak havlama, huzursuzluk, kümeleşme, sürekli yeri dinleme ve gökyüzüne bakma, havlayarak sahibini bina dışına çıkarma ve ortadan kaybolma gibi durumlar görülmüştür.
Kedilerde ise, kertenkele gibi yerde sürünme, hırçınlaşma, ısırma gözlenirken, farelerde vahşileşme, muhabbet kuşlarında ve yarasalarda çırpınarak çığlık atma, martılarda çocuk gibi çığlık atma, leyleklerde mevsimden önce göç etme, karınca, örümcek ve kırkayakların evlere istilası gibi birçok olağanüstü durum meydana gelmektedir.