Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Erdoğan, 18 bakanlığın değişeceğine ilişkin haberlerin doğruluk payının olmadığını ifade etti. Beşiktaş Belediye başkanının görevden alınmasına da değinen Erdoğan, " demek ki bir su kaçağı var. Ataşehir'de ne olduysa burada da bu. Bize gelen bilgiler çok daha farklı fakat işadamlarımız, vatandaşlarımız, kendilerinden rüşvet talebinde bulunulduğu zaman yüzleşmeye var mısın dediğimizde birçoğu kaçıyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı’nda açıklamalarda bulundu.
Erdoğan’ın konuşmalarından satır başları;
Fransa görüşlerimizin ve tutumlarımızın büyük ölçüde örtüştüğü bir ülke. Karşılaştığımız krizler de ülkelerimiz arasında yakın bri dayanışmayı elzem kılıyor. Cumhurbaşkanı Macron’la pek çok konuda yakın temas halindeyiz. Bu ziyareti çok önemsiyorum ve bu ziyarette de çok geniş başlıklarda görüşmelerimiz olacak ve bu ülkelerimiz arasındaki ikili ilişkilerden tutunuz, bölgesel tüm konuları ele alacağımız bir ziyaret olacak gerçekleşecek. İstişarelerimizi kendileri ile bundan sonraki süreçte de sürdüreceğiz. Bölgesel ve uluslararası barış anlamında da hayati önem taşıdığına inanıyorum.
Bölgemizde koalisyon güçleri var. Fransa’nın da aktif rol oynadığı hepimizin malumudur. Buradaki gelişmelerin ne durumda olduğunu da görüşme fırsatımız olacak. Filistin, Kudüs, Suriye, Irak bşata olmak üzere ortak ilgi alanındaki konuları değerlendirme fırsatımız olacak. Türkiye-AB ilişkilerini, ki Fransa AB’de etkin bir ülke, Kıbrıs’a ilişkin son gelişmeleri de ele alabileceğimize inanıyorum.
Aramızda ciddi bir ticaret açığı yok ama 2016’da 13.5 milyarlık bir ticaret hacmi söz konusu. Hedef 20 milyar avroydu. Bunu 20 milyar avroya taşımamız büyük önem arz ediyor. Bu doğrultuda çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. Türkiye’deki yatırım imkanlarını ve ikili ticaret ilişkilerimizi daha da geliştirmenin yollarını değerlendireceğiz.
Fransa’da yaklaşık 700 bin Türk kökenli insanımız yaşıyor. Bunların yarısı hemen hemen çifte vatandaş durumunda. Bunlarla ilgili görüşmelerimiz de olacak. Türk toplumunun temsilcileri ile de bugün bir araya geleceğim. Bu ziyaretin ülkelerimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum.
"DEMEK Kİ SU KAÇAĞI VAR"
(Kabinede revizyon) Doğruluk payı yok.
(Murat Hazinedar’ın görevden uzaklaştırılması) Bu konu tamamiyle İçişleri Bakanlığı’nın bir sürekli olarak müfettişleri ile yaptığı kontrollerdir. Zaman zaman özel mülkiye müfettişleri çıkarmak suretiyle yapılan kontroller vardır. Bunlar sürekli belediyelerde çalışan mülkiye müfettişlerinin verdiği bilgiler dahilinde olabileceği gibi, özel mülkiye müfettişleri ile istihbarat üzere atılan adımlardır. Bu belediye başkanlığı yapanlar için bilinen şeylerdir. Benim belediye başkanlığım döneminde oda tahsis ettiğimiz mülkiye müfettişimiz vardı. Bundan bihaber olanlar çıkıyor konuşuyor. Asıl önemli olan şu anda bu tür açığa alma kararını İçişleri Bakanlığı veriyorsa burada demek ki bir su kaçağı var.
Ataşehir’de ne olduysa burada da bu. Bize gelen bilgiler çok daha farklı fakat işadamlarımız, vatandaşlarımız, kendilerinden rüşvet talebinde bulunulduğu zaman yüzleşmeye var mısın dediğimizde birçoğu kaçıyor. Hem şikayet ediyorsun, hem de suç üstü dediğimiz zaman da bundan kaçarsanız biz o zaman burada görevi suiistimal edenleri nasıl ortaya çıkaracağız. Yurtdışına çıkma vs, tüm bunların hepsi İçişleri Bakanlığımızın yasal haklarıdır. Bunu hukuk çerçevesi içerisinde kullanmıştır. Orada bir başka şey daha var, arkadaşlar söylediler, benim çocuklarımın da yurtdışında okuma imkanı oldu gibi, buraya düzeltme yapmamız lazım. Benim çocuklarımın yurtdışına gitmesi, sayın belediye başkanının, ben en kaliteli okullarda okuttum mantığından hareketle değil, benim öz çocuklarım kendi öz vatanında okuma şansı olmadıkları için yurtdışına gittiler. Erkek oğlum katsayı engeline takılarak, Boğaziçi’ne tutuyordu puanı, burada farklı bir üniversiteye girme oldu. Biz de yurtdışına gönderdik. Kızlarım başörtü nedeniyle Türkiye’de okuma hakkından mahrum oldular. Onları da bundan dolayı yurtdışına, ağabeyinin yanına gönderdik. Bunları da bilmiyorlar, bilmeden de farklı farklı yakıştırmalar yapıyorlar. Mani bir durum yoksa önü de açılır.
ABD’DEKİ HAKAN ATİLLA DAVASINDAKİ JÜRİ KARARI
(Hakan Atilla davası) Amerika şu anda çok ciddi bir kumpaslar zinciri içerisinde bir süreç işletiyor. Sadece hukukta değil, ekonomi alanında da kumpaslar var. Her tarafı kendine göre yola getirme gayretinin içinde. Hakan Atilla 6 kez Amerika’ya giren Hakan Atilla engelleme ile karşılaşmıyor, 7. girişinde alınıyor. 6 davanın bir tanesinde kara para aklama yok diyor, diğerlerinde dolaylı yoldan işi kara para aklamaya kadar getiriyor. Halk Bankası’nın kendisinin de uzaktan yakından bu dava ile ilgisi yok. Zarrab konusu ile bütünleştirmek sureti ile bir yerlere vardılar. Çok daha çirkin olanı, bu davalarda, duruşmalarda süreç çok farklı işletildi. Amerika’nın adalet anlayışı buysa o zaman dünya yandı. Amerika adalet anlayışını gözden geçirmeli. Ondan sonra kalkıp dünyaya da adalet dersi vermeye kalkmasınlar. Biz Rıza Zarrab konusunda da yapılmakta olanlar, dönenler, onu geç bir tarafa, benim ülkemde bize karşı bir darbe girişiminde bulunacaklar, bulunanları sens 1999, o günden bugüne kendilerine tahsis ettikleri 400 dönümlük arazide paşalar gibi yaşatacaklar. Kendilerine giden 85 kolinin üzerinde, şimdi 100 koliyi bulmuştur, verilmiş kararlarla ilgili olarak da hiçbirini itibara almayacaklar. O zaman aramızdaki ikili ilişkilerdeki uluslararası hukuk ve ikili hukuk da hükmünü yitiriyor. Bundan sonraki süreç, üzülerek söylüyorum ki böyle işleyecek.
(Kılıçdaroğlu-Karamollaoğlu görüşmesi) Siyaset yapıyoruz. Eğer 100 bin imzayı toplamaktan uzaksa bir siyasi hareket o zaman bunu yapmasına gerek yok. Demek ki hiç gücü yok. Bu yolda bu mücadeleyi vermek de zor bir iş, yürümez. Bir diğer konu maliyetleri çok yüksekse, maliyet noktasında noter masrafları falan onun sorunu. İktidar bu kararı tek başına vermedi ki.
"BUNU GÖRDÜĞÜ ZAMAN BAZI VATANDAŞLARIMIZ İDAM DİYOR"
(Kadına şiddet olayları) Bu konunun aslında izahı söz konusu değil. Bunlar cani. Bunlar insanlıktan nasibini almış değil. Gerçekten bu son dönemde yaşadıklarımız hakikaten, televizyon ekranlarında izlediğimiz zaman acaba diyoruz bu medyayı mı suçlasak. Bunları göstermeyin. Toplum bunalımın içerisinde giriyor. Diğer taraftan da ibret olabilir mi düşüncesine giriyorsunuz. Bunu gördüğü zaman bazı vatandaşlarımız idam diyor. O yavruları nasıl öldürürsün ya. Sende zerre kadar vicdani bir şey yok mu? Kendini öldürsen ne yazar öldürmesen ne yazar. Hemen yorumlar başlıyor, ruhsal bunalım neticesinde böyle oldu. Tamam da ruhsal bunalıma girmeyen de var. Buna toplumsal olarak vereceğimiz tepki çok çok önemli. Onları bu toplumun içinde önce kendi akrabalarından yakınlarından başlamak üzere yalnızlığa itmek, ya da onları bu psikolojik sıkıntılardan çıkarmak için önce yakınlarının bazı adımlar atması gerekir. Burada Diyanet’e düşen büyük görev var.
İRAN’DAKİ OLAYLAR: BAZI ÜLKELERİN İÇİŞLERİNE KARIŞMALARININ DOĞRU BULMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL
(İran’daki olaylar) Ben sayın Ruhani ile bir görüşme yaptım. Kendileri hafta sonuna kadar normalleşmenin olacağını söylediler. Dün normalleşme içine de İran’daki gelişmeler girmiş vaziyette. Ruhani’nin ilk açıklamasından sonraki süreçte de, sokak gösterilerinin, kendi halklarınnı demokratik haklarına yönelik olduğu ifadeler süreci yumuşatmıştır. Burada rejimi sahiplenenlerin İran’daki konumunu ortaya koyması bakımından da önem arzetmiştir. Dışişleri olarak açıklamamızı yaptık, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü de bu açıklamayı yaptı. Özellikle bazı ülkelerin başka ABD, İsrail olmak üzere bu ülkelerin, İran’dır, Pakistan’dır, içişlerine karışmalarını doğru bulmamız mümkün değil. Bunu Irak’ta gördük. Suriye’de var mı düzelme yok, Libya aynı, Tunus aynı, Sudan, Çad hepsi aynı. Karıştırılan ülkeler hep İslam ülkeleridir. Halkı Müslüman olan ülkeler, buralar üzerinde oyunlar oynanıyor. Buralarda yeraltı zenginlikleri var, nasıl kendilerine ait hale getirebilirler bunların da adımlarını atıyorlar. Bu gerçekleri başta halkımızın ardından da tüm halkımızın bilmesi lazım. Buna göre de bakışların değişmesi gerekiyor. Birilerini yalnızlığa sevk etmek isteyenler kendileri yalnız kalacaklardır.