Eylemde konuşan çiftçi Can Koçyiğit, "İlk hasadımız buğday ve arpaydı. Samanını zor kaldırdık. 2 bin 500 lira zarar ettik. Daha sonra bezelye tarlalarda kaldı. Soğan, karpuz tarlada kaldı. Şimdi biber, pancar, mısır ve ayçiçeğinin ne olacağı belli değil. Kaça satacağız belli değil. Alıcılar ortada yok. Bu nasıl devrandır, bu nasıl bir zulümdür? Bizi kimse sahipsiz bırakmasın" sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Ürünleri ellerinde kalan domates, karpuz, kavun üreticilerinin eylemleri devam ediyor. Üreticiler, geçen hafta Bursa Karacabey'de 4 saat süreyle Bursa-İzmir yolunda traktörleriyle eylem yapmış ve "hükümet istifa" sloganları atmıştı. Üreticiler, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş'ın domateslerin alınacağına dair verdiği sözden sonra eylemlerine son vermişti.
Bursa’dan sonra bugün de Balıkesir’in Bandırma ilçesinde üreticiler Aksakal Mahallesi'nde bir araya geldi ve tepkilerini dile getirmek için eylem yaptı. Çiftçilerin eylemine CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, CHP Balıkesir İl Başkanı Erden Köybaşı, Bandırma İlçe Başkanı Mehmet Atak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Tüm ve Demokrat Parti İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş’tan oluşan heyet katıldı. Eyleme İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez de destek verdi.
Eylemde, “Hükümet istifa”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları atıldı.
"Bu nasıl devrandır, bu nasıl bir zulümdür?"
Eyleme, Can Koçyiğit isimli çiftçinin konuşması damga vurdu. Siyasi parti temsilcilerine desteklerinden dolayı teşekkür eden Koçyiğit, şunları dile getirdi:
“Biz burada jandarmamızla, polisimizle karşı karşıya gelmekten mutlu değiliz. Biz sadece Tarım Bakanı’nın buraya gelip bizlerle ilgilenmesini, bu zor ekonomik şartlarda bize bir yol haritası çizmesini istiyoruz. İlk hasadımız buğday ve arpaydı. Samanını zor kaldırdık. 2 bin 500 lira zarar ettik. Daha sonrasında bezelye tarlalarda kaldı. Soğan, karpuz tarlada kaldı. Şimdi biber, pancar, mısır ve ayçiçeğinin ne olacağı belli değil. Ben amcalarıma soruyorum. ‘Biz ilk defa bir ürünün ne olacağını merak ediyoruz’ diyor. Fiyatı belli değil. Kaça satacağız belli değil. Alıcılar ortada yok. Bu nasıl devrandır, bu nasıl bir zulümdür? Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin aziz milleti ve vatandaşıyız. Bizi kimse sahipsiz bırakmasın. Domatesi mart ayında 3,5 liradan taahhüt aldılar. Bugün ise bizi 2 liradan serbeste mahkum ediyorlar, ihracata kapalı olduğu için. Tarım Bakanı sanayiciye mi vuruyor, bize mi vuruyor? Hayır. Sanayici 2 liraya alıyor. Taahhüdümüzü zor şartlarda götürmeye çalışıyoruz. En ağır maliyeti olan domatesin (dekar başına) 35 bin lira maliyeti var. Bugün dönüm başına 20 bin lira zarar ediyoruz. Hak mıdır, reva mıdır? Bize bazı kaymakamlar ‘Bu sene de kazanmayın’ diyor. Ey kaymakam, ey vali, ey komutan size söylüyorum; bir sene maaş almayın, gidin evinize oturun. İnsanlar nasıl geçiniyor, haberiniz var mı? Bana diyorlar ki, her yeri keseceğiz. Ben çiftçiyim. Atatürk’ün ‘Milli ekonomi tarımdır’ dediği çiftçisiyim ama bugün tarım, ithalata bağlandı. İhracat kapatılıyor ve biz bilinçli olarak bitiriliyoruz. Valime, genel komutanıma, kaymakamıma buradan sesleniyorum. Tarım Bakanımızla görüşsünler ve bugün bir görüşme yapmak istiyoruz. Aksi takdirde eylemimiz devam edecektir. Allah tüm çiftçimizin bu sene yardımcısı olsun.”
“Traktör gezi değil, üretim aracıdır"
Eyleme katılan üreticiler de ortak bir açıklama yaptı. “Üreticilerimizin satın aldığı traktörü ‘milyonluk makineler’ diye sıfatlandıranlar lütfen paraya yönelik ithamda bulunmasın." diye başlayan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Ülke ve dünya tarım teknolojileri hızla gelişirken biz üreticilerden at ve öküzlerle çift sürmemizi beklemesin. Bugün işçi sorunu ve problemi sadece sanayide değil, aynı zamanda da tarım ve hayvancılık sektöründe de yer almaktadır. İşçi gücünü en aza indirmek adına yapılan bu yatırım bugünkü mesele değil uzunca yıllık birikimin sonucudur. Satın alınan traktörler ve makine ekipmanlar hibe değil, kredi kullanarak edinilmiştir. Hakeza tarımda yatırım, tarla ve ekipman üzerinedir. Yatırımlarıyla işini büyüten üretim topluluğunun mal varlığını bugünkü ekonomik zorluklarla mukayese edemezsiniz. Üreticiyi ötekileştirmeyin ve ayrıştırmayın aksine sahip çıkın, haklarının korunması için mücadele verin. Zira tarımda milli değerlerimizi yitirmiş ithal edilen yabancı tohum gübre ve ilaçla üretim yapmak zorunda kalınmıştır. Taşıma suyla değirmen dönmez. Gıda, silah gibi stratejik bir konuma ve değere sahiptir. Üretim milli bir değerdir. Bu sebeple yerli tohum yerli üretimi mutlaka destekleyin. El birliğiyle dünya tarımında iyi bir konuma gelelim. Mesele memleket, mesele üretim.”